Bu akşamın filmi Fransız sinemasından:
“Au revoir là-haut” yahut nam-ı diğer “See You Up There”…
Pierre Lemaitre’nin aynı adlı romanından (2013) sinemaya uyarlanan bu filmin senaristi ve yönetmeni, aynı zamanda başrol karakterlerinden Albert Maillard rolünü de oynayan Albert Dupontel…
Yani karşımızda, on parmağında on marifet olan bir sinemacı tarafından çekilmiş, oldukça değişik ve iddialı bir filmi mevcut…
Her ne kadar Dupontel’in şahsında “usta” işi gibi duran filme ilişkin %86 ve %80 olan Rotten Tomatoes olumlu yorum ve 3,5/5 üzeri izleyici puanı ortalaması ile 7,6/10 olan IMDB izleyici puanı ortalaması fena görünmese de; 23 milyon dolarlık bir bütçeyle çekilen filmin, yapımcılarını üzdüğü açıkça belli olan 15 milyon dolarlık gişe performansının, pek de parlak olduğu söylenemez…
Aslında bu mali sonuç, sanat da ustalık ve popüler kültürün bambaşka şeyler olduğunu gösteren en güzel örneklerden biridir de…
Buraya kadar söylediklerimizi biraz daha detaylandırabilmek ve kendi puanımızı verebilmek adına filme biraz daha yakından baktığımızda ilk dikkatimizi çeken husus, filmin gerçekten çok iyi, en azından çok zarif olduğu…
İşe oyunculardan başlamak gerekirse zaten kim, Albert Maillard karakterini canlandıran Albert Dupontel’in ya da “120 battements par minute” (2017) nin de yıldızlarından olan ve bu film de Edouard Péricourt karakterini canlandıran Nahuel Pérez Biscayart’ın yahut Niels Arestrup ve Mélanie Thierry gibi isimlerin kötü oynadığını söyleyebilir?
Veya kim, savaşı başlatan, durdurmak istemeyen, bundan keyif alan ve kazanç sağlamak isteyen para babalarının teşhir edilip ölüme mahkûm edildiği savaş aleyhtarı sahne için olmamış diyebilir?
Yahut kim, Christophe Julien’in müziklerine burun kıvırabilir?
Filmin, dekor, kostüm, makyaj, görsel efekt ve kurgusunda da herhangi bir kusur bulmak söz konusu değil… Bizce, her şey tam da olması gerektiği gibi…
Ancak ne olmuş nasıl olmuşsa, ülkesi Fransa'da neredeyse 2018 yılının bütün César ödüllerini silip süpüren bu film, Avrupa’da umduğu ilgiyi göremediği gibi ABD’de gösterime girecek sinema salonu dahi bulamamış…
Yani (başta biz hariç) sinemaseverler ile bu film arasında ilginç bir kan uyuşmazlığı yaşanmış…
Sonuç olarak, sürpriz iki (evet yanlış duymadınız harf ve rakamla “İKİ – 2”) finale sahip olan bu filmi biz büyük bir ilgiyle izledik… Umarız sizler de sever ve aynı keyifle izlersiniz,
Son bir not:
Tüm hakları bize ait olan bu yorumun orijinali; bir başka mecrada tarafımızca, 29 Haziran 2018 günü saat 01.07’de yazılarak paylaşılmıştır...