Her dergi ve gazetenin puanlama sistemi farklı olduğu için, Beyazperde, puanları 0.5 - 5 yıldız üzerinden, kendi barometresine göre vermiştir.
Basın Eleştirisi
Hurriyet
Yazar: Uğur Vardan
‘Geçmişe Dönüş’, Liam Neeson’ın aksiyon filmlerinin bence en iyilerinden... Bunda kamera arkasında Martin Campbell gibi bir ustanın olmasının da rolü var diye düşünüyorum. ‘Altın Göz’ ve ‘Casino Royale’ gibi iki Bond yapımının yanı sıra ‘Dikey Limit’, ‘The Legend of Zorro’ gibi filmlerden de hatırladığımız deneyimli sinemacı, geleneksel tarzdaki üslubu dahilinde hem gerilim dozajını kullanmada başarılı olmuş hem de ana karakterinin adaleti sağlama ısrarıyla seyircisinde ‘katarsis’ duygusunu yaratan bir hava yakalamış.
Eleştirinin tamamı için: Hurriyet
T24
Yazar: Atilla Dorsay
Filmi kendi adıma hayli beğendim. Bir düzineye yakın karakter çok incelikli olmasa da belli ölçüde ilgi çeken kişilere dönüştürülmüştü. Aksiyon sahneleri kadar iç burkucu dramatik gelişmeler de eksik değildi.
Eleştirinin tamamı için: T24
Sabah
Yazar: Olkan Özyurt
Martin Campbell, tek kişilik ordu namlı bir Liam Neeson filmini, yetenekleriyle çıtasını yükseltiyor. Lakin onun potansiyeli düşünüldüğünde orta seviye bir film olarak kalıyor Geçmişe Dönüş. Hafıza meselesini işlerken, yine hafıza sorununu işleyen Akıl Defteri filminin yıldızı Guy Pearce'den çok iyi bir dedektif yaratabiliyor. Ama ne Liam Neeson ne de Monica Belluci'den yeterince faydalanabiliyor. Fakat bu film bir nevi adaletsiz bir dünyada yaşandığını, paranın ve onun getirdiği gücün de adaleti satın alabildiğini net bir şekilde bir kez daha anlamamızı sağlıyor. Ki adalet genel olarak tecelli etmeyince kişisel adalet sağlayıcılarının çıktığını biz 70'ler Amerikan ve Türk sinemasındaki örneklerden gayet iyi biliyoruz.
Eleştirinin tamamı için: Sabah
Evrensel
Yazar: Şenay Aydemir
Filmin iki temel mevzusu var. İlki tamamen görsel, yani işin aksiyon tarafı. İkincisi ise daha içeriğe dair. Yani adalet kavramı. İlkinden başlayalım. Film yer yer aksiyon tatminini sağlamıyor değil. Liam Neeson’un ilerleyen yaşına rağmen formundan fazla bir şey kaybetmediğini anlıyoruz. Ama Martin Campbeel’in katmak istediği gerçekçilik hissi bazı aksiyon sahnelerini akamete uğratıyor. Çünkü Alex, gerçeklikle ilişki kurmak zorunda olmayan bir John Wick değil. Hal böyle oyunca onlarca polisin olduğu bir binaya iki basit numarayla girişi ikna edici olamıyor. Burada hem hikayenin hem de karakterin sınırlarının gereğinden fazla zorlandığını düşünüyorum açıkçası.
Eleştirinin tamamı için: Evrensel
Habertürk
Yazar: Mehmet Açar
‘Geçmişe Dönüş’, türün daha yenilikçi ve farklı olmaya çalışan örneklerinden değil. Alex’in Alzheimer hastalığına karşı verdiği mücadelenin filme çok farklı bir hava getirdiğini söylemek zor. Ama özelikle El Paso’daki ilk işinde kendini sorgulamaya başladığını hissediyoruz. Tüm film boyunca, yaptığı her şeyi onayladığımız bir karakter değil Alex… Farkında olmadan, hastalığı nedeniyle masum insanları da hedef alabildiği ortada. Çelişkileri ve çatışmaları geliştirilse veya Alex’in geçmiş günahları, vicdan azapları öne çıkarılsa, belki daha modern bir ‘vigilante’ filmi olabilirdi ‘Geçmişe Dönüş’… Ama Martin Campbell, daha garantili eski usul bir format üzerinden ilerliyor.
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.
Hurriyet
‘Geçmişe Dönüş’, Liam Neeson’ın aksiyon filmlerinin bence en iyilerinden... Bunda kamera arkasında Martin Campbell gibi bir ustanın olmasının da rolü var diye düşünüyorum. ‘Altın Göz’ ve ‘Casino Royale’ gibi iki Bond yapımının yanı sıra ‘Dikey Limit’, ‘The Legend of Zorro’ gibi filmlerden de hatırladığımız deneyimli sinemacı, geleneksel tarzdaki üslubu dahilinde hem gerilim dozajını kullanmada başarılı olmuş hem de ana karakterinin adaleti sağlama ısrarıyla seyircisinde ‘katarsis’ duygusunu yaratan bir hava yakalamış.
T24
Filmi kendi adıma hayli beğendim. Bir düzineye yakın karakter çok incelikli olmasa da belli ölçüde ilgi çeken kişilere dönüştürülmüştü. Aksiyon sahneleri kadar iç burkucu dramatik gelişmeler de eksik değildi.
Sabah
Martin Campbell, tek kişilik ordu namlı bir Liam Neeson filmini, yetenekleriyle çıtasını yükseltiyor. Lakin onun potansiyeli düşünüldüğünde orta seviye bir film olarak kalıyor Geçmişe Dönüş. Hafıza meselesini işlerken, yine hafıza sorununu işleyen Akıl Defteri filminin yıldızı Guy Pearce'den çok iyi bir dedektif yaratabiliyor. Ama ne Liam Neeson ne de Monica Belluci'den yeterince faydalanabiliyor. Fakat bu film bir nevi adaletsiz bir dünyada yaşandığını, paranın ve onun getirdiği gücün de adaleti satın alabildiğini net bir şekilde bir kez daha anlamamızı sağlıyor. Ki adalet genel olarak tecelli etmeyince kişisel adalet sağlayıcılarının çıktığını biz 70'ler Amerikan ve Türk sinemasındaki örneklerden gayet iyi biliyoruz.
Evrensel
Filmin iki temel mevzusu var. İlki tamamen görsel, yani işin aksiyon tarafı. İkincisi ise daha içeriğe dair. Yani adalet kavramı. İlkinden başlayalım. Film yer yer aksiyon tatminini sağlamıyor değil. Liam Neeson’un ilerleyen yaşına rağmen formundan fazla bir şey kaybetmediğini anlıyoruz. Ama Martin Campbeel’in katmak istediği gerçekçilik hissi bazı aksiyon sahnelerini akamete uğratıyor. Çünkü Alex, gerçeklikle ilişki kurmak zorunda olmayan bir John Wick değil. Hal böyle oyunca onlarca polisin olduğu bir binaya iki basit numarayla girişi ikna edici olamıyor. Burada hem hikayenin hem de karakterin sınırlarının gereğinden fazla zorlandığını düşünüyorum açıkçası.
Habertürk
‘Geçmişe Dönüş’, türün daha yenilikçi ve farklı olmaya çalışan örneklerinden değil. Alex’in Alzheimer hastalığına karşı verdiği mücadelenin filme çok farklı bir hava getirdiğini söylemek zor. Ama özelikle El Paso’daki ilk işinde kendini sorgulamaya başladığını hissediyoruz. Tüm film boyunca, yaptığı her şeyi onayladığımız bir karakter değil Alex… Farkında olmadan, hastalığı nedeniyle masum insanları da hedef alabildiği ortada. Çelişkileri ve çatışmaları geliştirilse veya Alex’in geçmiş günahları, vicdan azapları öne çıkarılsa, belki daha modern bir ‘vigilante’ filmi olabilirdi ‘Geçmişe Dönüş’… Ama Martin Campbell, daha garantili eski usul bir format üzerinden ilerliyor.