Hesabım
    Tereddüt
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,5
    İyi
    Tereddüt

    Tereddüt’ün tereddüttü...

    Yazar: Duygu Kocabaylıoğlu

    Kucağında, Uluslararası Yarışma’dan En İyi Film, En İyi Yönetmen, En İyi Kadın Oyuncu (Ecem Uzun) ve Ulusal Yarışma’dan Film-Yön Derneği En İyi Yönetmen, gene En İyi Kadın Oyuncu (ve gene Ecem Uzun) ödülleriyle dönmeyi başardığı 2016 Uluslararası Antalya Film Festivali’nde Türkiye prömiyerinde seyretme şansı bulduğum Tereddüt, izdihamlı ilk gösteriminin yapıldığı o serin ekim akşamından bu yana, yerli-yabancı eleştirmeninden seyircisine pek çok sinemaseveri şüphesiz ki derinden etkiledi. Yaklaşık 1,5 aydır esen sağlam bir “mutlaka seyretmelisin” rüzgarını arkasına alarak bu Cuma vizyona giren film, 2016’nın kapanışı açısından yerli sinemamız için yüzakı bir iş diyebiliriz gönül rahatlığı ile.

    Film üretim sürecine 4-5 yıllık oldukça uzun ve demli aralıklar devam eden yönetmen ve senarist Yeşim Ustaoğlu yine hayata karşı duruşunu ve öfkesini, -tıpkı Güneşe YolculukBulutları Beklerken filmlerinde olduğu gibi - karakterlerin öyküsüne ilmek ilmek geçirdiği bir işe imza atıyor Tereddüt ile. Bu sefer karşımızda, biri alt sınıf diğeri üst sınıftan ‘karşılıklı’ gibi duran ama aslında aynı cephede saf tutmuş iki kadın karakter var. Psikiyatrist Şehnaz (Funda Eryiğit) ve Elmas (Ecem Uzun).

    Çocuk yaşta evlendirildiği –çok başarılı psikodrama sahnesinden önce- her halinden belli olan Elmas, benzeri koşullarda yaşayan yaşıtları gibi kocasını ve onun annesini memnun etmek için çabalayan ama kimseye tam anlamıyla yaranamayan, hayatı bir çırpıda bir gecede ellerinden alınmış bir kadın. Ne bir istek, ne bir umut var yaşamında; sadece bıkkınlık ve çok çok haklı bir tiksinme. Zira yatalak kaynana (Sema Poyraz) çilesi bir yana, kendisine göre oldukça yaşlı olan kocası (Serkan Keskin) ile cinsel hayatları süresiz tecavüz safhasında. Konu özetine çok girmeden hayatın tokatladığı Elmas’ın, kaldırıldığı hastanede zorunlu görevde olan Şehnaz’ın hastası olduğunu ve iki kadının yollarının bu şekilde kesiştiğini dile getirelim.

    Şehnaz ise eşi ile olan sorunlarını örtbas etmek üzere devam eden bir evlilik içerisine sıkışan, kendisi psikiyatrist olmasına rağmen yaşamındaki sorunları çözemeyen, okumuş ve Elmas’a göre oldukça üst yaşam standartlarına mensup bir kadın. İki kadının, trajik bir adli bir vaka ile kesişen öyküleri, vaka sonuca ulaştırılmaya çalışırken de ilerlemeye devam ediyor; Elmas tedavi olma yolunda, Şehnaz ise düğümlerini çözme yolunda aşama kaydediyor. En azından Ustaoğlu’nun senaryo kurgusu ile vermeye çalıştığı bu yönde.

    Film Elmas’ın güçlü dramının karşısına Şehnaz’ın evliliğinde yaşadığı şiddet potansiyelini koyarak senaryo çatısı açısından bir denge kurmaya gidiyor. Fakat Elmas’ın yaşadığı şiddet kadının neredeyse akli dengesini kaybedecek bir ruh haline evirilme olarak verilirken, Şehnaz’ın evliliğinde yaşadığı dramı yansıtma yöntemi, kadın bedeninin kullanımını ciddi bir biçimde sorgulatıyor. Biletleri (18+) ibaresi ile basılan festival gösterimi sonrası büyük yüzdesi kadın olan seyirci ve eleştirmenler, buram buram yaşadığımız muhafazakârlık ikilimi içerisinde, Yeşim Ustaoğlu’nun cesaretine şapka çıkarttılar. Şahsi fikrim odur ki eserin anlatım cesareti ile Şehnaz karakterinin yaşadığı şiddetle yüzleşmesi ve katarsise varışı, Şehnaz’ın bedeni üzerinden bu kadar kurgulamadan da verilebilirdi. Yanlış anlaşılmalara mahal vermeyeyim, sinemada öykünün hizmet ettiği cinselliğin kullanılmasına elbette karşı olacak bir bağnazlıkta değilim.

    Tereddüt’te ciddi biçimde tereddütte düştüğüm durum, ataerkilliğe atfedilen kadına karşı şiddetin öğelerinin Şehnaz’ın bedeninin kullanımıyla yeniden ve yeniden üretilmesi. Yani eleştirilen olgunun kıskacına düşmeye zemin bırakılması; ki sinemanın anlatım dili bunun tam tersine de mahzar olabilecek kapasitedeyken. Örneğin kadına karşı aile içi ve toplumsal şiddet ve beraberinde gelen baskıyı konu alan Pelin Esmer’in son filmi Gözetleme Kulesi’nin baş karakteri Seher’in yaşadıkları da oldukça sertti. Ama Seher’in yaşadığı şiddeti, onun bedenini arz malzemesi yapmadan sunmayı başarıyordu yönetmen-senarist Esmer. Bir başka örnek de 2015 yılından verelim; Cannes Film Festivali’nin Belirli Bir Bakış bölümünde denk geldiğim Meksikalı yönetmen David Pablos’un Las Elegidas filmi, yüzümüze tokat gibi çarpan sert kadın dramlarını, elinde dekora hizmet edecek tüm imkanlar varken (haydi söyleyelim film bir genelevde zorla fahişelik yaptırılan kadınları kadraja alıyor), kadın bedenini iştah açıcı biçimde kullanma kıskacına düşmeden karakterlerin öykülerini tüm sertliği ile vermeyi başaran bir yapım olarak buraya not düşülebilir. Muhtemelen eşeledikçe benim atladığım pek çok örnek de çıkacaktır. Üzüldüğüm ve anlamaya çalıştığım nokta, oyuncusu tarafından ne kadar başarılı biçimde canlandırılmış olursa olsun ‘Şehnaz’ın denge unsuru olarak kurgulanan dramı, bu görsellik tercihiyle desteklenmese olmaz mıydı?’ sorusu.

    Bu soruyu burada bırakıp, filmin oyunculuklarında ödüle açık ara giden, 2016’nın Türkiye açısından şüphesiz ki en hızlı yükselen oyuncusu Ecem Uzun’u bu satırlar aracılığı ile bir kez daha alkışlayalım. Aldığı tüm ödülleri yerden göğe kadar hak eden bir performans ve yetenek kendisi.

    Nihayetinde masaya koyduğu çocuk yaşta zorla evlilik, aile içi fiziki ve psikolojik şiddet, tecavüzle sonuçlanan cinsel şiddet gibi anımsanmayacak bir seri ciddi problemi tek çatı altında toplama ve seyirci önüne koyma cesaretiyle Tereddüt, maalesef çok güncel, çok gündemimiz ve gerçek dertlerimize hizmet eden bir yapım. Bu sefer gülmeyecek, rahatlamayacaksınız; hem de hiç.

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top