Hesabım
    Zamanda Kıvrılma
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    2,5
    Geçer
    Zamanda Kıvrılma

    Senaryoda kıvıramama!

    Yazar: Burçin Aygün

    Bilimkurgunun en dikkat çekici örneklerinden biri olarak görülen, dönemin ses getiren ve her yaştan okuyucuyu kendine çeken Zamanda Kıvrılma romanı en sonunda beyazperdeye uyarlandı ve salonlarda bizleri bekliyor. Aynen J.R.R. Tolkien'in efsanevi üçlemesi Yüzüklerin Efendisi gibi sinema uyarlaması imkansız olarak görülen ve 50 yılı aşkın süredir bir edebiyat ürünü olarak hayatına devam eden bilimkurgu çalışması, daha önce farklı türler üzerinde çalışmış olan Ava DuVernay'in kanatları altında gerçek oldu. Film uyarlamasının başına geçen kadın yönetmene senaryo konusunda ise Jennifer Lee ve Jeff Stockwell destek veriyor.

    Zamanda Kıvrılma romanı okuyucuları ile buluştuğu dönem düşünüldüğünde teknik olarak beyazperdeye uyarlanması oldukça zor bir eserdi ancak aradan geçen nice yıl bu olanaksızlığı bir kenara fırlatıverdi. Öte yandan hikayenin içerisindeki karakterler, kahramanların derinliği ve perdede dallanıp budaklanmaya bir hayli müsait yapısı mevcut zorluğu devam ettirdi. Özünde kendini bulma, gerçekleştirme hikayelerinden biri olan ancak bunu çocukların gözünden, bambaşka bir temayla yoğurarak yapan 1962 tarihli Madeleine L’Engle'in eseri doğal olarak zamanında bambaşka bir değere sahipti. Nitekim mekan tasvirleri, verdiği mesajlar ve okuyucularına (yaşı ne olursa olsun) bilimkurgu türü, dolayısıyla da bilimi sevdirmenin önünü açan yazar tarihin önemli isimleri arasına girdi. Kısacası içerik olarak benzerlerine denk gelebildiğimiz ancak bambaşka bir edebiyat ürününden bahsediyoruz.

    Disney'in 100 milyon dolarlık bütçe ile filme dönüştürdüğü meşhur roman, güncel sinema izleyicisini ne kadar tatmin eder derseniz, yanıt pek de sevindirici değil. Nitekim kale büyük, kaleci ise tıfıl. Boyutlar arasında yolculuk, bilinmeyen ve belki de hiç bilinmeyecek diyarlar, insanlığın aslında ne kadar yalnız ve çaresiz oluşu derken, bir çocuğun babasına karşı duyduğu sevgiyle nice hayatı kurtarmasından bahsediyoruz. Bolca karakter, farklı mekan ve kültürlerin tasviri, uzun yıllar önce yazılmış bir eserin günümüze uyarlanarak mevcut sinema seyircisine kendisini çekici göstermesi gerekliliği. Hepsi bir araya gelince altından kalkılması zor bir proje doğuyor, daha önce Middle of Nowhere gibi başarılı sayılabilecek bir dram filmini yönetmiş Ava DuVernay belki de muhtemelen türe olan yabancılığından ötürü yükü sırtlayamıyor. Pek tabii basit bir varsayım üzerinden gidiyoruz.

    Gelelim filmin konusuna. NASA çalışanı fizikçi Alex Murry (Chris Pine) ömrünü zihin gücü ve bilimin sınırsızlığını kullanarak evrenin sırlarını çözmeye, ışık hızı ile seyahati gerçek kılmaya adamış bir insan. Küçük kızı Meg (Storm Reid), eşi Kate (Gugu Mbatha-Raw) ve oğlu Charles (Deric McCabe) ile mutlu bir hayat süren Alex, günlerden bir gün hiç iz bırakmadan ortadan kayboluyor. Aradan geçen birkaç yılın ardından kendisinden haber alınamasa da kızı Meg asla ümidini kaybetmiyor. Üç gizemli ve doğa üstü varlık tarafından (ki birini Oprah Winfrey canlandırıyor) babasını kurtarma şansı sunulunca, kardeşi ve sınıf arkadaşı Calvin (Levi Miller) galaksiler arasında bir yolculuğa çıkıyor. Nitekim babasının hayatta olma ihtimali çok yüksek ve sadece onu değil, kötücül bir güce karşı sayısız hayatı, dünyaları kurtarmak zorunda.

    Yapım görsel olarak her ne kadar üzerinde emek harcanmış olsa bile, kaynağının sağladığı atmosferi yakalamaktan uzak. Bunda yönetmenin daha önce bu tip bir CGI okyanusuna girmemiş olması ihtimali öne çıkıyor. Renkli, ilgiyi celbeden dünyalar derken kendinizi tam tersi yerlerde bulabiliyor ancak o yapay histen kurtulamıyorsunuz. Ancak filmin en büyük sıkıntısı görsel efektleri ya da atmosferi yansıtmadaki yetersizliği değil, senaryosu. Üzerinden çok daha sağlam bir metin hazırlanabilecek olan romanın perdeye aksettirilen hali oldukça basit. Dikkat çeken Hollywood yıldızları, güçlü bütçe, iyi bir kaynak derken, bunları size sunacak olan satırlar yetersiz kalıyor. Genç oyuncu Storm Reid'in sağlam performansına rağmen üç boyutlu olmaktan uzak bir kahramanı var filmin. Aynı şey diğer karakterler için de geçerli. Üstelik Zach Galifianakis ve filmin kötülerinden Red rolünde kendini tekrar kanıtlayan Michael Pena için de aynı problem söz konusu.

    Zamanda Kıvrılma aslında çok daha başka noktalara taşınabilecek, kadrosu ile tatmin eden ancak oyuncuların eline fazla materyalin sunulmadığı, görsel olarak etkileyici sayılabilecek, müzikleri tatmin eden ancak yetersiz kalmış bir uyarlama.

    burcinaygun@gmail.com

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top