İlgiyi hakeden bir yapım...
Yazar: Misafir KoltuğuSon yılların en beğeni toplayan TV serilerinden biri haline gelmiş olan Leyla ile Mecnun’un o kendine has naif, absürd ve akılcı hikayesini beyazperdeye taşımak isterseniz ne olur? Üstüne biraz daha eski usül melodram, biraz nostalji, bir parça da sıcak mahalle kültürü... Yıllar boyunca benzeri formülleri deneyen, bazen de bunun ekmeğini yemek için doğru dürüst çabalamayan nice yerli komedi filminden sonra, bu kez karşımıza bu malzemeleri bünyesinde hakkıyla eritebilmiş bir proje var; Bana Masal Anlatma.
Öyle ya da böyle, çoğumuzun küçük yaşlarda içine düştüğü, gerçeklik olgusunu silip yerine olmayanı koydurtan masallar, erişkin birer pesimiste dönüştüğümüzde değerini yitirir mi? Ya da mevcut hayatlardan kaçmak için yetersiz birer öğeye dönüşür mü? İşte, Bana Masal Anlatma filmi de aşağı yukarı bu soruların cevabını veriyor. Belki böyle bir amaç gütmemiş lakin hikaye akışı, karakterlerin bu “gerçek masal”a eklendiği noktalar ister istemez sormanıza sebep oluyor, “Ya gerçekten olsaydı?”
Leyla ile Mecnun’un meşhur senaristi ve ilk kez kamera arkasına geçerek yönetmenlikte şansını deneyen Burak Aksak, gerçek ile masalı (belki biraz haddinden fazla da olsa) tek bir kaba sığdırmaya gayret etmiş. Bir süre önce Gezi Olayları’na verilen destek sebebiyle sonlandırılan dizinin sahip olduğu o güçlü yalan – gerçek kurgusu nerede ise birebir karşımızda! Olmasa hüzünlendirecek, olsa garipsenecek nice absürd öğe, tekmili birden beyazperdede.
Tüm zamanların belki de en lezzetli animasyon denemelerinden biriyle başlayan Bana Masal Anlatma, güzelliği ve saf ruhu yüzünden ölüme giden genç bir kız ve onun ütopyalarda yaşayan kahramanının hikayesini paylaşıyor. Bilinmeyen bir zamanın, hiç bilinmeyen topraklarından kaçan Ayperi (Hande Doğandemir), esaretine son verecek erkek için arayışına devam ediyor, günümüz İstanbul’unda, Suriçi’ndeki sıradan bir adamla, Rıza (Fatih Artman) ile kendi sonuna doğru koşuyor. Babasının ölümünden sonra okumayan, hayata bir şekilde tutunmaya çalışan Rıza ve onun “muazzam Türk tipi annesi” (Devrim Yakut) bu garip akışın içine dahil oluyor.
Suriçi modern kentleşme adı altında yıkılma tehlikesiyle karşı karşıya iken, Ayperi kendisine bir kurtarıcı, bir de yeni bir anne modeli olan Madam’ı ( Ani İpekkaya) buluyor. Rıza aşık oluyor, mahalle düşmenin eşiğine gidiyor, Ayperi ise belki de hiç olmayan kahramanını bekliyor.
Taze yönetmen Burak Aksak, Leyla ile Mecnun’da izlediği yoldan ilerlemeye gayret etmiş, o “olmayacak”ları “olabilir”e evriltmiş. Şangay Beşlisi ile Zenci grubu bunun en büyük emarelerinden biri. Erdal Bakkal rolüyle aşık olduğumuz Cengiz Bozkurt ise, ilkokul diplomalı lakin İngiliz aksanıyla şahane bir İngilizce konuşan kahvehaneci Nafi olarak bu şaşkın masala katılmış. Olmayacak bir mekan ve zamanda, hiç olmayacak karakterler, gerçek olması pek zor bir masalın parçası olmuşlar. Bir bakıma sıkıntı da burada baş göstermiş. Aksak, daha önceden kullandığı formülü bu kez daha başka bir kalıba oturtmaya çalışmış ancak bahsini ettiğimiz “gerçek” ile “masal”ın karışımı tutmamış.
Bir yanda modern kentleşme canavarı olarak görülen dev kulelerdeki kötü adam, diğer yanda ona karşı duran sıradan halk ve bir olası kahraman, nerden geldiği bilinmeyen bir hayale aşık oluyor. Oluyor olmasına da, seyirci olarak siz yavaş yavaş hikayeye yabancılaşmaya başlıyorsunuz. Muzzam İngiliz Nafi gibi şaşkın – komik bir karakteri, iş adamı Timur ile yanyana koyunca yüzünüz ekşimeye başlıyor. İşin içine pek de lüzumu olmayan melodramatik düstur girince kafalardan, ne gereği vardı diye geçiyor. Gökçe Bahadır ile Gürkan Uygun’un neredeyse senaryonun hiçbir parçasına hizmet etmeyen yan hikayesi de koca bir çelme takıyor filme.
Oyunculuk babında genellikle yüzleri güldüren proje, sarsak kurgusu, bir o yana, bir bu yana yalpalayan anlatımıyla üzse bile ortaya eli yüzü düzgün diyebileceğimiz bir “güncel masal” denemesi çıkmış. Şayet beklentileriniz tepenizde dolaşmıyorsa, zeka pırıltılı espiriler, yerine göre sert göndermeler (kurgu hayatlara mahkum ev kadınları) ve kaliteli bir ekip, beyazperdede size enteresan bir hikaye anlatmak için bekliyor. Bana Masal Anlatma bir şaheser olmasa da, izleyicisini ziyadesi ile memnun edebilecek, son yıllardaki mide bulantısı yaratan ucuz komedi yapımları yanında parıldayan, hem şaşkın, hem de ilgiyi hak eden bir film.
Burçin Aygün
burcinaygun@gmail.com