Engin Günaydın, Füsun Demirel ve Leyla Lydia Tuğutlu enerjisi!
Yazar: Banu BozdemirKomedi oyuncularının kendi yazdıkları senaryolarla kendilerine biçtikleri roller üzerinden filmler çekilmeye devam ediyor. Yani komedi oyuncuları oynayacakları filmin senaryosunu da yazarak nasıl bir tipleme canlandırmak istediklerine karar veriyorlar. Karşılaştığımız bazı örnekler bu yöntemin doğruluğunu kanıtlar nitelikte. En son başarılı bir film olan Vavien filminin senaryosunu yazan Engin Günaydın bu kez ‘zengin kız fakir erkek’ aşkını komedi eksenli anlatmayı tercih etmiş. Fakir erkeğin burada Yeşilçam kalıplarında minibüs şoförlüğünden dizi senaristliğine terfi ettiğine dikkat çekelim! Kız aynı kalıplarda zengin ve sıcak!
Film imkansız aşk üzerinden gidiyor, yani şöyle ki çok güzel ve zengin Ayşıl isimli kız, artık yaşlandığını, göbekli olduğunu ve biraz da hayatın sonuna geldiğini düşünen Selim’e aşık oluyor. Bu aşka ne Selim ne de seyirci inanamıyor! Film neredeyse sonuna kadar bu aşkın gerçek olduğuna bizi inandırmaya çalışıyor. Bu aşk ısrarı üzerinden kurulan film klasik ‘anne’ tutumlarına da sıkı sıkıya tutunuyor ki o da filme çokça malzeme katmış.
Aslında son dönem sinemamızın çokça beslendiği şeylerden birisi de komedi. Çokça çekiliyor ve bazıları gerçekten de kötü filmler çöplüğüne aday. Ama içinde zeka pırıltıları barındıran, yarattığı tiplemeyle seyircinin ilgisini diri tutan ve nokta atışları yapan filmler zaten öne çıkıyor. Tabii samimiyet de ön planda bu noktada. Samimiyet çoğu filmde bel altı espriler, küfürler, dalga geçme ve aşağılama olarak algılanıyor. Yani seyirci bunlara güldüğü zaman çok samimi ve doğru bir iş yapmış olarak algılıyor ekipler kendilerini. Bu tam bir yanılgı, garip bir şartlı refleks hali bu… Ama zeki, şaşırtıcı ve düşünülmüş espriler seyirciyi her zaman daha memnun eder, işte İçimdeki Ses de bu parıltıları barındıran filmlerden. İç ses olayının iyi bir mizah malzemesi olduğunu düşünüyorum, dışarıya verdiğimiz sesle iç sesin çatışması iyi bir ivme yaratıyor. Film bunu başlarda iyi ve çok kullanmasına rağmen sonlara doğru azalıyor, hatta sonlara doğru filmin de ivmesi biraz azalıyor. Çünkü duygusal gelgitler konusunda biraz tekrara düştüğünü söylemek mümkün. Ama tekrarları pırıltılı ve rimelli bir yüz ifadesiyle (Selim’in kirpik takıntısı) silen film seyircisini komedi anlamında tatmin edecek bir yapım. Aslında son dönem filmlerde sinema sektörünün kendisini de işin içine katması, sektör çalışanlarını kimi zaman övüp kimi zaman yermesi de ilgi çekici. Burada Selim karakterinin kendi halinde bir senarist olması, naif kalması, sektördeki ‘kurtları’ daha fazla ön plana çıkarmış. Özelliklere oyunculara yapılan eleştiriler ki tam bir içe dönük hesaplaşma hali içeriyor. Zengin kız Ayşıl karakterinin çok sempatik olması da filmin artısı. Çünkü bu durum seyirciyi masalsı bir dünyaya sokmuş ve Selim’in rüyası modunda ilerlemesini sağlamış gibi filmin. Yani güzel ve zengin kız, fakir ve ‘çirkin’ aşkına fazlasıyla hayret edici bir noktadan bakarak hep oldu olacak noktasıyla seyirciyi bir anlamda diken üstünde tutmayı başarmış. Tabii karakter dönüşümü de parlak fikir ama annelerin termal gezisi gerçekten de iyiydi!
Engin Günaydın İçimdeki Ses’le samimi bir hikaye kurmuş ve senaryosunu ilk filmini çeken Çağrı Bayrak’a teslim etmiş. Güzel, samimi görüntüler eşliğinde izlediğimiz filmde kurulan karakterlerin çatışması perdeye güzel yansımış. Engin Günaydın, Füsun Demirel ve Leyla Lydia Tuğutlu enerjisinden gayet güzel bir film çıkmış.
twitter.com/BanuBozdemir