Hesabım
    Black Widow
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    3,0
    Ortalama
    Black Widow

    Gösterişsiz Bir Veda

    Yazar: Onur Kırşavoğlu

    Marvel Sinematik Evreni’nde 4. faz resmi olarak başlamış oldu. Scarlett Johansson’ın canlandırdığı ve sekiz filmde bir şekilde görülen Black Widow, sonunda solo filmine kavuştu. Avengers: Endgame’de kaybettiğimiz karakter için bir veda anlamı taşıyan film, Marvel külliyatı için bir boşluğu doldurarak iyi bir iş yaptı belki ama Black Widow’a yakışır bir veda oldu mu? O konu biraz tartışmaya açık, çünkü izleyiciler tam olarak tatmin olmayabilir. Her ne kadar veda anlamında doyurucu olmayan bir film izlesek de, Black Widow’un geçmişini öğrenmek ve diğer filmlerde yaptığı bazı göndermelerin altını doldurmak Marvel hayranlarına kesinlikle iyi gelecektir. Florence Pugh, Rachel Weisz, David Harbour ve Ray Winston’ın rol aldığı film, 9 Temmuz’da sinemalardaki yerini aldı ve pandemi kapanması sonrası, izleyicinin geri dönüşü için umut beslenen filmlerden biri konumunda.

    Filmin açılış sekansıyla birlikte Black Widow’un geçmişine gidiyoruz ve hangi evrelerden geçip, bu noktaya nasıl geldiğiyle ilgili akıllarda soru işareti bırakmayan bilgiler ediniyoruz. Anne ve babasından ayrı kalışı, uyuyan hücreyle bağlantılı geçmişi ve kardeşiyle olan ilişkisi (ki Civil War sonrasında geçen bu hikayede kardeşiyle yakın tarihli ilişkilerini de izliyor olacağız) karşımıza çıkıyor. Black Widow’un 11 yıl ve 8 film sonra gelen ilk solo filmi, aslında oldukça geç kalınmış bir proje olarak görülebilir. Veda ettiğimiz bir karakterin geçmişine dönmek, Marvel’ın bir süredir uyguladığı ve dizilerle pekiştirdiği zaman/kurgusal anlatım tercihlerini de gözler önüne seriyor. Karakterin geçmişini öğrenmek adına elbette önemli bir hikayeydi ama Marvel Sinematik Evreni’nde normal akışta olmayan, hayranlara farklı bir deneyim yaşatan bir film olarak ne derece kabul görecek bekleyip göreceğiz. Tüm bunlara rağmen, geç de olsa bir veda filmi izlemek ve karakterle son kez perdede “görüşmek” hayranlar için önemli bir tecrübe olacak.

    Babası bir ajanlık geçmişine sahip olan, kendisi Bond filmlerinin repliklerini ezbere bilen Black Widow, bu filmde arananlar listesinde yer alan bir kimlikle karşımıza çıkıyor. Herkesten ve her şeyden uzak, huzurlu bir hayat sürme isteği her süper kahraman gibi onun için de imkansız hale geliyor. Kardeşinden gelen bir mesaj, karizma bir düşman ve birçok insanın kurtulmasını sağlayacak iksirle hayatı bir anda eski temposuna kavuşuyor. Gerisi, bildiğimiz gibi aksiyon ve Marvel filmlerine göre dozu bir miktar fazla olan duygusallık. Bu filmde, son dönem Hollywood filmlerinde sıkça gördüğümüz aile vurgusuna yine rastlıyoruz. Bizdeki karşılığı “doğduğun değil, doyduğun yer önemli” olan meşhur söz minvalinden göndermeler de yine karşımıza çıkıyor. Bu noktada, sıkı bir veda bekleyen izleyiciler bu duygusallıkla hayal kırıklığına uğrayabilirler. Filmin aksiyon sahneleri de 90’lı yılların filmlerine benzer nitelikte olunca, beklenen ihtişam gerçekleşmiyor. Birkaç akılda kalan an ve final hariç, tüm bu söylediklerimizin toplamı, diğer Marvel filmlerine göre hem derinlikten uzak, hem de etki eksikliğinden muzdarip bir sonuca ulaşıyor. Buna rağmen, vedalar duygusal olur düşüncesine sahip bir izleyiciyseniz, Black Widow tam size göre diyebilirim.

    Scarlett Johansson ve Florence Pugh arasındaki kimya ve dinamizm, filmi iyi anlamda "götüren" en önemli unsurların başında geliyor. Johansson, tahtı, resmi bir filmle Pugh’a devretmiş oluyor. Artık, yeni Black Widow’umuz Florence Pugh! Tabii bunun için artık iyice başımızı döndüren Marvel evrenini düzenli izlemek ve işleri iyice karıştıran dizileri de görmek ve ona göre oluşan senaryoları oturtmak gerekebilir. Böylece, ortaya çıkan birçok süper kahramanın yolculuğunu da kolayca hafızalara kazıyabiliriz. Bir kadın kahramandan diğerine geçen taht demişken, Marvel’in son zamanlarda kadın süper kahramanlar için benimsediği yolu ve Amerika’dan doğan #metoo hareketini de anmamız gerekir. Johansson’un karakterinin, tıpkı Captain Marvel ya da Wonder Woman gibi yıllar sonra bu konuda öncül kabul edilip, daha ikonik bir yere konulacağı aşikar. Yönetmen Cate Shortland da bu bakış açısına sahip ve bunu her röportajında dile getiriyor. Bu filmle ilgili açıklamalarından birinde şunları söylemişti;  “Genç kadınların bu yeni Natasha Romanoff ile özdeşleşmelerini istiyorum. Mükemmel, teatral kadınlar ilgimi çekmiyor. Duygusal, aynı zamanda kendiyle savaşan Natasha’yı çok sevdim.”

    Son tahlilde, Marvel’in bir "boşluk doldurma" filmi yaptığını, bazı soruları cevapladığını ve Black Widow’a bir geçmiş vermeyi başarıyla kotardığını söyleyebilirim. Bunu yaparken, hayranların beklediği gibi bir veda olmadığını, 90’lardan fışkıran bir aksiyon filmine benzediğini de söylemek gerekir. Geç de olsa Black Widow’a bir solo film geldiği için Marvel hayranları her şeye rağmen mutlu olacaktır. Aksiyon sahnelerinin, geçişlerin ve hikayedeki önemli manevraların diğer Marvel filmleri gibi olmadığını ve Black Widow’un geçmişi dışında hikayenin derinlikten uzak olduğunu da yinelemek gerekir. Bir devir teslim için başarılı bir geçiş filmi de diyebiliriz. Yani, yazıdan da anlaşılacağı üzere, izleyiciler bu kez bir Marvel filmiyle ikiye bölünebilir. Elbette, Marvel filmlerini salt eğlence amacıyla izleyen milyonlarca insan, sinemalara dönüş zamanları için daha iyisini bulamaz. Her şeye rağmen, uçsuz bucaksız Marvel külliyatının hayranlarına müjdeler olsun, 4. Faz resmi olarak başladı.  

    Onur Kırşavoğlu

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top