“The VVitch: A New-England Folktale”, senaryosunu da kaleme alan Robert Eggers’ın yönetmen koltuğunda oturduğu ilk uzun metrajlı (debut) sinema filmi…
Prömiyeri, 23 Ocak 2015’te Sundance Film Festivalinde yapılan ve 19 Şubat 2016 tarihinde Amerika ve Kanada’da eş zamanlı olarak vizyona giren filmin, 6.9/10 (170.818 oy) ve 3.2/5 (41.460 oy) olan IMDB ve Rotten Tomatoes izleyici puanı ortalamalarıyla 7.8/10 (317 yorum) ve 83/100 (46 yorum) olan Rotten Tomatoes ve “Mutlaka İzlenmeli” etiketine de sahip olan Metacritic yorum ortalamaları, iyi bir filmle karşı karşıya olduğumuzu söylüyor gibi…
Ama biz yine de senaryosu; dergiler, günlükler ve mahkeme kayıtları da dâhil olmak üzere birçok halk hikâyesi, peri masalı ve büyücülük tarihine dair yazılı belgelerden esinlenilerek yazılan (ve filmde kullanılan diyalogların çoğu doğrudan saydığımız “bu dönem kaynaklarından” alıntılanan) filmi, her zamanki gibi önceliği oyuncu kadrosuna vermek suretiyle bizzat kendimiz mercek altına alarak incelemeye ardından da puanlamaya çalışacağız…
Bunun içinde, 4 milyon dolar gibi oldukça mütevazı bir bütçeyle, vergi avantajları nedeniyle New England (ABD) yerine Kanada’da çekilen ve tahminlerin ötesindeki bir beğeni ile brüt 40,4 milyon dolarlık bir hasılat rakamına da ulaşmış olan filme ilişkin ilk tespitimizi, sonrasında da naçizane ilk önerimizi paylaşalım istiyoruz…
Bu bağlamda da işe; karşımızdakinin, “boğucu atmosfer” ve “belirsizliği” kendine tarz edinmiş sıra dışı bir sinemacının elinden çıkan nadide işlerden biri olduğunu söyleyerek başlayabiliriz…
Bir gün önce, Eggers’ın ikinci filmi “The Lighthouse”u (2019) izleyerek yorumladığımız için bu kadar “iddialı” konuşabiliyoruz…
O film için de, “Neyin hayal neyin gerçek, kimin deli kimin akıllı olduğunu anlamakta oldukça zorlanacağınız, iki usta oyuncunun sıra dışı performansına ‘yaslanan’ oldukça farklı bir film” ifadesini kullanmıştık…
İşte bu filmde de durum aynen böyle:
O zifiri karanlığın içinde bul, bulabilirsen İngiltere’den Amerika’ya göç ederek gelen yedi kişilik (Thomasin, Caleb, Jonas ve Samuel gibi isimlerinin çoğu da İncilerden alıntılanarak konulan) ileri derecede “dini bütün” bir ailenin bütün fertlerine sırayla musallat olan “Gerçek cadı (yahut da şeytan) kim ve nerede yaşıyor?”
Elbette bu film, her şeyi göklerde aradığı için ayakları bir türlü yere basmayan 17. Yüzyıl bağnazlığının ardından gelen ve ilk kıvılcımları 18. Yüzyılda çakılan “aydınlanma felsefesi” ile “bilimin” egemen olduğu bir dünyanın değerinin anlaşılması açısından da son derece önemli…
Zira bu tür orta çağ hurafelerine artık sadece dört yerde rastlanılıyor: Geri kalmış toplumlar, tarih müzeleri, romanlar ve sinema filmleri…
Nam – ı diğer “The Witch”in, yönetmen Robert Eggers’ın ilk (uzun metrajlı sinema) filmi olduğunu yukarıda belirtmiştik…
Ancak bu film aynı zamanda, evin genç kızı Thomasin karakterinde kusursuz bir performans sergileyerek kendine, “Split” (2016) ve “Glass” (2019) gibi peş peşe gelen iki M. Night Shyamalan filminin oyuncu kadrosunda birden kapılarını açtıran Anya Taylor-Joy’un da ilk filmi…
Fakat o kadar iyi oynamış ki, filmografisini kontrol etmezseniz ilk filmi olduğunu anlamanız da asla mümkün değil…
Şimdi, yine bazı çokbilmişler, “Hayır yanılıyorsun, bu filmden önce ‘Vampire Academy’ (2014) de oynamış” diyebilirler…
Evet, bu bilgi doğru olmasına doğru da, ne yazık ki, oynadığı sahneler kurguda silindiği, yani filmin gösterime girecek son haline dâhil edilmeyerek çıkartıldığı için Anya Taylor-Joy’un sinema izleyicisi ile tanışması bu film ile olamadı… O yüzden de biz, “Vampire Academy”i, onun açısından bir ilk film olarak kabul ederek değerlendirmedik…
İşin kamera arkasındaki kısmına da şöyle kısaca bir göz atınca:
“The Lighthouse” (2019) filminin yorumunda da yazdığımız gibi Eggers’ın yola, Mark Korven (müzik), Jarin Blaschke (görüntü yönetmeni), Louise Ford (editör), Kharmel Cochrane (casting direktörü), Craig Lathrop (prodüksiyon tasarım) ve Linda Muir (kostüm tasarım) dan oluşan “taş gibi” bir teknik ekiple çıkıp öyle de devam eden bir sinemacı olduğunu görüyoruz…
E tabii böyle olunca da, haliyle başarı kaçınılmaz oluyor…
Belki, yine klasik bir laf olacak ama diğer yorumlarımızda olduğu gibi “spoiler vermeden” yazılmayanları yazmaya, anlatılmayanları anlatmaya, söylenilmeyenleri söylemeye çalıştığımız bu satırlar filme ilişkin ilk tespitimiz olsun…
İlk önerimize gelince:
O hakkımızı da bu kez, sinemada nitelikli işler yapmaya çalışan yeni nesil yönetmenlerin filmlerini takibe almayı hobi edinmiş sinemasever dostlara, “Emin adımlarla ilerliyor olmasına karşın, kendi ‘The Sixth Sense’ini (1999) çektiği andan itibaren sinemada, (yukarıda vurgu yapmamız nedeniyle bağlantı kurduğumuz) Shyamalan tarzında bir bilinirliğe sahip olacağına inandığımız Eggers markalı filmleri de ıskalamayın” diye seslenerek kullanmak isteriz…
Sonuç olarak, kendi değerlendirme sistemimiz içinde puan olarak 4 verdiğimiz bu arşivlik film için önerimiz de, olumsuz puan ve yorumlara aldırmadan “muhakkak bir şans da siz verin” şeklinde olacak…
Keyifli seyirler,
Son bir not:
Tüm hakları bize ait olan bu yorumun orijinali; bir başka mecrada tarafımızca, 5 Ocak 2020 günü saat 19.01’de yazılarak paylaşılmıştır...