Hesabım
    Nocturama: Paris Yanıyor
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    2,5
    Geçer
    Nocturama: Paris Yanıyor

    Yaktım ama bir sor, neden yaktım.

    Yazar: Burçin Aygün

    Aslında çok uzun yıllardır, özellikle de edebiyat dünyasında işlenen bir tema, sinemaya da doğal olarak nüfuz etmiş, müthiş ürünlere sahip olmuştu. Bahsini ettiğim ise “düzen ve tanımlanması” ile alakalı. Hikayelerde, senaryolarda ya da müzik eserlerinde bizlerin karşısına çıkan bu sorgulama, oldukça yavan denemelere ya da tarihi adını yazdırmış örneklere dönüştü. Örneğin bu hafta vizyona giren Kabuktaki Hayalet adlı filmin uyarlandığı, çoktan kült statüsüne erişmiş olan anime.

    Bu hafta itibariyle sinema salonlarına gelen bir başka benzer temalı film ise Nocturama: Paris Yanıyor. Filmin yönetmeni 2014 tarihli Saint Laurent’i kameraya alan Bertrand Bonello. Kendisinin yeni filmi Nocturama ise Saint Laurent’in aksine biyografi sularında değil, tamamen kurgusal bir bir hikaye etrafında dolanıyor. Ergenliğe henüz girmiş bir grup genç ve küçük bir çocuk, yaşadıkları kent olan Paris’te büyük ses getirmesini bekledikleri bir dizi “zararsız ve görsel” seviyede eylem gerçekleştirecektir. Beklentileri ise yaşlarından da bekleneceği üzere naif bir baş kaldırı hareketinin işaret fişeğini ateşlemek, bir bakıma Fransa halkına “uyan” demektir. Pek tabii hesaba katmadıkları sayısız da detay mevcuttur. Vermek istedikleri bu mesaj veya Fransızlara, hatta belki tüm dünya insanlarına çevirdikleri ayna doğru olan ayna mıdır?

    Nocturama: Paris Yanıyor filmi olmuş, olmamış diyerek direkt olarak damgalayamayacağınız, sabit zevk ve bakış açınızı kenara bırakırsanız “neden?” sorusunu sorduran bir yapım. Yani tam olarak derdini anlatamayan, belki de bunu bilinçli olarak yapan bir senaryo ile çekilmiş.

    Hikaye tüm gençlerin ve keza ufaklığın Paris’in farklı bölgelerinden aynı metro vagonunda bir araya gelişleri ve tek kelime etmeden ayrılışları ile adımını atıyor. Farklı duraklardan binen, aynı durakta dağılmaya başlayan ekip teker teker hedeflerine ulaşıyor. Bir tanesi bir otele, diğeri bir iş merkezine, bir başkası yol kenarındaki mini park alanında bulunan otomobillere ve hatta İç İşleri Bakanlığına! Bu süreçte neredeyse hiç konuşulmuyor. Görevler tamamlanınca ekip bir yerde buluşarak sabahı beklemeye başlıyor. Çünkü başarıyla gerçekleşen görevleri sonrasında büyük patlamalar yaşanmış, adeta Paris yanmıştır. 10 saatlik süre boyunca saklanmaları söylenen alışveriş merkezinde vakit geçirmelilerdir.

    Senaryo gereği yavaş akan, bir noktadan sonra geniş olsa bile tek bir mekana sıkıştırılan bir film söz konusu. Ayrıca yaşı küçük sayılabilecek, hatta belki de hepsi reşit olmamış karakterlerin amaçsızlığı, böylece seyirciye anlatabilecek fazla bir şeyi olmayan anlayışı ile bir noktadan sonra ümitsizliğe düşürmeye başlayan bir proje. Bunun nedeni ağır akış ya da moral bozucu teması değil, izleyicisine gerçekten “düşünecek” bir materyal sunmaması. Seçtiği tema üzerinden anlatacak çok şeyi var gibi davranan, sağlam bir giriş yapan, birkaç kötü ama kullanımı mecburi “ergen parçası” haricinde sağlam müzikleri olan (Tangerine Dream ve John Carpenter tınıları), Hamza Meziani başta olmak üzere dikkat çekici performanslar ile kendine yaklaştıran ama yavaş yavaş da sizi iten bir film.

    Karakterlerin birbirini nasıl tanıdığı ya da tanıştığı üzerine bilgimiz sınırlı. Böyle bir işe kalkışmak için “gerçek” itici güç ne oldu, belli değil. Yaşları ne kadar küçük olursa olsun, can kaybı olmayacağını düşündükleri şekilde bir eylem yapsalar da “bu adıma” dair neredeyse hiç detay yok. Saklanması belki bir derecede mantıklı sayılabilecek “kuklacı kim”e ait bir ipucu bile yok. Ortada sadece bir olay ve durum hikayesi tercihlerinin karması var. Şık, dikkat çekici, iyi bir kadroya sahip, stilize ama amaçsız.

    Ekibin alışveriş merkezinde bir süre sonra sıkılmaları, sonra yavaş yavaş etrafı kurcalarken bir bakıma mutluluğu bulmaları ise George Romero’nun efsanevi eseri Dawn of the Dead’i getiriyor. Hatta oldukça başarılı bir yeniden çekim olan aynı isimli 2004 yapımı filmin bir sekansı ile epeyce benzeşiyor. Ancak burada karşı koydukları ile yan yana gelince kendini adeta teslim eden karakterler var.

    Nocturama: Paris Yanıyor ne olmak istediğine karar verememiş, daha doğrusu bir şey anlatıp anlatmama konusunda bilinçli ya da değil, tercih kullanmamış farklı bir yapım.

    burcinaygun@gmail.com

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top