Serap'ın peşinde Öteki Türkiye!
Yazar: Ali Ulvi Uyanıkİlk bakışta 'gerilla tarzı çekilmiş' havası veren "Nefesim Kesilene Kadar"ı seyrettiğimde aldığım not şu: Cinsiyetçiliğe / yalanlara karşı 'hayatta kalmayı' öğrenen Serap'ın peşinde, gerçek Türkiye kafamıza dank ettiriliyor! Aynen, bu cümlenin hakkını vermiş Emine Emel Balcı. Kimi hemcinsleri pespaye komedilerle para kazanma derdine düşmüşken, belgesel (Gölün Kadınları", "Ich Liebe Dich") dürüstlüğünden gelen Balcı, bir kadın olarak, öncelikle Öteki Türkiye'nin izini sürmüş.
Bırakınız genel seçimler boyunca atılan palavraları: Bu ülkede, çocuk yaştaki genç kızlarla oğlanlar, merdiven altı tekstil atölyelerinde, uzun çalışma saatleri boyunca sömürülmeye devam edecekler! Bu konjonktür, bu toplumsal yapı, bu nüfus, bu gelir adaletsizliğiyle başka çaresi yok ülkenin! İri, cilalı, içi boşaltılmış kavramlarla konuşanların çok uzağındaki bu dünyanın içine, neredeyse organik kamerasıyla dalan Balcı, Serap'ın peşine takılıyor.
Annesi yok Serap'ın. Babası sürekli yollarda bir şoför. Bir kız evlat için baba modelinin, şefkatinin nasıl değerli olduğu bilinir. Huzursuz ve rahatsız hissettiren eniştesi ile ablasının evinden kurtulmak için, en önemlisi de babasıyla bir yuva kurmak için çalışıyor, para biriktiriyor. Ortacı olarak çalıştığı atölyedeki diğer kızlardan farkı, gözünün bu hedefinden başka bir şey görmemesidir.
Serap'ın, onu takip ettiğimiz süre içinde, babasının asıl yüzünü görmeye başlaması, çevresindeki cinsel ayrımcılık, arzu nesnesi olma hali, aldatmalarla birlikte değişmeye başlaması, özetle o ruh hali ise, kusursuz bir inceleme içeriyor. Bu küçük dünyada kendini savunma ve saldırı mekanizmaları, insan türüne ait olduğundan ötürü, içindeki 'şeytan' uyanarak devreye giriyor. Serap, alanını korumaya ve genişletmeye çalışan her sıradan birey gibi kendi çapında kötüleşiyor. Belki de, 'halden anlayan' ustabaşı kadının genç halini 'canlandırıyor'.
Balcı, her gün yanlarından geçip giderken hiç fark etmediğimiz, uyku mahmuru gözlerle üç otuz paralık haftalıklar için atölyelere koşuşturan, ileride mutsuz evliliklerinde ve kısıtlanmış hayatlarında boğulacak, hiç bir iz bırakmadan da göçüp gidecek kızlardan birinin peşinde, bizleri biraz olsun düşünmeye sevk ediyor. 'Bir işi oldukları için velinimetlerine şükran duymaları istenen' emekçi çocuklardan kurnaz ve entrikacı olabilenlerin 'besin zincirinde' tırmanmak için büyüklerinin açtığı yoldan gitmeleri de, hepimizin ayıbı bir ahlaki soru olarak suratlarımıza çarpılıyor.
Bravo Balcı! Bu ülkenin gerçeklerini anlatabilmek için sancılar çektiğin, çabaladığın, başta Esme Madra olmak üzere tüm ekibinle iyi bir iş çıkarabilmek için emek verdiğin için... Teşekkürler.