Senaryosu Sean Macaulay ve Simon Kelton ikilisince yazılan “Eddie the Eagle”, Dexter Fletcher’ın yönetmen koltuğunda oturduğu biyografik bir drama…
Yıl 1973:
Henüz on yaşında olan Michael “Eddie” Edwards’ın (Tom Costello) aklı fikri, sporcu olarak olimpiyatlara katılarak yarışmak da olup her kafasına estiğinde de çantasını yüklendiği gibi olimpiyat yapılan ülkeye doğru yola koyulmaktadır…
Tabii bu duruma sessiz kalamayan annesi Janette (Jo Hartley) kocası Terry’i (Keith Allen) derhal uyararak, her zamanki gibi oğullarını fazlaca uzaklaşmadan sokaklardan toplayarak gersin geriye eve getirmesini sağlamaktadır…
Ama ne yapılırsa yapılsın Eddie (Jack Costello), olimpiyat fikrinden kesinlikle vaz geçmez ve on beş yaşına kadar hız kesmeden her gün hazırlıklarını sürdürür de…
İşin kötüsü, bunu yaparken Eddie’nin hem kendine hem de sağa sola zarar vermekte olmasıdır…
Bu duruma iyice içerleyerek sinirlenen babası Eddie’yi, meslek edinmesi için “sıvacı” olarak çalıştığı işyerine götürecektir…
Yalnız babasının beklentisinin aksine gittikleri yerde gördüğü kayak pisti, onun yaşamında bir dönüm noktası olacaktır…
Zira Eddie’nin yeni hedefi, kış olimpiyatlarında ülkesi adına kaymak olmuştur artık…
Yıl 1987:
Kendimizi, Büyük Britanya Kış Olimpiyatları Seçme Komitesi Başkanı Dustin Target’ın (Tim McInnerny) sponsor firmalara, Calgary 1988’de yarışacak takımın seçmelerine katılacak on dört adayı tanıtacağı bir toplantıda buluyoruz…
Sponsorların gözleri önünde yaptığı bir sakarlık sonrasında yirmi iki yaşındaki Eddie (Taron Egerton), “En iyisi sen 92’ye hazırlan” denilerek kendisine “süt oğlan” muamelesi yapan Target tarafından kadro dışı bırakılır…
Eddie önce pes eder gibi olursa da bu kez de spor kariyerini, odasındaki posterlerden birinden esinlenmek suretiyle “kayakla atlama” kategorisinde sürdürmeye karar verir ve hemen Olimpiyat Komitesine gider…
Ne yazık ki orada Richmond’dan (Mark Benton) duyduğu şey, 1929 yılından bu yana Büyük Britanya’nın bir kayakla atlama takımının olmadığıdır…
Olsun…
“Takım tek başıma ben olacağım” diyen ve “yılmak” kelimesine lügatinde yer vermeyen Eddie, daha da bir “hırs yaparak” Garmisch Almanya’daki Uluslararası Kayakla Atlama Eğitim Kampına katılmak üzere yola koyulur…
Vardığında orada karşılaştığı ilk önemli isim, fazlasıyla kendini beğenmiş kasıntı bir tip olan beş Kış Olimpiyatı ve dokuz Dünya Şampiyonluğu madalyası bulunan Matti "Uçan Finli” Nykänen’dir (Edvin Endre) …
Yeterli miktarda parası olmadığı için başını sokacak bir yer bulamayan Eddie geceyi, gizlice girdiği Petra’nın (Iris Berben) barının kilerinde geçirir…
Yıllardır bu türden davetsiz misafirlere alışkın olan Petra Eddie’ye de kızmaz, hatta barda kendisine yardımcı olması karşılığında kalmaya devam edebileceğini de belirtir…
Tek başına yaptığı atlama denemesinde başarısız olan ve bu işin böyle yürümeyeceğini düşünen Eddie, Norveç takımının antrenörü Bjørn’den (Rune Temte) yardım ister…
Ancak aldığı yanıt, Norveç’te bu spora başlama yaşının altı olduğudur…
Yani kesin bir “hayır” …
Kibir, disiplinsizlik, alkol ve kadınlara düşkünlük nedeniyle Warren Sharp’ca (Christopher Walken) takımdan kovulan Amerikalı Bronson Peary (Hugh Jackman) ile karşılaşır…
Peary’nin gerçek kimliğini Petra’dan öğrenir öğrenmez de bu kez ondan kendisine hocalık yapmasını rica eder…
Ondan da aldığı yanıt olumsuzdur…
Barda Norveçliler ile yaşanan bir patırtı sonrasında sigarasını da yakan “aşırı alkollü” Peary, 90 metrelik kulvarda bir gece atlayış şovu yapar…
Ertesi gün aynı işi 70 metrede deneyen Eddie, fena halde piste çakılarak yara bere içinde hastanelik oluverir…
Bu olayın ardından yaptığı hasta ziyaretinde Sharp’ın kendisinde bulamadığı o, ne olursa olsun “pes ederek asla vaz geçmemek halinin” derin uykudaki Eddie’de fazlasıyla bulunduğunu fark eden Peary, bu genç delikanlının elinden tutma olayını zihninde netleştirir…
Fakat yine de Eddie’nin işi hiç de kolay değildir…
Çünkü her şeyden önce önünde, kendisine bayağı bir takık olan Dustin Target gibi koskocaman bir engel bulunmaktadır…
Hadi bir şekilde onu aştı diyelim…
Sadece bir yıllık bir hazırlık süreci, kafayı gözü yarmadan olimpiyatlarda yarışmasına yetecek midir Eddie’nin?
İşte geride, bütün bu soruların karşılık bularak her şeyin tamamen berraklaşacağı son derece coşkulu altmış dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak sizleri…
Yeter ki, fırsat bulup da eğer halen izlemediyseniz, Taron Egerton’ın harika bir performans sergilediği 23 milyon dolarlık bir bütçeye sahip olan bu film için ekran başına geçin…
Keyifli seyirler,