"Tavşana kaç tazıya tut"
Yazar: Murat Tolga ŞenBourne serisi hem sinemada hem de DVD’de rağbet gören, devam filmlerine her daim bütçe bulunabilen uzun soluklu bir beyazperde macerası ama ben JB markasının orijinalinin yani James Bond filmlerinin düşkünü olduğum için bu Amerikalı ajanı donuk, sıkıcı ve ruhsuz bulurum, filmlerini de öyle… Belki de videoda seyrettiğim 1988 yapımı bir TV filmi olan The Bourne Identity’deki Richard Chamberlain’in (Shogun dizisinin aktörü) Bourne yorumunu daha çok sevdiğimden…
Tamam, itiraf ediyorum, Matt Damon favori aktörlerimden biri değil ama filmin sıkıntısı başrol oyuncusundan kaynaklanmıyor. Jason Bourne durgun bir vizyon haftasına denk geldiğinden, fantastik komedi ya da kadınlardan oluşan cast’ı sevmeyip yeni Ghostbusters’ın kapısından dönen seyirciyi tavlayabilir ancak “9 yıllık hasret bitsin artık” diye bilet alanlardan gayrısına çok keyifli anlar yaşatmayacağı da aşikar.
Filmin yönetmeni Paul Greengrass ve önceki Bourne filmlerinde kurguculuk yapan Christopher Rouse’un birlikte yazdığı senaryonun cazip bir tarafı yok. Paul Greengrass zanaatkâr bir sinemacı ama kalemi kuvvetli değil, Rouse’un ise ilk denemesi… Hal böyle olunca da Jason Bourne “maceranın ne kadarı hikaye ne kadarı aksiyon” sorusunun cevabı oluyor. Cevap net bir şekilde geliyor; eğer iyi ve tekrarlanmamış bir hikayeniz yoksa tüm o gösterişli aksiyon sekansları işe yaramıyor ve hatta yorucu kamera açıları yüzünden onların dahi sıkıcılaştığını yazabilirim. Greengrass ve Rouse, Robert Ludlum'un başlattığı ve daha sonra Eric Van Lustbader'in devam ettirdiği bir roman serisinin beyazperdeye uyarlanmamış kitaplarını senaryolaştırmak yerine karakterleri alıp gerisini kendileri kurmaya kalkmışlar ve duvara toslamışlar.
Evet, bir miktar daha acımasız olabilirim; şimdiye kadar yüzlerce kez izlediğimiz ve artık etkilenmediğimiz türden yüksek teknoloji destekli bir tilki avı partisinden başka bir şey değil bu film… Jason Bourne zorlu bir sınav veriyor ancak daha önceki maceralarında açtığı kapıları yeniden açmaktan başka bir işe yaramıyor bu. Senaryonun önceki filmlerden “best of” yapmak gibi gizli bir amacı olduğu ortada… Giderek gözdeleşen kadın oyuncu Alicia Vikander’in filmdeki varlığına da çok güvenmeyin, bu bir “erkek filmi”.
Yine de filmin seyircisine bir ödülü var; finaldeki (170 aracın parçalandığı ve çekimi 5 hafta süren) araba takibi sekansı soluksuz izleniyor, sırf bunun hatırına puanı yüksek tuttum bile denebilir. “Bay Bourne” ile yeniden karşılaşmak güzel ancak keşke bu kadar beklediğimize değseydi. Serinin iflah olmaz hayranları ve “casus filmi olsun çamurdan olsun” diyenlere… İyi seyirler.
murattolga@gmail.com