Karanlıkta 'kör adam' kraldır!
Yazar: Fırat AtaçFede Alvarez'in ilk uzun metrajı Evil Dead'i iyilik-kötülük anlamında tartışmak ancak orjinaline olan bağlılık oranında mantıklıydı. Sam Raimi envai çeşit görsel hokkabazlıklar yapıp aslında dehşet verici olan fikri mizahla yoğurmayı başarabildiğinden, Alvarez'in hikayaye bakışı 'kendini fazla ciddiye alma' yaftasıyla boğuştu. Evil Dead'i Evil Dead yapan her şeyi sevdiğimiz su götürmez bir gerçek olsa da benim ve bir çok kişinin dilediği 'tonu karartma işlemi' neden burun kıvırmalara sebebiyet verdi, anlamak güç. Birebir aynı kanaldan yürümek daha mantıksız olmaz mıydı?
Girizgahtan da anlayabileceğiniz üzere son yılların en iyi yeniden çevrimi olarak gördüğüm Evil Dead ile yönetmenlik yeteneklerine hayran kaldığım Alvarez, ikinci uzun metrajında senaryosuna da ortak olduğu 'tam orjinalliğe' geçiş yapıyor. Sessiz sedasız çekilen ve ilk gösterimine kadar A Man in the Dark olarak bilinen Don't Breathe, yönetmenin sadece kan banyocusu değil tansiyonu hiç düşürmeyen bir gerilim yaratıcısı da olabileceğini 'ilk filminde görmezden gelenlere' kanıtlıyor.
It Follows'un ikinci yarısına denk gelen terkedilmiş Detroit'i doğaüstü olmayan bir hikayenin mekanı haline getiren Alvarez, hayallerinin peşinden 'küçük hırsızlıklar' yaparak koşan üç kişilik bir çeteyle tanıştırıyor bizi. Tek kadın üye Rocky, hastalıklı aile yaşantısından bunalmış ve kapağı Kaliforniya'ya atmanın peşinde. Gangster özentisi Money'nin de hayali aynı ancak güvenli alanlarından çıkmalarını sağlayan tüm tehlikeli oyunların da mümessili o. Alex ise olmazsa olmaz zira evlere kolaylıkla girmelerinin en büyük kolaylayıcısı babasının bir güvenlik şirketinde çalışıyor olması.
Büyük vurgunu yapmak için seçtikleri ev oldukça kolay bir hedef gibi görünüyor aslında. Emlak maliki Irak veteranı kör bir asker eskisi. Arabayla ezilen kızının ardından aldığı tazminatı evinde saklıyor. Gir, adamı uyut, parayı bul, çık. Tabii ki her şey planladıkları gibi olmayacak ama seyirci olarak sizin beklentilerinizle de oynanacak.
Don't Breathe ne ev istilası filmi ne de tersine çevrilmiş bir ev istilası filmi. Taraf olduğumuzda hırsızlığı ve özürlü bir insanı taciz etmeyi kesin çizgilerle olumsuz nitelemek elimizdeyken, filmin ilerleyişinin bizleri tarafımızı tekrar düşünmeye itebileceğini de görmezden gelmemek gerek. Don't Breathe'in bir çok başarısından en önemlisi bu git-gellerde yatıyor.
Fede Alvarez ve senaryo ortağı Rodo Sayagues'in açılış ve twist anları dışında oldukça minimal seviyede tuttukları diyaloglar tam anlamıyla 'gerektiği kadar'. Asıl mevzu dört kişi arasında geçen ve ustalıkla kullanılan evin de dahil edildiği bir kedi-fare oyunu yaratmak. Eve giriş yapıldıktan sonra bir saniye bile düşmeyen tempo, seyirciyi fena halde manipüle eden ve manipüle etme durumundan keyif alan bir kafa karışıklığı yaratıyor. Tanıdık ana fikrin üzerinde yapılan oynamalar deneyimi tazeleştirirken, filmin adının kurgusal anlamda ipuçları verdiği anlara tanıklık etmeye başlıyoruz.
Evil Dead'i seleflerinden ayıran 'zirve anları' Don't Breathe'de de fazlasıyla mevcut. Alvarez'in evi, daha sonra anlamlanacak ayrıntıları ve büyük kapışma esnasında kullanılacak alet edavatları gösterdiği uzun plan bunlardan en güzeli. Çete üyelerinin de körlüğü anladığı 'karartma' ve Cujo'ya meydan okuyan köpekli sahneler de cabası.
Dört kişilk oyuncu grubundan tabii ki 'kör adam' Stephen Lang ön plana çıkarken, Jane Levy'nin yüzünün çığlık kraliçelerine yaraşacağını ve Alvarez'in iki uzun metrajında da onu oynatarak bu konuda bizimle aynı fikirde olduğunu belirtelim. En çok sevindiren şey ise ilk 'sözüm ona' vasat filminden sonra böyle bir harikayla yüzümüzü kara çıkartmayan yeni 'beklenilenin' hayatımıza katacağı renk.
firatatac.com