Hesabım
    Yağmur: Kıyamet Çiçeği
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    2,0
    Yetersiz
    Yağmur: Kıyamet Çiçeği

    Kazım Koyuncu bu filmin neresinde??

    Yazar: Murat Tolga Şen

    Geçtiğimiz Eylül ayında, 21. Adana Altın Koza Film Festivali’nde yarışan ve burada “Siyad En İyi Film” ödülünü alan Yağmur Kıyamet Çiçeği adlı film nihayet vizyonda…

    Film, birbiriyle kesişen hikayeler anlatıyor ama hepsinin çıkış noktası Çernobil nükleer santralindeki felaket… Radyasyon yüklü bulutların yağmur olup yağdığı Trabzon’da, oralı karakterler üzerinden anlatılan dram yüklü bir hikaye bu.

    Filmin yönetmeni Onur Aydın, kendi yazdığı aynı adlı romanı filme çekmiş. Yağmur Kıyamet Çiçeği, orta karar, gişe sinemasına uygun bir iş ancak filmin bazı büyük sıkıntıları var.

    Kazım Koyuncu… iyi adamdı, iyi müzisyendi, çok daha iyi olacaktı ama 33 yaşındayken garip bir tümör yüzünden hastalandı ve kaybettik onu. Çernobil felaketinden sonra kanser olup ölen pek çok Karadenizliden biriydi, oysa dönemin bakanı ne de güzel yudumluyordu çayını, “bakın ben içiyorum, hiçbir şey olmuyor, siz de için” diyerek.

    Yağmur Kıyamet Çiçeği, başlarda Kazım Koyuncu’yu merkeze alarak başlıyor, hepimizde bir Kazım Koyuncu hikayesi izleyeceğimiz izlenimini uyandırıyor ancak daha sonra iki kurgusal karakterin, futbolcu Şenol ve oğlunu tedavi ettirebilmek için Türkiye’ye gelmiş, gelince de fahişelik yapmak zorunda kalmış olan Elena’nın imkansız aşkının peşine düşüyor. Bir yan hikayede de, Trabzonspor amigosu olan, Şenol’un ağabeyinin ‘ibret dolu öyküsü’ var.

    Filmi daha fiyakalı göstermek adına gerçeklikten bazı kopmalar yapılmış. Örneğin 135.000 $’a çıktığı söylenen reaktör patlaması sekansı… Bilgisayar efektleriyle yapılan bu sekansta reaktör patladıktan sonra, Hiroşima’dakine benzer bir mantar bulutu oluşuyor ve Trabzon’dan dahi görünüyor bu patlama… Oysa Çernobil reaktöründeki patlama ‘buharlaşma’ şeklinde yani bu türden bir nükleer bulut oluşumu olmadı. Yine film, Kazım’ı siyasi sebeplerle memleketine kaçmak zorunda kalmış bir militan gibi tasvir ediyor ve burada ailesinin yanında ölmüş gibi gösteriyor ancak Kazım Koyuncu İstanbul’da bir hastanede öldü. Yani bize Kazım Koyuncu’yu hatırlattığı için teşekkürler ancak onun hikayesi burada anlatılan değil.

    Bu kadar çok karakter üzerinden hepsi de dram yüklü hikayeler anlatmak ancak çok usta sinemacıların altından kalkabileceği bir iş. Yiğidi öldürüp hakkını yemeyelim; abartılı sinematografisine ve kurgudaki muazzam kopmalara rağmen Onur Aydın elinden geleni yapmış, Adanalı festival seyircisinin ödüllendirdiği filmi çekmeyi başarmış ancak Yağmur Kıyamet Çiçeği’nin Kazım Koyuncu’nun adıyla pazarlanmasını çok da samimi bulmuyorum.

    Kötü filmlerin bile iyi tarafları vardır; bence Erkan Kolçak Köstendil, futbolcu ve aşık Şenol rolünde inanılmaz! Adana’da onun oyunculuğuna bir ödül beklerdim ve bu mutlak hakedilmiş bir ödül olurdu. Yılların oyuncusu Altan Erkekli’ye nasıl ‘şiveli’ konuşulur dersi veriyordu. Bu arada izlediğim her 5 festival filminin 3’ünde yan rollerden birinde Settar Tanrıöğen’i görmekten artık sıkıldım.

    Birgün birilerinin Kazım’ın hikayesini sinemalaştırmasını çok isterim. Çocukluğunu, İstanbul’a gelişini, müzisyen oluşunu, müziğini Karadeniz ezgilerini, sevmeyenlere bile sevdirmesini, ancak sizi temin ederim ki, Yağmur Kıyamet Çiçeği o film değil… Burada ince bir hesap var sanki; Karadeniz insanını etkileyecek ne varsa tıkıştırılmış yamalı bir bohça gibi duruyor film. O sayede gişe yapmanın formülünü arıyor gibi…

    Evet, bu şekilde lanse edildiği için Yağmur Kıyamet Çiçeği’ne, “Kazım’ın filmi” diye giriyorsunuz ama izlediğiniz şey Yeşilçam zamanlarından kalma bir duyguyla çekilmiş Karadeniz usulü bir Vesikalı Yarim hikayesinden fazlası değil. Kazım’a böyle yapmak, onun ismini bir ürün cazipleştirme yöntemi olarak kullanmak oldu mu? Bence olmadı.

    Twitter.com/murattolga - murattolga@gmail.com

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top