Yüksel Aksu çok ses getiren filmi “Dondurmam Gaymak” ve ikinci filmi vasatı aşamayan “EntelKöy EfeKöy’e Karşı” filmlerinde sıcak komedilere imza atarken, yerel hikayeler anlatarak, evrensel ve tüm Türkiye’nin meselelerine gönderme yapmıştı. Yönetmen, İftarlık Gazoz’da bu ekolü devam ettirirken, hem daha yüksek bütçeli, hem bir dönem filmi, hem önceki işlerinden daha iddiaalı bir filme imza atmış. Yine Muğla’da geçen ve şivelerin abartısız kıvamda olduğu bir filmle karşımıza çıkmış Aksu. Öyleki Cem Yılmaz bile eğreti durmayan Muğla şivesiyle, naif ve dozunda bir oyunculuk sergilemiş. Yönetmen, yine küçük yaşamların, büyük hikayelerinden birini anlatmış. Bu arada filmdeki baş karakterimiz Cem Yılmaz değil muhteşem oyunculuğu ile küçük oyuncu Berat Efe Parlar’dır. Cem Yılmaz gişe açısından izleyiciyi sinema salonlarına gelmesinde etkili olabileceği gibi, oyunculuk açısından da her geçen gün daha da ustalaşıyor. Ege şivesi, filmde sivrilmeden, dozunda yaptığı oyunculuk ile benden tam puan alırken. Dramada da ne kadar başarılı olduğunu kanıtlıyor bu filmde. Bu arada “İftarlık Gazoz” için Cem Yılmaz’ın oynadığı en siyasi film diyebiliriz. Gerçi Cem Yılmaz’ın oynadığı karakter Gazozcu Cibar Kemal, orta yolcudur. Filmde en sevdiğim repliklerden biri şuydu; “Cenab’ı Allah dünyayı yarattı, Atatürk vatanı kurtardı. Fazlasına gerek yok.” Yönetmen, Cem Yılmaz ve Macit Koper dışında yüzüne aşina olduğumuz oyuncularla çalışmamış, bazı figürasyonu bol sahnelerde, olmamışlıklar can sıksa da, genel hatlarıyla çekimler ve detaylar başarılı. Özellikle gece tarlada, gaz lambaları ile tütün topladıkları sahne muhteşem olmuş. Dönem filmi olması ve sıcaklığın hissiyatı açısından görüntü yönetmeni çok başarılı bir iş çıkarmış. Ama biraz tuz, biraz şeker, biraz biber ekleyeyim derken, film senaryo açısından çok ritimsiz olmuş. Filmin ilk yarısı 1970’li yıllar, çocuğun mutluluğu, Muğla insanının sıcaklığı ve usta ile çırak arasındaki diyaloglar harika giderken, ikinci bölüm çocuğun oruçla olan imtihanı ve son 10 dakikalık zorlama dram sahneleri filmin büyüsünü bozmuş. Biraz eski usta çırak ilişkileri, biraz emek sermaye kıyaslaması, biraz din ve ramazan üzerine konular, ironik bir şekilde birbirine bağlanmak istese de tam anlamıyla hangi mesaj verildiği veya filmin konusu bütünlük kazanamamış.
Filmin ilk bölümü “Dondurmam Gaymak” son 10 dakikası ise “Babam ve Oğlum” olmuş. Dramın dibine vurulduğu son bölümler de seyirciyi ağlatmak için tüm kozlar ardı ardına oynanmış. Bu da filmin sıcaklığını öldürmüş. Filmde anlatıldığı gibi Keşke Coca Cola soğukkuğunda değil de, Gazozcu Cibar Kemal’in el yapımı gazozlarının samimiyetinde kalsaydı hikaye. Çocukluğun saflığı, her söylenen sözden, sevdiklerinin anlattıklarından etkilenilmesi çok güzel anlatılmış. Çocuğun oruç tutarken yaşadığı gerilim güzel tırmandırılmış. İşin özü vizyondaki filmlere baktığımız da gişe filmlerinden farklı bir iş olmuş olsa da ne yazık ki tam olmamış. Gülmek için gidiyorsanız, gülmekten daha fazla ağlayacağınızın garantisini verebilirim size.