En az 100 kez benzeri tarzdaki...
Erkek egemen Şark toplumlarının içinde bulunduğu erkeklerin onları...
***
Özellikle de 21. yüzyıldaki ciddi bir rahatsızlık durumundaki...
7. yüzyıl Arap toplumu geleneğinden...
Bile isteye içselleştirdikleri, kesinlikle kabul edilemeyecek "pedofili sendomuna" dahi, asla aldırmaksızın...
Şahsi malı olarak görerek sahiplendiği kadına yönelik şiddetin yol açtığı travmaların...
Sosyoekonomik yapı ve oradan kaynaklanan kültürel statülerin fark etmeksizin değişmediğinin gösterildiği senaryosunu da...
***
Hiçbir utanma ve arlanma ihtiyacı hissetmeksizin...
Bir kez daha kaleme alan Yeşim Ustaoğlunun yönetmen koltuğunda oturmakta olduğu "Tereddüt"; böyle olunca da ne yazık ki, son derece sıradan bir drama olarak geliyor karşımıza...
***
Yurdum insanınım, sıklıkla rağbet etmekten asla çekinmediği...
"Körler sağırlar birbirini ağırlar" uygulaması misali...
Hiçbir açıdan...
Herhangi bir sinema dili özgünlüğüne de haiz olmayan bu türden yapımları...
Yurt içindeki festivallerde, ödüle boğan "eski kafalı" jüri üyelerinin aslında...
Türk sinemasının, dünyaya açılmasının önündeki en büyük engeller olduklarını da belirtmemizin ardından...
Gelin isterseniz...
Bu filme de biraz daha yakından bakalım...
***
İstanbullu genç bir psikiyatri doktoru olan Şehnaz (Funda Eryiğit), Adapazarı Karasu'daki bir devlet hastanesinde göreve başlar....
Hafta içini Karasu'da...
Hafta sonunu ise İstanbul'da geçiren Şehnaz...
Kocası Cem (Mehmet Kurtuluş) ile de sorunsuzmuş gibi görünen bir evliliği sürdürmekteyken...
***
Filmin diğer baş kadın karakteri...
Yine Karasu'da...
Anne ve babasının rızası sonrası...
Mahkeme kararıyla yaşı büyütülerek...
Hem de henüz daha on altısındayken...
***
Kendisinden yaşça ziyadesiyle büyük olmasına ilaveten sevmediği de bir erkekle evlendirilen Elmas (Ecem Uzun) ise...
Ev işlerinin yanı sıra...
Kendileriyle, aynı apartmandaki karşı dairede yaşayan...
Kocasının (Serkan Keskin) neredeyse kendisinden nefret ettiği...
Şeker hastası annesinin (Yasemin Conka) sağlık sorunları ile de ilgilenmek mecburiyetinde kalmaktadır...
***
İşte bu genel çerçeve içerisinde...
İçinde bulunduğu bedbahtlığa katlanamayarak...
Dairesinin balkonunda fenalaşarak bayılan Elmas...
***
Durumunu fark eden komşusu Asiye (Cansu Dinçer) ile Asiye'nin annesinin (Evren Duyal) uyarısı...
Ve polislerin (Birol Türk, Erdal Aslan) eve intikali neticesinde...
Ambulansla hastaneye kaldırılarak...
***
Kendisine ilk müdahaleyi...
Nöbetçi doktorun (Ilgaz Kocatürk) yapacağı acil servise götürülür...
***
Ardından da...
Jinekolog doktor Umut (Okan Yalabık) ile psikiyatrist Şehnaz'ın yakın himayesine gireceği bir odaya alınır...
***
Ancak...
Geleneksel üslubumuz gereği...
"Spoiler" vermek suretiyle, henüz seyretmemiş olanların ağızlarının tadını kaçırmak istemediğimiz için biz de kendi anlatımımızı...
Filmdeki tüm heyecanın start alacağı...
Burada noktalayacağız...
Dakika 35...
***
İzlemeseniz de mevzunun nereye evrileceğini...
Zaten kolaylıkla kestirebileceğiniz filmin geride kalanında siz değerli sinemasever dostlarımızı; nedense kimsenin dikkatini çekmemesine rağmen...
Görüntü yönetmeni Michael Hammon ile mektepli olmasının sağladığı avantajı doğru değerlendiren Funda Eryiğit'in performanslarının ayrışarak göz dolduracağı, 70 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...
***
Emek verilerek ve benzeri bir örneğine rastlamanızın da asla mümkün olamayacağı; alışılmış "nesir" tarzının dışındaki, yüzyıllar içinde güzel Türkçemize yavaş yavaş sızarak eklemlenmiş Arapça, Farsça ve Avrupa kökenli sözcükler bütününe entelektüel taklaların attırıldığı...
"Irkçılık", "faşizm", "homofobi" ve doğruluğunun bilimsel olarak kanıtlanması imkansız bir metafizikten ibaret olan "inanç övücülük" yahut da "yericilik" içermediği için...
Ezberleri bozan "lirik" bir anlatım dili de benimsenmek yoluyla...
25 - 30 kelimelik Türkçe bilgi haznesinin ötesine geçilerek yazılmış, bir başka "özgün" yorumda yeniden buluşmak dileğiyle...
Keyifli seyirler,