Kötülüğün ve inancın hafif propaganda hali
Yazar: Burçin AygünBundan neredeyse 45 yıl önce bir romandan beyazperdeye uyarlanan William Friedkin imzalı bir film yeri yerinden oynatmıştı. İçerdiği sert ve cesur sahneler, sahip olduğu konu ve dine olan hem eleştirel, hem de destekleyici mesajlar ile uzun yıllar konuşuldu. Korku sinemasının mikenk taşı olarak da görülen The Exorcist filmi, şeytan çıkartma öğesine sahip benzeri yapımlar için de çıkış noktasına dönüşmüş oldu. Özellikle son yıllarda, 80’lerin slasher korkuları yerine geçen, adeta bir modaya dönüşen şeytan ve iblis katkılı yapımlar genellikle başarısız projeler oldu.
Korku Seansı filmleri gibi kalburüstü örneklerin de arada bir bizi sevindirdiği bu “şeytani moda” bu hafta vizyona giren Korku Kayıtları ile değişik bir bakış açısına da kavuşuyor. Konusu her ne kadar bilindik gibi olsa da, hem atmosferi hem de olaya yaklaşımındaki ”destekleyicilik”, bu yapımı alışılmamışlar arasına koymuş. Karşımızda sıradan bir şeytan çıkartmalı korku denemesinden çok, bu tema üzerinden ilerleyen, asla öyle olmasa bile akıllara kurmaca doğa üstü belgeselleri de getirebilen bir film var.
Fransız yönetmen Xavier Gens yeni projesi, daha önce büyük yankı uyandıran bol kanlı, şok edici öğelerle bezeli Sınır(da) / Frontier(s) ile bambaşka bir kulvarda ilerliyor. İlk Hitman uyarlaması ile bekleneni veremeyen, daha doğrusu stüdyonun baskısı yüzünden istediği filmi çekemeyen sinemacı, bu kez tam bir kişisel filme imza atmış. Bilindik bir korku hikayesini, yine kendi imzası diyebileceğimiz görsel bir şölenle besleyerek, herkese uymayacak, aykırı ve bazıları içinse çekinilesi bir forma sokmuş. Başka bir deyişle bildiğimiz, sıradan şeytan kovmalı bir mecera beklemiyor sizleri.
New York’un büyük gazetelerinden birinde muhabir olarak çalışan Nicole (Sophie Cookson), annesinin kaybından sonra dine karşı sadece mesafe almakla kalmamış, bir bakıma cephe almıştır. Romanya’da işlendiği söylenen bir cinayet üzerine, patronundan izin kopartan Nic, bir rahip ve beş rahibenin şeytan çıkartma bahanesiyle bir kızı katlettiğini düşünerek yola koyulur. Roman hapisanesinde bu kişiyle görüşen genç gazeteci kendi fikrine sıkı sıkıya sarılır. Rahibin söylediğine göre Agares adlı iblis tam bedenden çıkmak üzereyken ritüel bozulmuş, kurban hayatını kaybetmiştir. Nic olayın perde arkasını araştırmaya başlar, bir yandan inancı sorgularken, bir yandan da genç peder Anton (Corneliu Ulici) ile yola devam eder. Biz bir taraftan ölen kızın geçmişi ve iblis ile nasıl karşılaştığını farklı ağızlardan dinlerken, diğer yandan bu korkunç ve şok edici süreci gözlerimizle görürüz.
Korku Kayıtları dediğim gibi örneğine pek rastlanmadık bir korku filmi. Hikayenin ve keza yönetmen Xavier Gens’in hedefi sadece korkutmak değil, hem inanç ve dini sorgulayıp, hem de kötülüğün doğasını göstermek. Şeytani varlıkların kimi, nasıl hedef seçebileceğini, sürecin nasıl ilerlediğini ve sonucun ne kadar dehşet verici olduğunu paylaşıyor. Bunu da ağızları açık bırakan görsel bir üslupla yapıyor. Gens ve görüntü yönetmeni Daniel Aranyo, Romanya’nın o soğuk, puslu ve karanlık havasını, taşrasından pek dışarı çıkmadan kullanmış. Moral bozucu, ruhu karartan, her an bir köşeden fırlayacak bir tehdit ile sizi yalnız bırakmışlar. Kötülüğün rahatça dolaştığı ve inançsızları avladığı bir diyara.
Bu bakış açısı üzerinden gidersek görevini yerine getirdiğini ve hatta ele geçirilme ile şeytan kovma sekanslarında zirve yaptığını söyleyebileceğimiz Korku Kayıtları, seyircisini rahatsız eden bir yapım. Koltuğun ucunda tutan süreç, korkutma işini ise arka plana atarak herkesi tatmin edemeyecek bir bakışa da sahip. Yani ya hep, ya hiç diyebiliriz.
Türü sevenlerin şans verebileceği, ilginç bir korku filmi.
burcinaygun@gmail.com