Günahı ilk filmin boynuna mı?
Yazar: Duygu KocabaylıoğluYüksek ve çoğunluğu borçla kotarılan yapım masraflarına rağmen hız kesmeden ülkemiz sinemasında kendi kozasını ören ilk uzun metrajlar, yeni yılda da bolca karşımıza çıkacak gibi görünüyor. Geçtiğimiz cuma sessiz sedasız vizyona giren Ulaş Yiğit Ülker’in yönetmen olarak imza attığı ilk sinema filmi olan Bir Gece yeni yılın da bu anlamdaki ilk örneği oldu.
Kafaya dayanmış bir silah sahnesiyle açılışını yapan film, mihenk taşı olarak kendisine 6 adım prensibini alıyor. “Six Degrees of Separation” olarak bilinen bu teori, sosyal psikolog Stanley Milgram'ın 1967’de ortaya atıldı ve o zamandan günümüze pek çok film, dizi, tiyatro oyunu gibi esere ve senaryoya konu oldu. Dünyada biz en uzak sandığımız insana altı adımda ulaşabileceğimizi iddia eden teori çerçevesinde şekillenen Bir Gece filminin senaristi Ufuk Gökkaya aslında yarı-orijinal bir işe de imza atıyor. Filmdeki tüm karakterler tek bir gecede birbirlerine bir biçimde, kesişmeli olarak bağlılar; işin için tetikçi, mafya, uyuşturucu gibi suç öğeleri olunca cazip bir hikayeye dönüşebilecek bu film fikri maalesef amatörlükten yapılan hatalar ile çok fena tökezliyor.
Örneğin Hakan Eratik’in canlandırdığı tetikçi Aziz karakteri oyunculuk açısından kendi çapında başarılı bir performans ortaya koyuyor. Üstelik oldukça dindar olmasına rağmen, olay insan öldürme olunca vicdanında en ufak bir sarsıntı olmaması karakteri daha da çarpıcı yapıyor. Ama iş Aziz’le ya da filmin onla beraber en inandırıcı adamı olan Bahtiyar ile bitmiyor maalesef. Özgür Emre Yıldırım roller arasında en iyi performansa imza atıyor ama filmin geneli göz ardı edilemeyecek hatalarla bezeli olduğundan iyi oyunculuk sınıfta kalan bir yapımı kurtarmaya yetmiyor.
Her şeyden önce ilk taksi sahnesinde göze batan yanlış kurgu uygulamaları, bol kesmeli planlar seyircinin dikkatini dağıtıyor. Zaten yeterince dar olan taksi iç çekimleri tek planda, sabit açıyla kotarılsaydı, filme çok daha iyi bir başlangıç yapılabilirdi. Özellikle zamanda geriye dönüşlü bir anlatım dili seçiliyorsa, devamlılığa maksimum özen gösterilmeliydi. Günümüz seyirci kitlesinin “ilk film” deyip de maruz göremeyeceği hatalar bunlar. Öte yandan Wilma Elles’in abartılı Leyla performansı, Tolga(Adem Yılmaz) ve Kemal (Efe Deprem) karakterlerinin genel öykü içerisinde sırıtması, Kemal’in Leyla’ya uyguladığı aşırı şiddet sahnesi, gibi detaylar maalesef filmden seyirciyi uzaklaştıran eksiler olarak haneye yazılıyor. Taksici Adem’in (Ali Pınar) herkesin ortak kesişme noktası olması yerinde ve zekice bir tercihken, karakterin yapay diyalogları bu iyi hamleyi de boşa çıkartıyor.
Bir ilk filmin ne gibi şartlar altında ve özverilerle çekildiği açık bir gerçek; özellikle içinde kaşesi yüksek iki oyuncu da varsa. Ama devamlılık, tutarlılık, karakter motivasyonu gibi sinema bölümlerinin lisans bitirme projelerinde bile aranan en temel öğelerdeki hatalar ilk filmi cesaretlendirmek adına elimizde pek fazla söze yer bırakmıyor. Bir Gece geçtiğimiz sene vizyona giren ama hakettiği seyirci ilgisine fazla mahzar olamayan Silsile ile benzerlikler taşıyan ama teknik ve özen olarak maalesef çok gerisinde bir film. Yönetmenin ikinci filmde benzer hatalara düşmemesini, parlak senaryoları daha iyi beyazperdeye aktarmasını umuyoruz.