Hesabım
    Yaşam Kürü
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    4,0
    Çok İyi
    Yaşam Kürü
    Yazar: Burçin Aygün

    Korku ve gerilim sinemasına yeni, özel bir üye daha katıldı. Uzun yıllardır birbirini taklit eden, birkaç örnek haricinde bizi şaşırtmayan bu türün örnekleri yine usta bir isim sayesinde nefes alıyor. Gore Verbinski! Kendisi 2001 tarihli Meksikalı filmi ile öne çıkmış, hemen sonrasında Uzak Doğu’nun Ringu filmini, bizim bildiğimiz adıyla Halka’nın Hollywood versiyonuyla meşhur olmuştu. Hatta Halka uyarlaması o kadar beğenildi ki, ilerleyen yıllarda korku filmleri hep onu taklit etti. Daha sonra Karayip Korsanları efsanesinin ilk 3 filmini kameraya alan isim uzun seneler ardından tekrar korkuya döndü.

    Verbinski’nin yeni filmi bu hafta vizyon şansı bulan Yaşam Kürü. Akıllara ve de gözlere ilk olarak Zindan Adası’nı getiren yapım kendine has hikayesi ve güçlü oyuncu kadrosuyla hemen öne çıkmayı başarıyor. Buna, yaratılan muazzam atmosfer de eklenince meydana seyir keyfi yüksek bir proje çıkıyor.

    Yaşam Kürü, ABD’li genç bir adam olan Lockhart’ın üzerinden anlatıyor derdini. Finans sektörünün gelecek vaat eden hırslı çalışanı, şirket tarafından İsviçre’ye yollanıyor. Lockhart’ın yapması gereken şey ise bir süredir dönüşü beklenen şirket CEO’sunu alıp, ülkeye geri getirmesi. Karanlık, depresif bir havanın hakim olduğu kentten yola çıkan genç adam İsviçre’ye vardığında bir kaza geçiriyor, kendisini ürkütücü bir sağlık merkezinde, bir tür senatoryumda buluyor. Bu andan sonra görevi, şirket CEO’sunu bulmak değil, kendisini kurtarmak, hatta kendisini “bulmak” oluyor.

    Film her şeyden önce hikayesi ve bu hikayenin işleniş tarzı yüzünden herkese hitap etmeyebilir. Zira karşımızda her 10 dakikada bir ölen insanların olduğu, kanın gövdeyi götürdüğü, jump-scare anlarının birini takip ettiği bir yapım yok. Onun yerine biraz daha ağır ilerleyen, Verbinski’nin aynen Halka’da yaptığı gibi atmosferle seyircisini köşeye sıkıştırdığı, daha karakter odaklı bir korku var. Bulunduğu, adeta hapsedildiği bu merkezin sırrını çözmemizi isteyen, her şeyin başındaki kişiyi, “Doktor Volmer’i anlamamız gerekiyor mu?” sorusunu sordurtan ve bazı sahnelerle bizi koltuğa yapıştıran bir film.

    Lockhart olarak rol alan genç oyuncu Dane DeHaan (kendisi Doğaüstü filmi ile büyük çıkışını gerçekleştirmişti) Yaşam Kürü’nün en büyük artılarından bir tanesi. Sergilediği muhteşem performans ile karakterden hoşlanmasanız dahi direkt olarak empati kurmanızı sağlıyor. Diş sahnesine dikkat! DeHaan’ın yanı sıra merkezin sorumlusu, filmin kötüsü diyebileceğimiz Doktor Volmer rolünde ise sektörün en yetkin isimlerinden biri var: Jason Isaacs. Filmin en özel yanlarından bir tanesi de o. Son olarak senatoryumun özel üyesi Hannah, yani Mia Goth. Kendisi Lars von Trier’in İtiraf filmlerinde bize merhaba demiş, 1993 doğumlu genç bir isim.

    Yaşam Kürü filmi sırları tahmin edilmesi pek zor olmayan, özellikle de ilk 1 saatlik kısmı inanılmaz bir doyum yaşatan ancak daha sonra yavaş yavaş da olsa temposunu kaybetmiş. Bunun en büyük nedeni ise uzun sayılabilecek süresi ve bu vakti dolduracak kadar orijinal bir senaryosu bulunmayışı. Tekrar etmek gerekirse, Lockhart’ın kendi ile yüzleşmesi, kendini buluş süreci, suyun her şeyin çözümü ya da kötülüğü kaynağı gibi “sıfatlar”ı taşıması, bunun üzerinden çözümlemeler sunuşu, sürekli içine çeken atmosfer ve de güçlü oyunculuklar filmin en güçlü yanları. Ancak Gore Verbinski’nin “az çoktur” düsturunu işlemesi gerektiği noktalarda işi uzatması, Yaşam Kürü’nün çok daha iyi olmasına engel olmuş.

    Neticede ise sinema salonlarında izlenmesi gereken, hele ki “korku ve gerilim filmleri sadece kan, vahşet değildir”in farkında olan seyirci için kıymetli bir film.

    burcinaygun@gmail.com

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top