Senaryosu, John Kåre Raake ve Harald Rosenløw-Eeg tarafından yazılan “Bølgen / The Wave”, daha sonra “Tomb Raider” ı da (2018) çekmiş olan Roar Uthaug’un yönetmen koltuğunda oturduğu gerilim ve aksiyon yüklü bir drama…
28 Ağustos 2015’de vizyona giren filmin, 6.7/10 (25.573 oy) ve 3.5/5 (7.225 oy) olan IMDB ve Rotten Tomatoes izleyici puanı ortalamalarıyla 6.7/10 (103 yorum) ve 68/100 (26 yorum) olan Rotten Tomatoes ve Metacritic yorum ortalamaları, yaklaşık 5,8 milyon dolarlık bir bütçeyle çekilmiş olan bir Norveç filmi için hiç de fena sayılmaz…
Gelin isterseniz, filmi daha yakından tanımak için, her zamanki gibi önceliği yine oyuncu kadrosuna vermek suretiyle filmi bizzat kendimiz mercek altına alarak incelemeye ardından da puanlamaya çalışalım…
Ancak başlamadan hemen söyleyelim…
Bu film, “Skjelvet / The Quake” (2018) için yaptığımız yorumda da söylediğimiz gibi, sinemayı hoplamalı zıplamalı aksiyon gerilim, aksiyon gerilimi de devasa bütçeli Hollywood ve üçüncü sınıf uzak doğu prodüksiyonlarından ibaret zannedenleri kesinlikle tatmin etmeyecek ve (aynen IMDB’de olduğu gibi) puan olarak 0,5 ve 1 ile 1,5’u yapıştırabilecekleri yorumları yapmaktan da alıkoymayacaktır…
Olabilir…
Bu türden kültürel kodlarla alakalı ön yargı içeren yorum ve puanları ciddiye dahi almadığımızı bir kez daha belirttikten sonra biz tekrar dönelim filmimize…
Evet, karşımızdaki, yukarıda da söylediğimiz gibi yaklaşık 5,8 milyon dolar bütçeli bir Norveç filmi…
Ana karakterleri oluşturan Eikjord ailesini yani Kristoffer Joner, Ane Dahl Torp, Jonas Hoff Oftebro ve Edith Haagenrud-Sande’yi daha sonra bu filmin devamı şeklinde tasarlanarak çekilen “Skjelvet / The Quake” (2018) filminde de görüyoruz…
Devam denilince de sakın bir yanlış anlaşılma olmasın…
Zira burada kast ettiğimiz devam, konu olarak bir devam değil…
Bu daha çok John Kåre Raake ve Harald Rosenløw-Eeg ikilisinin yazdıkları felaket konulu iki farklı hikâyede, aynı aile fertlerinin bir çığ ve tsunami felaketi sonrasında bu kez de kendilerini bir deprem felaketinin ortasında bulmalarıyla alakalı bir durum sadece…
Bu küçük ama önemli ayrıntıyı da kısaca izah ettikten sonra isterseniz bir iki laf da başroldeki Kristoffer Joner için edelim diyeceğiz…
Ama sanıyoruz filmografisindeki, “The Revenant” (2015) ve “Mission: Impossible – Fallout” (2018) gibi filmler, bu adamın sözünü etmeye çalışacağımız performansıyla ilgili duygularımıza fazlasıyla tercüman oluyorlar da zaten…
Filmin teknik detaylarına da şöyle kısaca bir göz atacak olursak, sınırlı bütçesine rağmen bünyesinde yaklaşık 50 kişilik bir kadroyu barındıran özel ve sanal efekt ekibinin filmde, bu şekilde film yapma işinin duayenlerinden sayılan Roland Emmerich’in de dikkatinden kaçmayacak tarzda bir işe imza attıklarını söyleyebiliriz…
Bu ekip, özellikle de çığ ve tsunami sahnelerinde, oldukça iyi iş çıkartmış…
Elbette aynı şey; filmin kurgusuna, kimi zaman dinamizm kimi zaman da dramatik bir hava kazandıran Magnus Beite’nin müzikleri içinde geçerli…
Aslında filme ilişkin sıralanabilecek daha pek çok şey var…
Fakat biz, ilk bakışta dikkat çeken hususlara değinmekle yetinmeye çalıştık…
Sonuç olarak, sakin bir aile dramı olarak başlayıp felaket ana temalı bir gerilim drama olarak devam eden bu ilgi çekici film için puanımız 3 önerim ise, olumsuz eleştirilerin hiçbirine aldırmadan “izlenmeli” şeklinde olacak…
Keyifli seyirler…
Son iki not:
1. Eğer türün meraklısıysanız, bu filmin devamı niteliğinde çekilen ve sanal efektlerinin kalitesiyle bu filmin bir tık üstüne çıkmış olan “Skjelvet / The Quake” (2018) filmini de mutlaka izlemenizi öneririz…
2. Tüm hakları bize ait olan bu yorumun orijinali; bir başka mecrada tarafımızca, 21 Aralık 2018 günü saat 00.08’de yazılarak paylaşılmıştır...