‘’Doğal’’ bir korku filmi…
Yazar: Serdar KökçeoğluBu yazı Ölüm Ormanı filminin sürprizleri hakkında bilgi içermektedir. Film izlendikten sonra okunması tavsiye edilir…
Vasat bir yeniden yapımı da bulunan Avustralya korku filmi Long Weekend (1978) için tüm zamanların en ilginç korku filmlerinden biri diyebiliriz. İlginçliği bütün klişelerine rağmen tür açısından önemli bir yapım olmasından kaynaklanıyor. Filmde doğa, bir hafta sonu için kendisini tercih eden saygısız bir çiftten intikam alıyor.
‘’Genç bir çift hafta sonu doğaya kaçar ve başlarına gelmedik kalmaz’’ tarzı sinopsisi ile son derece klişe; filmin ‘’kötü adamı’’ olarak bitkisiyle hayvanıyla ahenk içinde çalışan doğayı önermesiyle son derece ilginç. Bu arada ne çiftimiz ne de doğanın kendisi kötü değil tabii. Sadece doğa saygısız züppelerden intikam alıyor. Yabancı sevmeyen yerli halk yok, travmatik seri katiller yok. İnsana cezasını bildiğimiz doğa kesiyor.
Ölüm Ormanı belli açılardan Long Weekend ile benzerlikler içeriyor. Bir kere en başta bir tatlı huzur almak için direksiyonu doğaya kıran bir çift var. Erkeğin kendine ve rehberliğine fazla güvenmesi ve gereksiz kıskanç yapısı çiftin doğanın ortasında dımdızlak kalmasına neden oluyor.
Buraya kadar filmde orijinal bir şey yok; belki oyunculukların klişelerin tozunu alan bir film için fazla iyi olduğunu söyleyebiliriz. Erkek karakterin zaafları, zayıflıkları, ‘’ben sana burada teklif edecektim’’ tarzı şirinlikleri ve kadın karakterin tatlı sertlikleri akılda kalıcı.
Film ‘’bir şeyler olacak, pis bir şey onlara kentin kötü ve pahalı restoranlarını bile özletecek’’ tarzı tekinsizlikler sunması bir merak duygusu uyandırıyor ve filmin avcı kontenjanından bir ayı çıkıyor.
En az, bir çiftin okyanusa batmalarını abartısız bir şekilde anlatan Açık Deniz filmi kadar tüyler ürpertici bir gerçekliği var ayılı finalin. Öyle uzun bir takip, saç saça bir mücadele falan yok. Ayının karnı açtır ve çiftin evlilik planlarını birini mideye indirerek çöpe atar.
Referansları arasında Werner Herzog’un başyapıtı Grizzly Man belgeseli yok tabii ama Ölüm Ormanı’nda bir belgesel soğukkanlılığı (ve ciddiyeti) var ve bu durum filmi ilginçleştiriyor. Bu arada Herzog bir araştırmacının ayı türü karşısındaki yenilgisini inanılmaz bir ustalıkla ele almıştı.
Ölüm Ormanı’nın oyuncu kökenli yönetmeni ise uzun bir girişin ardından fazla duygusallığa yer vermeden, ‘’doğa böyledir işte’’ veya ‘’doğada işler böyle olur’’ diyerek bir yumruk ile getiriyor finali. Tabii ki bir Long Weekend değil ama bütün klişelerine rağmen insanın doğa karşısındaki hoyratlığını ve kırılganlığını göstermesi açısından ilginç. Çevreci hareketlerin doğal olarak radikalleştiği günümüzde bu tür hınzır filmlerin artacağını söyleyebiliriz.