Yaramazlığın sonu kutupta mahsur kalmak!
Yazar: Duygu KocabaylıoğluBilindiği üzere yaz ayları aile, animasyon ve çocuk temalı filmleri vizyona çıkmak için biçilmiş kaftan. Öte yandan havalar iyice sıcaklamışken, Kuzey Kutup dairesinden gelen bir yapımı seyirciyle buluşturmak, rahatlatıcı etkisi yüksek bir strateji! Norveç yapımı Operasjon Arktis, Kutupta Macera tam da okullar tatildeyken, sinemada üşümenizi sağlayacak cinsten bir çocuk-aile macerası sunan bir seyirlik.
İkinci Dünya Savaşı’nda askeri pilot olarak grev yapan ve emekliliğinin ardından deneyimlerini çocuklar için kitap yazarak aktaran Norveç’in önemli yazarlarından Leif Hamre'nin aynı isimli romanından beyazperdeye uyarlanan film, ilk uzun metrajlı sinema filmini kotaran Grethe Bøe-Waal’in imzasını taşıyor. Biri genç kız olmanın eşiğinde abla, ikisi daha küçük afacanlar olan 3 kardeşin bir anlamda hayatta kalma mücadelesi Operasjon Arktis. Anne ve babasının askeri görevlerinden dolayı pek çok kez ev ve okul değiştiren 3 kardeş, yeni yaşamlarıma adaptasyonun daha henüz başındayken kendilerini bir anda – daha ziyade söz dinlemeyen Sindre’nin yaramazlığından dolayı- Kuzey Kutup dairesine çok yakın olan Spitsbergen adasında bulurlar. Çevrelerinde sonsuz buzullardan ve aşırı soğuktan başka hiçbir şey yoktur; tabii sığındıkları kulübe ve adada onlar gibi mahsur kalan kutup ayıları dışında!
Filmin senaryosunu da tek başına sırtlayan yönetmen Grethe Bøe-Waal, 87 dakikalık filmin hemen hemen tüm ağırlığını çocukların adadaki yaşayışına zumlayarak, anlatımın dramatik yapısını güçlendirmeyi hedeflemiş. Başlarına açtıkları felaketin boyutunu gün geçtikçe daha çok farkına varan üçlü de her bir karakter er ya da geç değişim geçiriyor; olgunlaşıyor. Özellikle abla Julia (Kaisa Gurine Antonsen), okuldaki dövüş esnasında kardeşi Sindre’ye sahip çıkmazken, kutuptaki bu kulübe de onların hem anne-babası hem koruyucusu hem de kurtarıcısı oluyor. ‘Maceranın’ esas kahramanı, inatçı Sindre (Leonard Valestrand )süngüyü indirip eve dönüş bileti için Tanrı’dan yaramazlıklarının af olmasını dilerken, en küçükleri olan Ida (Ida Leonora Valestrand Eike) çokbilmişliğinin getirdiği kibri bir tarafa bırakıyor. Daha kendilerini idare edemezken, sınırlı miktardaki yiyeceği idare etmeyi, ısınmak için soba yakmayı ve en önemlisi kutup ayısının pençelerinden sağlam kurtulmayı öğreniyorlar. Bu anlamda 3 çocuk başrolün de oyunculuklar açısından ellerinden geleni ortaya koyduklarını söyleyebiliriz; sadece Türkçe dublajın karakterlerin samimiyetini, ifadelerini donuklaştırdığını eklemek gerek.
Yönetmen yaşanan tüm zorlukları trajediye kaçmadan yumuşak bir anlatım diliyle aktarmayı tercih etmiş; bu bilinçli tutum ile ne kadar kötü koşullarda olsalar da öykünün finaline doğru çocukların illa ki tek parça halinde kurtulacakları hissini de kuvvetlendiriyor. Atmosferin sertliğine inat bu tutum, filmin küçük seyirci kitlesi açısından izlenebilirliğini artrıyor.
Filmin göz ardı edilmemesi gereken bir diğer noktası da çevreci duruşu aslında. On yılı aşkın süredir bildiğimiz, kutupların eriyor olduğu gerçeği ve ayıların ana karaya dönemedikleri için açlıktan buzul adaları üzerinde ölmeleri, filmin yan destekleyici öyküsü olarak karşımıza çıkıyor. Dünyaca ünlü Game of Thrones dizisinin kızıl yabanisi olarak da tanıdığımız Norveçli oyuncu Kristofer Hivju’nun canlandırdığı ayı takipçisinin güncesiyle açılan yapım, bölgede yaşanan acı tabloyu kutup dairesine çok uzak olan ılıman iklim seyircisinin yüzüne vuruyor. Yönetmen bu anlamda kamerasını cesurca kullanmış; yavrularına yemek arayan ayının 3 çocuğun yaşam mücadelesine eklemlenmesi ve aslında sanıldığı kadar da ‘sevimli’ olmadığı gerçeği filmi izleyecek olan minik seyircilere de ciddi bir öğreti niteliğinde.
Filmin çekim alanları olan Norveç Arktik Okyanusu ve Svalbard adalar topluluğu Gaute Gunnari’nin üst düzey görüntü yönetmenliği sayesinde görsel bir seyir şölenine dönüşüyor. Öyle ki beyaz-mavi buzdan başka bir şey yok ama manzaranın beyazperdedeki görselliğine doyamıyorsunuz.
Öte yandan kaybolan çocuklar için anakarada kıyamet koparken onları son gören pilotun soru sorulmadıkça aylarca sesini çıkartmaması, anne-babanın üstün körü geçilen trajedisi ve ikinci sınıf bir televizyon filmi gibi biten finali filmin falso yediği anlar olarak kayda düşülüyor. Bunları göz ardı ederek, çocuğunuzun hem keyifli bir aile filmi seyretmesini, hem de ders almasını istiyorsanız Kutupta Macera bu haftanın en iyi alternatiflerinden.