Ortalama puan
3,2
105 Puanlama
Yok Oluş hakkında görüşlerin ?
4,0
13 Mart 2018 tarihinde eklendi
Jeff VanderMeer'ın Southern Reach kitap üçlemesinin "Annihilation (Yok Oluş)" adlı ilk bölümünden uyarlanan film, Lena adındaki bir biyoloğun, eşi kaybolup 1 yıl aradan sonra değişmiş bir şekilde geri gelmesiyle başlıyor. Eşinin durumunun iyi olmadığını gören Lena, onun başına gelen şeyin ne olduğunu öğrenmeye çalışır. Ve bunun nedeninin X Bölgesi'nden geldiğini anlar. Bu insan dışı bölgenin içerisine 5 kişiden oluşan bir araştırma ekibiyle giren Lena, buradan aradığı cevapları öğrenmeye çalışır.

Alex Garland'ın ilk yönetmenlik denemesi Ex_Machina'yı herkes kadar sevmediğimi söyleyince azınlıkta olduğumun farkındayım. Fakat harika görsel efektler ve iyi bir konseptin yanı sıra, o filmin gerçekten de tahmin edilebilir ve hatta hikayesinin biraz zayıf olduğunu düşünmüştüm. Sonuç olarak da filmi sadece "iyi" bulmuştum. Bu yüzden Alex Garland'ın yeni filmi Annihilation için epey heyecanlı, ama bir yandan da endişeliydim. Fakat filmi izledikten sonra size şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki; Annihilation, bir bilim kurgu filminde olması gereken her şeyi ve daha fazlasını sunmayı başarıyor. Ama bunu iyice anlaşılır kılmak için öncelikle bazı şeyleri belirtmeliyim.

Öncelikle Annihilation, fragmanlarından anlaşılacağı üzere "Natalie Portman'lı bir aksiyon-gerilim filmi"nden ibaret değil. Bu film, karakterlerini ve içeriğini anlatmak için uzun bir zaman dilimine ihtiyaç duyan, bunu da olabilecek en zekice şekilde işleyen bir film. Annihilation'ın bildiğiniz tipik bilim kurgu filmleriyle hiçbir alakası yok. Eğer bu filmin asıl mesajının dev görsel efektlerde veya gerilim sahnelerinde saklı olduğunu düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz.

Ayrıca eğer merak ediyorsanız evet; bu film çıkmadan önce Jeff VanderMeer'ın kitabını bitirmeyi başardım. Fakat Annihilation'ın filmi ile kitabı arasında büyük bir fark var. Kitap; her şeyi sadece ana karakterin gözünden anlatıyor ve hiçbir zaman X Bölgesi'nde nelerin yaşandığını bir türlü anlamıyoruz. Kitapta sadece ana karakterin yaşadığı duygulara tanık oluyoruz. Üstelik bu duygular kitabın son 20 sayfasında öyle karmaşık bir hal alıyor ki, VanderMeer'ın olayları detaylı betimleyişine rağmen neyin nasıl yaşadığını anlamak epey güç oluyor. Serinin ilk kitabı, hikayesi çözümlenmemiş bir şekilde sona eriyor. VanderMeer, ruhuna kapılmak ve her detayı fark etmek için tekrar tekrar okunması gereken bir kitap yazmış. Bu yüzden anlaşılması epey zor olan bir kitabın filminin çekilmiş olması gerçekten de akıl almaz bir şey. Ve bununla birlikte elbette bazı değişiklikler de görülüyor.

Kitapta geçen 1-2 ismi kullanması dışında, Annihilation'ın filminin kitabıyla uzaktan yakından alakası yok. Mesela size kitapta olup filmde olmayan bazı şeylerden bahsedeyim: Kitapta hiç kimsenin gerçek ismi hiçbir zaman söylenmiyor, X Bölgesi'ndeki ana ekip sadece 4 kişiden oluşuyor, kitap boyunca psikolog, biyolog dışındaki herkesi hipnoz ederek onları kontrol ediyor, hatta X Bölgesi'in duvarında yazılmış olan yazılar gibi kitabın uzun süre ayırdığı bölümler bile var. Ama dediğim gibi film, bu detaylarla ilgilenmiyor. Bir kitap uyarlaması olmasına rağmen Alex Garland, burada kendi filmini yapmış. Hatta Garland, yaptığı bir röportajda; "kitabın birebir uyarlamasını yapmak yerine kitabı ilk okuduğu zaman hayalini kurduğu şeyleri bir araya getirmesi"nden bahsediyordu.

Annihilation; film bittikten sonra muhtemelen pek bir şey anlamayacağınız fakat bir süre sonra hikayede yaşanan şeylerin aklınızı çelip gerçekte neler olduğunu öğrenme isteği uyandıran filmlerden birisi. Çünkü bu filmi izler izlemez aklımdan geçen ilk düşünce; "hikayeyi pek anlamadım, film sürükleyiciydi ama daha iyi olabilirmiş" oldu. Şimdiyse hikayenin gerçek anlamını artık öğrendiğime göre şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki; bu film tam anlamıyla bir başyapıt. Kesinlikle kusursuz değil ama filmde anlatılan fikirler öyle harika işlenmiş ki, resmin tamamını gördükten sonra etkilenmemek elde değil.

Filmin kusurlarına gelecek olursam; son 30 dakika hariç görsel efektler epey zayıftı. Ayrıca eğer atmosfere değinecek olursam, kitabın yarattığı detaylı ve akıl almaz atmosferin bu filmde de işlenmiş olmasını isterdim. Çünkü filmde atmosfer hiçbir zaman odak noktası olmasa da -ki hikaye bakımından işe yarıyor- X Bölgesi ve çevresine dair daha fazla bilgi edinmek isterdim.

Genel anlamda Annihilation, izledikten sonra gördüklerinizi sindirmeniz gereken ve sıradan sinema seyircilerini filmde yaşanan şeyler hakkında uzun süre düşündürtmeyi başaran ender filmlerden birisi. Paramount gibi dev bir stüdyonun böyle alışılmışın dışında filmlere imza attığını görmek gerçekten de çok güzel (Netflix yerine sinemalarda gösterilmesi daha da güzel olurmuş doğrusu). Bilindik bir bilim kurgu-gerilim filmi yerine aklınızı zorlayacak ve bir süre boyunca aklınıza takılacak bir film arıyorsanız, Annihilation'a mutlaka bir göz atın. Ve eğer benim gibi filmin kitabını okuduysanız, beklentileriniz kitabın birebir kopyası yönünde olmasın. Alex Garland bu filmde kendisini aşmış. İyi seyirler.

ŞAHSİ ANALİZİM:

spoiler: Annihilation, hikayesini iki ana tema etrafında şekillendiriyor: Evlilik ve kendini yok etmek. Filmin ilk başlarında Lena'nın eşi Kane'in 1 yıllık aradan sonra eve geri dönüşünü ve onun epey garip davrandığını görüyoruz. Daha sonra ise onun kanser olduğunu öğrenip hükümetin kontrolü altında tutulduğunu öğreniyoruz. Lena da bunun nedeninin X Bölgesi'nden kaynaklandığını öğrendiğinde, toplam 5 kişilik bir ekip ile The Shimmer'a (Yansıma) giriyor. Ve ekip buraya girdikten sonraki flashback sahnesinde Lena'nın eşi Kane'i aldatmasını görüyoruz. Bu sahnenin aynısı filmin ilerleyen dakikalarında yeniden ortaya çıkıyor ve Lena, bu sahnede eşinin bu olayı öğrendiğini söyleyip bundan kurtulmaya çalışıyor. Kısa bir konuşmanın ardından karşısındaki adamın cevabı ise şu oluyor: "Benden değil, kendinden nefret ediyorsun." Aslında The Shimmer'ın (Yansıma) tamamı da bunu temsil ediyor. Buraya giren ve hepsi kadından oluşan 5 kişilik ekibin içerisindeki herkesin kendine ait sorunları olduğunu görüyoruz. Ve The Shimmer'ın yaptığı şey de bu sorunları onlara karşı yansıtmak oluyor. Kendi hayatlarını değiştirmek için The Shimmer'a gönüllü olmalarına rağmen değişemeyenlerin sonucu ölüm, sorunlarıyla yüzleşmek için yeterince ilerlemeyi başaran kişiler de en sonunda deniz fenerinde kendileriyle -klonuyla- yüzleşmek zorunda kalıyor. Ve en sona ulaşan kişiler ya klonunu yok ediyor, ya da onun tarafından tüketiliyor. Örneğin; Doktor Ventress, kanser olmasına rağmen en sondaki deniz fenerine kadar ulaşmayı başarıyor ama yaşam savaşından vazgeçtiği için yok olmaya razı oluyor. İntihara meyilli olan Josie ise dünyayla bir oluyor ve bitkiler onun yaralarını düzeltiyor. Bir bağımlı olan Anya ise paranoya tarafından yenik düşüyor. Bir anne olan ve çocuğunu kaybetmiş olan Cass, kendisini de o gün kaybettiğini hissettiği için yenik düşüyor, ekipte ölen ilk kişi o oluyor. Ama eğer evlilik olayına geri dönecek olursam, filmin asıl odak noktası burada yatıyor. Lena, eşi Kane'i aldattıktan sonra Kane, kendisini değiştirmek için X Bölgesi'ne katılmaya gönüllü oluyor. Kane geri döndüğü zaman eskisinden daha farklı bir kişiliğe sahip olmasının nedeni de bu aldatma olayı yüzünden. Final bölümünde Lena, bu konuda kendisiyle yüzleşmeyi başarıyor ve deniz fenerinden değişmiş birisi olarak ayrılıyor. En sonunda da Lena ile Kane birbirlerine yeniden kavuşuyorlar ama ikisinin de eski benliklerine dair bir iz ortada kalmıyor. Her zaman uzaylıların bizi yok etmeye geldiğini düşünsek de, bazen kendi kendimizi yok ettiğimizi fark edemediğimizi vurgulamak istemiş film. Çünkü filmde uzaylıların amacının hiçbir zaman dünyayı yok etmek değil, dünyayı geliştirmek olduğunu öğreniyoruz. Son olarak final sahnesinde Lena'nın insan mı yoksa klon mu olduğu sorusuna karşılık cevabım, ikisinin de fark etmediği yönünde. Yönetmen Alex Garland burada seyirciyle biraz oynamış çünkü Lena'nın klonuyla savaştığı bölümde klon, çoktan Lena ile birleşiyor zaten. Lena, kendi benliği ile klonunun bir birleşimi oluyor. Son sahnede de Kane ile Lena'nın gözlerinin parlaması da bunun hiçbir şeyi değiştirmediğinin bir kanıtı.


FİLMİN İYİ YANLARI:

+ Zihin büken bir senaryo.

+ Alex Garland'ın yönetmenliği, kendisine ait bir film yapmış olması.

+ İnsanları düşündürmeye itmesi ve filmden sonra uzun süre etkisi altında bırakması.

+ Harika performanslar.

FİLMİN KÖTÜ YANLARI:

- Bazı zayıf görsel efektler.

- X Bölgesi'ne dair daha fazla detay gösterilebilirdi.

TOPLAM PUAN: 8.4/10
0,5
9 Haziran 2019 tarihinde eklendi
Bilim Kurgu Filmi oluşturmak çok kolay olmadığını bariz anlatan bir film olmuş. Filmin, düşünce yapısı evet evren ve insanın çaresizligine dem vursa da beni filmden alıkoyan basit mantıklardı fakat yinede sonuna kadar izledim. Filmin saçmalıkları
1) 3 Senedir gözlemlenen bölgeye karşı ufak askeri gruplar gönderilmesi ve herhangi operasyon düzenlenmemesi, araştırmak için gönderilen kişilerin ise hiç bir şekilde radyoaktif önlem almamalarıydı.
2) Bölge de mutasyona uğrayan Hayvanlar, Çiçekler ve İnsanlar evrimleşiyor fakat Natalie Portman (LENA) hiçbir şekilde mutasyona uğramıyor değişim görmüyor nitekim sadece eşi ile ikisinde gerçekleşiyor bu olay. Bir de çimler evrimleşmiyıor :D
3) Anlatımı en çok etkileyen unsurların başını çeken Görsel Sunum berbattı :)
4) Lena'nın sürekli kocasına ettiği ihaneti +18 ile saçma sapan vurgulamaya çalışmanın mantığı neydi hala anlamış değilim sanırım onun evrimleşmesi de Kocasını aldattığı için gidiyim şu bölgeye giriyimde sevgimi kanıtlayım gibi birşeydi sanırım :D
bana göre çok gereksiz saçma ve yersiz daha farklı işlenebilseydi çok kaliteli bir film çıkacagı kanısındayım...
3,5
28 Eylül 2019 tarihinde eklendi
Direk spoilerla başlayacam spoiler:
bu nasıl bi saçmalıktır. Girenin bi daha çıkmadığı bir yere beş tane kadını öylece herhangi bi koruma giysisi bi maske olmadan bi araba vermeden öylece salıyolar ormana. Yaw en azından bi atv verileydi. Onuda bırakın kilometrelerce uzunluktaki kablolu bi telefon verilebilirdi ellerine böylece herşeyi rapor edebileceklerdi. Hadi onuda geçtim madem ki herşeyin deniz fenerinden kaynaklandığını biliyorlar yahu sen niye adamlarını denizden değilde karadan gönderiyorsunda hepsinin delirip gebermesine neden oluyorsun. Hiç olmadı havadan helikopterle eğitilmiş donanımlı adamlarını indir direk fenere. Filmde çook açık varr. Final güzeldi ben ikisininde uzaylı olduğunu düşünüyorum gözlerindeki ışıktan ötürü. spoiler:
o kadar çok mantık ve senaryo hatası vardı ki filmin güzel yanlarını çöp edip attı. Oysaki filmin görselleri şahaneydi ışıklar renkler göz alıcıydı. Manzaralar çiçekler doğa çok güzeldi. Merak uyandıran sonuna kadar gizemini koruyan bir film tüm mantıksızlığına rağmen tavsiye edilir.
3,5
17 Mart 2018 tarihinde eklendi
Geneline bir 'Arrival' havası yayılmış, sıkmadan izleten, belki çığır açmayan, ancak keyifli bir bilim-kurgu. Portman'ın sürüklediği oyuncu kadrosu, Portman dahil, çok da akılda kalıcı performanslar sergilemiyor. Portman iyi, fakat pek çok efsane rolüne bakılırsa görece hafif bir rol. Detaylara çok takılmadan, çerezlik gibi izlendiğinde pişman etmeyecektir.
2,5
15 Ağustos 2019 tarihinde eklendi
Hollywood daha düşük bütçelerle çok daha iyilerini yaptı. Kötü bir film değil. Yeni bir şey de yok. İzlemeseniz de olur.
0,5
28 Mart 2018 tarihinde eklendi
Dünyanın gelmiş geçmiş en kötü ve saçma filmi, izlemeyin, o değerli vaktinizi çiğköftecide harcayın.
3,0
18 Haziran 2021 tarihinde eklendi
Film çok güzel gidiyor, senaryosu harika düşünülmüş diyorsun, normal bir bilim kurgu filmine göre çok özgün fikirleri var fakat filmin sonu bütün güzelliğini götürdü resmen çok saçma geldi bana.
2,5
26 Mart 2019 tarihinde eklendi
İlginç bir senaryosu var. Bilim kurgu filmlerine farklı bir bakış açısı oluşturulmuş. Filmin sonunu dikkatle takip ederek beklenti içerisinde kalıyorsunuz ancak bu son maalesef beni tatmin etmedi. Giriş, gelişme bölümü orta karar olarak izleyiciyi kendine odaklamada başarılı olsa da sonucu yetersiz buldum. Sanıyorum 2.film için film sonunda boşluk bırakılmış. İyi seyirler.
3,5
20 Ekim 2019 tarihinde eklendi
[spoiler] film fena değil. Filmin son sahnesinde gözüme bir şey çarptı..Bence Lena ve Lena'nın Kocası da gerçek kişiler değildi...Aslında gerçek kişiler Fener'de ölmüşlerdi yani Uzaylılar hayattaydılar bunun için geri döndüklerinde hiçbir şey hatırlamadıklarını söylüyorlar.
3,5
7 Kasım 2019 tarihinde eklendi
Her sahnesinde birazdan ne olacak diye merakla beklediğim, farklı tarza güzel bir filmdi. 2.si çıksa da izlesek diyorum şu an.
0,5
17 Nisan 2020 tarihinde eklendi
Filmde tam anlamıyla sizi kendine çeken bir konu yok. Acaba ne olacak diye izlerken, artık bitsin diye izlemeye başlıyorsunuz. Sizden ricam izlemeyin. Benim zamanım çalındı sizinkiler de çalınmasın
0,5
9 Temmuz 2018 tarihinde eklendi
Uyku sorunu olanlar için harika bir film. Bir "bilim kurgu" filminin bu kadar sıkıcı geçmesi insana giden iki saatini sorgulatıyor. Bu monotonluk içerisinde araya giren alakasız +18 sahneler ise filmi daha da çekilmez kılıyor. Bu filmi ailenizle izlemeyin hatta bence hiç izlemeyin.
0,5
27 Mart 2018 tarihinde eklendi
BU KADAR ABUUUUKKKK BİR FİLİM OLAMAZ YAZIK VRÇİ EMEK SAYILMAZ TAMAMAEN BİLGİSAYAR ORTAMI
ABUK VE ZAMAN KAYBI SAKIN İZLEMEK İÇİN KOLTUĞUNUZA KURULMAYIN
2,0
3 Ocak 2021 tarihinde eklendi
Film okadar yavaş ilerliyorki adeta uyuklamaya başladım şahsen zaman kaybı emeğe saygı fakat çok ağır ilerliyor sürükleyicilikk yok konuşma oranı yüksek bı film şahsen sıkıcıydı
4,0
13 Eylül 2018 tarihinde eklendi
Açık söylemek gerekirse tüm eleştirilere katılıyorum. Işıltıya ne sebep oldu? Görseller yeterli miydi? Kitabı ne derece yansıttı? Bunların bence tamamı yerinde eleştiriler fakat gerçekten günlerce film aklımdan çıkmadı kitaplarını okumak için sipariş edeceğim. Filmin kendine özgü düşünmeye sevk eden diyaloglarını sevdim hemde yarım kalmış olma hissine rağmen. Güzeldi.
Daha Fazlasını Göster