Taze yönetmenin teknik başarısı!
Yazar: Oktay Ege KozakHer ne kadar ustaca elden geçirilmiş küçük bütçeli bir stüdyo gerilimi olsa da, Cloverfield Yolu No: 10’un bir yönetmenin daha yüksek bütçeli blockbuster filmleri yönetmek için kullandığı bir nevi CV olduğunu düşünmekten kendimi alamadım. Bir kadının dünyanın yok olduğuna inanan bir adam tarafından esir altında olması etrafında oluşan bu klostrofobik gerilim o kadar sıklıkla türünü ve temalarını değiştiriyor ki, sanki ilk uzun metraj filmini yöneten Dan Trachtenberg, ‘Yüksek bütçeli film verin, ne tür olsa altından kalkarım abi’ diyor resmen filmiyle.
Eğer ilerki aylarda Variety gibi gazetelerde ‘Cloverfield Yolu’nun son on dakikasında küçük bütçeyle ne kadar büyük efektler yapabileceğini kanıtlayan’ Trachtenberg’in 200 milyon dolarlık yeni Star Wars veya Marvel filmini yöneteceği açıklanırsa şaşırmamak lazım. Evet, filmin her yarım saatte bir değişen türlerinin her biri tansiyon dolu sıkı birer ritme sahip ve her adımda seyirciyi gerecek ve bir sonraki sahnede ne olacağı konusunda meraklandıracaktır ama ne yazık ki kanımca bir bütün olarak bir araya gelen bir film yok elimizde.
Cloverfield Yolu, bir avuç kısa filmin bir araya sıkıştırılıp uzun metraja dönüştüğü ‘antaloji’ filmlerini hatırlatıyor. Tek sorun şu ki, apayrı olması gereken bu üç hikaye aynı karakterler etrafında oluşan tek bir uzun hikayeye oturtulmuş. Bir sürü eleştirmen Cloverfield Yolu’nu uzun metraj bir Alacakaranlık Kuşağı bölümüne benzetiyor. Bence bu benzetme genel olarak çok basit. Cloverfield Yolu, sanki üç değişik antoloji televizyon dizisinin birer bölümünü sıralıyor.
Hikaye, tansiyon dolu gerçekçi gerilim hikayelerine odaklanan Alfred Hitchcock Sunar dizisinin bir bölümü gibi başlıyor. Nişanlısından kaçan Michelle (Mary Elizabeth Winstead), ani bir trafik kazasından sonra bilincini kaybeder ve egzantrik felaket komplo teoristçisi Howard’ın (John Goodman) yeraltı sığınağında uyanır. Howard’a göre esrarengiz bir saldırı sonucu dünyanın geri kalanı yokolmuştur. Filmin gerilim odaklı bu bölümü, küçük bir mekan ve sınırlı oyuncu kadrosundan muazzam bir gizem ve tansiyon yaratarak en başarılı kısmını oluşturuyor.
Deli olduğuna inandığı Howard’dan kaçmaya çalışan Michelle’in rasyonel seçimler yaparak tipik gerilim/korku kurban karakteri gibi davranmaması da ekstra puan getiriyor yapımcılara. Sığınağın üçüncü ve son sakini Emmett (John Gallagher Jr), Howard’ın hikayesine inanmaktadır ve bu durum Michelle’in dünyanın yok olup olmadığına dair iyice kafasının karışmasına sebep olur. Fakat ne yazık ki aklı başında ve her an ilgi çeken bu gizem açıklandığında, Cloverfield Yolu durup dururken Tales From The Crypt gibi bir korku dizisinin bir bölümüne dönüşüyor resmen. Bu bölümün en büyük problemi hikayeye sırf korku elementleri eklensin diye konulmuş, inanılmaz tesadüf gerektiren bir konu sürprizi. Cloverfield Yolu’nun gizemleri açıklandıkça daha az ilgi çekici ve inanılır bir filme dönüşüyor.
Filmin üçüncü perdesi olabilecek en atonal bir biçimde bir Alacakaranlık Kuşağı bölümüne dönüşüyor, son on beş dakikası boyunca sanki stil, konu, tema, her şey bakımından bambaşka bir yapım izliyoruz resmen. İşte özellikle bu final ile Trachtenberg, hikayeyi ve karakter yapısını birden durdurup düşük bir bütçeyle bile ne kadar etkileyici özel efektler yaratabileceğini kanıtlamak için uğraşıyor resmen. Sanki uzun metraj filmin hikayesi gayet tatmin edici bir biçimde bitiyor da sona on beş dakikalık apayrı bir kısa film eklenmiş.
Cloverfield Yolu’nun senaryosu, ilk başta 2008 yapımı popüler buluntu görüntü canavar filmi Cloverfield’dan alakasız, küçük bütçeli bir gerilim olarak yazılmış. JJ Abrams’ın Bad Robot stüdyosu, filmin gişe olanağını arttırabilmek için Cloverfield ismini ve atonal bir finali uygun görmüş resmen bu projeye. İşin ilginç tarafı, her kadar bu absürd final hikayeyi Cloverfield evrenine zorla oturtmak için yaratılmış gibi görünse de, dizayn olarak Cloverfield’deki efektlerle pek alakası yok. Bu tutarsızlık da iyice kafa karışıklığı yaratıyor.
Filmin en akılda kalır tarafı John Goodman’ın muazzam deli performansı. Akademi bu kadar küçük tür filmlerine pek dikkat etmez ama umarım Goodman gelecek senenin Oscar’larında En İyi Yardımcı Oyuncu adayı olur. Cloverfield Yolu, hikaye bakımından kimi tutarsızlıklar içerse de yeni yetme bir yönetmen için gayet etkileyici bir teknik başarıya sahip.