“Aus dem Nichts / In The Fade”, senaryosunu da Hark Bohm ile birlikte yazan Türk kökenli Alman sinemacı Fatih Akın’ın 2017 tarihli projesi…
Prömiyeri, 26 Mayıs 2017’de Altın Palmiye için yarıştığı Cannes Film Festivalinde yapılan ve burada Diane Kruger’a “En İyi Kadın Oyuncu” ödülünü kazandıran film, 90. Academy Ödüllerinin “Yabancı Dilde En İyi Film” kategorisinde yarışacak beş film arasına girebilmek için Almanya’nın adayı olmuş ancak ilk sınavı geçemeyerek elenmişti…
Yine “Yabancı Dilde En İyi Film” kategorisinde, 2018 Golden Globes ödülüne de aday olan film:
Bu kez, şaşırtıcı bir biçimde “Una Mujer Fantástica / A Fantastic Woman” (2017), “Nelyubov / Loveless” (2017) ve “The Square” (2017) gibi iddialı filmlerin arasından sıyrılarak adını kazananlar hanesine yazdırmayı becerebilmişti…
Ana dili Almancanın yanı sıra aynı akıcılıkta İngilizce ve Fransızca da konuşabilen Diane Kruger’ın “Inglourious Basterds” (2009) sonrasında ana karakter olarak Almanca konuşarak oynadığı ikinci film olan “Aus dem Nichts / In The Fade” in, 7.1/10 (30.083 oy) ve 3.5/5 (500 üzeri oy) olan IMDB ve Rotten Tomatoes izleyici puanı ortalamalarıyla 6.7/10 (150 yorum) ve 65/100 (31 yorum) olan Rotten Tomatoes ve Metacritic yorum ortalamaları, vasatın birkaç tık üzerinde bir filmle karşı karşıya olduğumuzu söylüyor gibi…
Bunu anlayabilmek için, gelin isterseniz, her zamanki gibi önceliği yine oyuncu kadrosuna vermek suretiyle filmimize biraz daha yakından bakalım…
Birazdan yapacağımız yorum sonrasında “bir yanlış anlaşılma olmasın” diye hemen en başından belirtelim ki, Fatih Akın; iyisine kötüsüne aldırmaksızın, “Kesin bu sefer çok daha iyi olmuştur” diye düşünerek bütün filmlerini hem izleyip hem de arşivimize dâhil ettiğimiz nadir yönetmenlerden biridir…
Peki, burada neden “bir yanlış anlaşılma olmasın” şeklinde bir sözcük kullanma gereği duyduk?
Duyduk zira filmde, Diane Kruger’un sıra dışı performansı ve varlığı ile filme renk katan Ulrich Tukur dışında dikkate değer pek de fazla bir şey yok…
Yani bu Fatih Akın filmi de bizim açımızdan tam bir hayal kırıklığı oldu…
Şimdi diyebilirsiniz ki, “İyi de; senin beğenmediğin bu film, pek çok iyi filmi ekarte ederek yılın Golden Globe ödülünü kapmış…”
Olabilir…
Ama bu ödül onu, kesinlikle bizim görmeyi umduğumuz Fatih Akın filmleri seviyesine çıkartmaz…
Evet, Fatih Akın bu sefer de oldukça iyi bir öykü yakalamış...
Daha doğrusu 2004 tarihinde, Türk nüfusun yoğun olduğu Köln’deki işlek bir cadde de filmdekine benzer bir şekilde gerçekleştirilen fakat can kaybı yaşanmayan bir bombalama eylemini hikâyenin merkezine alarak olayları yeniden kurgulamış…
Ancak, bombalama eylemi ve sonrasında yaşanan şok hali ile duruşma aşamalarındaki temposuyla resmen nefes kesen film, artık her nedense son yarım saatte öylesine yığılıp kalmış…
Hâlbuki Fatih Akın, bombalı eylem sonucu hayatını kaybeden Nuri Şekerci (Numan Acar) karakterine, milliyetçi ve dini değerlere sıkı sıkıya bağlı muhafazakâr bir Türk kimliği yerine Güneydoğu Anadolu kökenli agnostik bir Kürk kimliği vermiş…
Böylelikle, uluslararası Neo – Nazi örgütleriyle de yakın iş birliği içinde olan Alman Neo – Nazileri gibi ırkçı faşist çetelerin hedefindekilerin, sadece Türkler ve Müslümanlar değil yabancı kökenli herkesin olduğunu/olabileceğini göstermeye çalışmıştı…
Bu yabancı, Fransa’da bir Cezayirli veya Tunuslu olabileceği gibi İngiltere’de bir Suriyeli yahut Amerika’da bir Meksikalı da olabilirdi…
Dolayısıyla, eğer Fatih Akın, filmin final bölümünde de o başlardaki tempo, heyecan ve duyguyu yakalayabilmiş olsaydı, bir ihtimal şeytanın bacağını da kırarak Oscar heykelciği ile de tanışabilecekti…
Sonuç olarak, bundan daha iyi de olabilirdi dememize rağmen yine de ilgiyle izlediğimiz bu Fatih Akın filmi için puanımız 3, önerimiz ise “izlenebilir” şeklinde olacak…
Keyifli seyirler…