Senaryosunu da, Jean Paul Sartre'ın...
"Psikanaliz, Marksizm ve bu gibi konularda derinlemesine bilgi sahibi olsa da mesafesini koruyor... Bu sayede, daha yapım aşamasında kendilerini iptal eden nesneler yapıyor – böylece hem analitik hem de maddeci olabilen bir roman modeli yaratıyor...” diyerek dehasını tanımladığı Polonyalı Witold Gombrowicz'in aynı isimli romanından (1965) uyarlayarak kaleme alan yurttaşı Andrzej Żuławski'nin yönetmen koltuğunda da oturmakta olduğu "Cosmos"; gerilim dozunun giderek tavan yaptığı, gizem dolu bir drama olarak geliyor karşımıza...
***
Gelin isterseniz, 2000 yılında çektiği "La fidélité" sonrasında; sinemaya 15 yıl ara veren ve 17 Şubat 2016 tarihinde de kansere yenik düşerek hayata veda eden Żuławski'nin, dünya prömiyerinin yapıldığı Locarno Uluslararası Film Festivali'nde "En İyi Yönetmen Ödülü'nü de kendisine kazandıran bu "veda" filmine biraz daha yakından bakalım...
***
Ormanlık bir yolda ilerlerken...
Dante'nin meşhur "Cehennem'inin (Inferno)"...
"Ormanlardan korkuyorum... Bu ölümlü hayatın ortasında, kendimi; yoldan çıkmış ve sapmış bir halde, karanlık bir ormanda buldum!
O ormanın ne kadar güçlü büyüdüğünü; değil anlatmak, hatırlamak bile benim dehşetim... Ölümden çok uzak olmayan bir acı içinde yeniden yaşatıyor ama orada keşfedilen her şeyi anlatacağım..."
Şeklindeki, açılış dizelerini mırıldanan Witold (Jonathan Genet); ölmüş bir serçenin bedeninin, mavi bir iple bağlanarak yuvarlak bir boru parçasına asılmış olduğunu gördüğünde...
Dehşete kapılarak, koşturmaya başladığı gibi; anında kendini, ormanın bitimindeki sokağa atıverir...
***
Atar atmaz da...
Kendilerine, uygun fiyata konaklayabilecekleri bir yer arayan arkadaşı Fuchs (Johan Libéreau) ile burun buruna gelir...
***
O ana kadar...
Başarılı olamayan Witold ile Fuchs...
Şanslarını bir de, kapısında...
Fransızca ve İngilizce olarak, "kiralık odalar" yazılı bir evde denemek için...
Bahçe kapısındaki zili çaldırıverirler...
***
Kendilerini, kapıya kadar koşarak gelen...
Evin hanımı Bayan Woytis'e (Sabine Azéma) "teyze" biçiminde hitap eden, Catherette (Clémentine Pons) karşılayarak içeriye alır...
***
Bir haftalığına...
İki kişilik bir oda veya iki oda tam pansiyon bir yer arayan iki arkadaşın varlığı...
Sadece Catherette'i değil...
Bayan Woytis'i de, ziyadesiyle sevindirmiştir...
Hem de evdeki, öteki tek konuk...
Hazır ayrılıp gitmişken...
***
Zira...
Yargıç babasının zoruyla okuduğu...
Hukuk Fakültesi üçüncü sınıf öğrencisi Witold, bu süre içerisinde...
Çaktığı sınava hazırlanarak yeniden girecektir...
***
Halbuki kendisi...
Her ne kadar, ilk denemesinde başarısız olduysa da...
İnzivaya çekilerek, roman yazmak istemektedir...
***
Derken...
Yeğen yerine konulmasına ilaveten, bu aile işletmesindeki "kat görevlisi (housekeeping)" hizmetini de yürüten...
Ve...
Dudağındaki, bir trafik kazası esnasında oluşmuş olan...
İlginç bir yara iziyle hemen göze batan Catherette, yeni konukların odalarını hazırlarken...
Halen merakını giderememiş olan Witold...
Tekrar...
Ormandaki ölü serçenin yanına döner...
***
Neyse...
Sıra...
Akşam yemeğinde ve dolayısıyla da, ailenin diğer üyeleriyle tanışma faslındadır...
***
Ki, o işi de...
Bayan Woytis'in kocası Léon Woytis (Jean-François Balmer)...
Witold ile Fuchs'a, önce kendini sonra da Bayan Woytis'in kızı Lena (Victoria Guerra) ile evli olan genç mimar Lucien'i (Andy Gillet) takdim ederek halleder...
***
Asılı serçeye ve Catherette'in ağzındaki yaraya, kafayı iyice takmış olan Witold...
Zor uyku tutan bir gece geçirse de...
Sabah uyandığında...
Elindeki kahvaltı tepsisiyle Catherette, başına dikilmiş...
Gülümseyerek, yatağında doğrulmasını beklemektedir...
***
Kahvaltılarını tamamlar tamamlamaz Witold, Fuchs'u da yanına alıp serçenin yanına götürdüğünde...
Asılı olduğu mavi ip, yerinde duruyor olsa da...
Serçe, kanatlanarak uçmuş gibicesine...
Ortalıktan yok olmuştur birden...
***
Yetmez...
Kahvaltı tabağındaki salyangoz...
Asılı tahta parçaları...
Ve...
Fuchs'un ağzına atma cesareti göstereceği solucanlar ile evin içindeki herkesteki, bir diğeriyle örtüşmeyen davranış biçimleri...
Filme damgalarını vurmaya devam ederler...
Dakika 33...
***
Metafor ve semboller ile anlatımın hız kesmeden yol alacağı filmin geride kalanında, siz değerli sinemasever dostlarımızı; beklenmedik sürprizlere de kendilerini hazırlamaları gereken, 70 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...
***
Emek verilerek ve benzeri bir örneğine rastlamanızın da asla mümkün olamayacağı; alışılmış "nesir" tarzının dışındaki, yüzyıllar içinde güzel Türkçemize yavaş yavaş sızarak eklemlenmiş Arapça, Farsça ve Avrupa kökenli sözcükler bütününe entelektüel taklaların attırıldığı...
"Irkçılık", "faşizm", "homofobi" ve doğruluğunun bilimsel olarak kanıtlanması imkansız bir metafizikten ibaret olan "inanç övücülük" yahut da "yericilik" içermediği için...
Ezberleri bozan "lirik" bir anlatım dili de benimsenmek yoluyla...
25 - 30 kelimelik Türkçe bilgi haznesinin ötesine geçilerek yazılmış, bir başka "özgün" yorumda yeniden buluşmak dileğiyle...
Keyifli seyirler,