Hesabım
    Çilek
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,0
    Ortalama
    Çilek

    Bir "femme fatale" uğruna ne güneşler batıyor...

    Yazar: Ali Ercivan

    Kaan’ın dört yaşındayken parkta Çilek’i ilk kez görüşü ve gönlünü kaptırışıyla başlıyor film. Çilek bir kız çocuğu için o denli ayrıksı, akılda kalıcı bir isim ki, Kaan’ın onu unutması mümkün değil artık. Takip eden yirmi yıl boyunca da aklından çıkaramıyor zaten. Çizime yetenekli olduğu için İstanbul’da üniversite okuyor Kaan. Ve birkaç günlüğüne Zonguldak’a, ailesinin yanına döndüğünde, aklında yine Çilek’i görebilmek var.

    Çilek’inse haberi bile yok Kaan’ın varlığından. Onun hayali ünlü bir şarkıcı olmak. Fakat albüm yapabilmek umuduyla inşaat işleri yapıp bar işleten mafya kılıklı (Çilek’in deyimiyle ‘hanzo’) bir adamın sevgilisi olmuş. Bu hayattan bir kaçış arıyor. Bir kaçış fırsatı için her şeyi yapmaya da razı. İşte böyle bir noktada yolu Kaan ile kesişiyor. Kaan mantıklı düşünemeyecek denli aşık Çilek’e. Zaten fazlasıyla naif bir genç adam. Kendini süper kahraman olarak görmeye meylediyor ve Çilek’in hayatını kurtarıp onun kahramanı olmayı hayal ediyor. Ancak bu hayal, bir banka soygunu ve cinayetler silsilesiyle Kaan’ın en yakınlarının hayatını bile tehlikeye attığı bir kaçış hikayesine dönüşüyor.

    En çok Halil Sezai’nin yapımcısı olmasıyla konuşulan Çilek, kara film ve mizah motifleri de içeren bir yol ve suç filmi denemesi… Bir Bonnie ve Clyde olsun, bir Katil Doğanlar olsun, bir Butch Cassidy and the Sundance Kid olsun… Her birini biraz anımsatan; modern ve dinamik, seksi ve şaşırtıcı bir film olma gayreti var. Kaan’ın Kedi Kadın’la ilişkilendirdiği ama aslında bir kara film femme fatale’i olduğunu göremediği Çilek’in bir sürü hayatı mahvedişinin trajikomik öyküsü… Keşke niyetler yetse tabii ama kâfi gelmiyor işte.

    İşleyen ve işlemeyen farklı yönleri var Çilek filminin. Araya giren karikatür tarzı çizimlerden oluşan separatörler ve filmin müzikleri gayet başarılı. Ancak tek başlarına filmin hedeflediği o modern ve dinamik yapıyı sağlamakta yeterli olamıyorlar. Birkaç aksiyon bloğu dışında öykünün sadece diyalog sahneleriyle ilerlediği ve karakter motivasyonlarını vermekte bu diyalog sahnelerinin yetersiz kaldığı bir yapı söz konusu. Zaten ortada gerçeklik ve inandırıcılık sınırlarını zorlayan bir öykü var. Bazı yabancı filmlere öykünmekten ötesini geçememiş, senarist bile anlattığı öyküyü çözememiş gibi duruyor film.

    Bunun yanında senaryonun başarılı olduğu ama rejinin perdeye yansıtmakta yetersiz kaldığı noktalar da var. Metinde olan ama bir türlü seyirciye geçmeyen mizah unsuru mesela… Ve süper kahraman motifi. Kaan kendini bu macerada bir Batman, bir Superman gibi görüyor ama filmin yine mizaha çalışan bu motiflerini de reji hakkıyla işleyemiyor.

    Oyunculuklara değinmek gerekirse, kahramanımız Kaan’ı oynayan Kadir Özdal’ın yeterli bir performans çıkardığı söylemek güç. Süper kahraman motifleri işlemiyorsa, Kaan’ın naif aşkına ve bu uğurda yapabileceklerine ikna olamıyorsak sebebi biraz da oyuncunun bunları bize geçirememesi. Azra Akın filme ihtiyacı olan dinamizmi ve seksapeli katmak için elinden geleni yapıyor doğrusu. Sınırları olan bir oyuncu kendisi ama bu filme varını yoğunu koymaya çalıştığı ortada. Tabii mafyöz sevgilisiyle ilk büyük kavga sahnesinde kendini paraladığı bir sürü noktada yönetmenin onun yüzünü bile göremeyeceğimiz bir açıda kalması gibi detaylar da performansının eksik kalmasını sağlıyor biraz. Filmin en inandırıcı performansları ise kadrodaki en deneyimli oyuncular olan Bülent Şakrak’tan ve Selen Öztürk’ten geliyor doğal olarak.

    Uzun lafın kısası, Çilek’in en önemli problemi inandırıcılık. Pek sahici olmayan karakterleri ve çok Amerikan filminden alıntı durumları filmi  zedeleyen şeyler. Dolayısıyla yetersiz ama iyi niyetli bir çaba olarak kalıyor...

    Twitter: aliercivan

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top