Senaryosunu, Alvin Schwartz’ın çocuklar için kaleme aldığı aynı isimli kitap serisini esas alarak Guillermo del Toro, Patrick Melton ve Marcus Dunstan tarafından beyazperde için yazılan hikâyeden uyarlayarak, Dan Hageman ile Kevin Hageman’ın birlikte yazdıkları “Scary Stories to Tell in the Dark”, André Øvredal’ın yönetmen koltuğunda oturduğu bir korku filmi…
9 Ağustos 2019 tarihinde Amerika’da vizyona giren filmin, 6.2/10 (62.098 oy) ve 3.8/5 (5.000 üzeri oy) olan IMDB ve Rotten Tomatoes izleyici puanı ortalamalarıyla 6.4/10 (231 yorum) ve 61/10 (33 yorum) olan Rotten Tomatoes ve Metacritic yorum ortalamaları, her ne kadar oylamaya katılan sayıları yeterince yüksek olmasa da orta karar bir filmle karşı karşıya olduğumuzu söylüyor gibi…
Ama biz yine de burnu, gişede para basacak film kokusu almakta ustalaşmış olan Meksikalı sinemacı Guillermo del Toro’nun yapımcılığını da üstlendiği bu filmi, her zamanki gibi önceliği oyuncu kadrosuna vermek suretiyle bizzat kendimiz mercek altına alarak incelemeye ardından da puanlamaya çalışacağız…
Bunun içinde, 25 milyon dolarlık bir bütçeyle çekilerek brüt 104,5 milyon dolarlık bir hasılat rakamına ulaşan ve korkunun “slasher” ile “paranormal” alt kategorilerinde konumlandırılarak değerlendirilebilecek olan filme ilişkin ilk tespitimizi, sonrasında da naçizane ilk önerimizi paylaşalım istiyoruz…
Bu bağlamda da işe en kestirmeden; eğer Netflix’in yeni yetme ergenlerin baş rollerini paylaştıkları “Stranger Things” (2016 – 2021) isimli dizisini severek izlediyseniz karşımızdakinin de kaçırmamanız gereken filmlerden biri olduğunu söyleyerek başlayabiliriz…
Zaten filmin finalinde, başroldeki Stella Nicholls (Zoe Margaret Colletti) karakterinin ağzından verilen sürpriz müjdeden de anlaşıldığı kadarıyla, aynen “Stranger Things” misali, bu filmde yaşanan bütün olumsuzlukların düzeltileceği bir devam filmi (ve belki serisi) de yolda…
Son zamanlarda bütün korku filmlerinin olmazsa olmazı haline gelmiş olan, “Night of the Living Dead” (1968) üzerinden George A. Romero’ya saygı gösterme işini, Norveçli sinemacı André Øvredal’da ihmal etmemiş…
Aynı Øvredal’ın unutmadığı bir diğer şey de, Stella’nın odasındaki posterler üzerinden “Invisible Ghost” (1941), “Mesa of Lost Women” (1953), “Indestructible Man” (1956), “Frankenstein's Daughter” (1958), “Beast from Haunted Cave” (1959) ve “The Terror” (1963) isimli korku klasiklerine de selam göndermek…
Yani bir anlamda Øvredal, “Korku bizim işimiz…
Gerekirse tarihini bile yazarız” demeye getirmiş bu zarif hamleleriyle…
Ki, gerçekten Øvredal, filmdeki korku oyununu kurallarına göre de oynamış…
Nasıl mı?
En başta, yine kendi çektiği “The Autopsy of Jane Doe” (2016) filminin başarılı görüntü yönetmeni Roman Osin ile editörü Patrick Larsgaard’ı teknik kadroda tutmaya devam ederek…
Bu bir...
Bunun dışında set tasarımından makyajlara, seslerden görsel efektlere kadar daha önce Guillermo del Toro ile birlikte çalışmış deneyimli isimleri de ekibine almayı unutmayarak…
Hadi, bu da iki olsun...
Tabii böyle olunca da ortaya, “Yeme de yanında yat” değil fakat “Otur da ilgiyle izle” tarzında bir film çıkmış…
Bu arada, günümüzdeki Afganistan ve Ortadoğu bataklıkları gibi 1960’lı yıllardaki Vietnam savaşı ile ABD – Meksika sınırına duvar çektiren ırkçı Trump içinde gündeme getirilen “impeachment inquiry / azil soruşturması”ndan Başkanlık görevinden istifa ederek kurtulan Nixon’ın film boyunca gündemde tutulması da sıradan bir tesadüf olamaz…
Bizce bu da Amerikan toplumuna ciddi mesajlar verilmeye çalışılan oldukça bilinçli bir siyasi tercihin sonucu…
Hele de bırakın bizzat Guillermo del Toro’yu, baş rollerden birinde Meksikalı Ramón Morales karakterini canlandıran Michael Garza isimli Meksika asıllı Amerikalı genç bir oyuncu varken…
Belki, yine klasik bir laf olacak ama diğer yorumlarımızda olduğu gibi “spoiler vermeden” yazılmayanları yazmaya, anlatılmayanları anlatmaya, söylenilmeyenleri söylemeye çalıştığımız bu satırlar filme ilişkin ilk tespitimiz olsun…
İlk önerimize gelince:
O hakkımızı da bu kez; arşivlerini korku filmleri ile şenlendirmeyi seven sinemasever dostlara, “Sizi bilmeyiz ama ‘The Autopsy of Jane Doe’ (2016) ve bu film sonrasında Norveç hükumetince de desteklenen mitolojik bir hikâyeyi merkezine oturtan 'Mortal’ (2020) ve bir Stephen King uyarlaması olan ‘The Long Walk’ (TBD) isimli Øvredal filmleri için biz salondaki / ekran başındaki yerimizi şimdiden ayırttık” diye seslenerek kullanmak isteriz…
Sonuç olarak, kendi değerlendirme sistemimiz içinde puan olarak 3 verdiğimiz bu film için önerimiz de, olumsuz yorum ve puanlara aldırmadan, “bir şans da siz verin” şeklinde olacak…
Keyifli seyirler,