Birbirimize güvenmesek de biz bir aileyiz...
Yazar: Fırat AtaçEşi Ulrich Seidl'ın filmlerinde ortak senarist olmasıyla tanıdığımız Veronika Franz'ın, daha önce beraber belgesel işler yaptıkları Severin Fiala ile ortaklığı Goodnight Mommy, ikilinin beraber yola devam edeceği bir geleceği müjdeliyor. Festivallerdeki ilk gösterimlerinden bu yana iki sene geçmiş olsa da 'perdede görmeyi bekleyebilenler' için, bu haftanın en ilgi çekici filmi olduğunu söyleyebiliriz.
Ebeveyn-çocuk paranoyasına eğilen film, anneleriyle birlikte modern bir çiflik evinde yaşayan Lukas ve Elias'ın hikayesine davet ediyor bizleri. Ağır bir trafik kazasının akabinde geçirdiği estetik operasyondan dolayı yüzü bandajlı şekilde eve dönen 'anne' daha önceki rutininden farklı davranışlar sergiliyor. Pekala stres ve travma olarak okuyabileceğimiz bu değişiklik, çocuklar özelinde annelerinin başka biri olduğu şüphesini uyandırıyor. Olaylar ilerledikçe bu şüpheden nasibini alan bir konuma geçiyoruz. Mantıklı açıklamaya yoğunlaşmaya çalışırken, geçirilen operasyonun kadının kişiliğini değiştirip değiştirmediği ya da annenin yerinde tamamen farklı bir kişinin olup olmadığına dair soru işaretleri kafamızı kurcalamaya başlıyor.
Goodnight Mommy, tüm yönlerini tanıdığımızı sandığımız en yakınlarımızın, hatırlayamadığımız ya da hiç bir zaman görmediğimiz biçimde değişime uğraması, daha soğuk, daha tehlikeli ve daha anlaşılmaz davranması üzerinden gerilim yaratmayı seçiyor. Sağlıksız aile yaşantıları olan şanssız kesimi görmezden gelmemekle beraber ciddi anlamda hissetmekten korktuğumuz bir tercih bu. Fiziksel ve psikolojik yenilikleri kafa karıştırıcı ikilemlerle harmanlayan yönetmenler, seyirciyi taraf seçmek konusunda olabildiğine zor bir deneyimin içine bırakıyorlar. Çocukların karşı karşıya kaldığı baskıcı hali göz önüne aldığımızda onların tarafındayken, çocuklardan korkmaya başladığımız ana doğru yolculuğumuz da bizi şaşırtmıyor.
Hikayenin tamamına yayılan iletişim problemi kafalardaki merakı taze tutmak için oldukça önemli. Yaşanılan trajedinin arkasından gelebilecek muhtemel seçeneklerin arasında parıldayan 'sonuca ermeyen diyaloglar' aile arasındaki sorununun çözümü konusunda süreci uzatıyor. Bu sürecin uzamasının paranoyaya olan etkisi sadece olumluyken, buz gibi sinematografi ve seyirciyle arasına mesafe koyan yaklaşım ile sahip olunan ürkütücülük adeta boyut atlıyor.
Çiftlik evinin amiyane tabirle 'hiçbir yerin ortasında' yer alması, en yakın kasabanın terkedilmişliği ve çevredeki olabildiğine uzayıp giden tarlaların varlığının sağladığı izolasyon hissi, dış ve iç çekimlerde kullanılan rahatsız edici imgelerle destekleniyor. Yüzü bandajlı bir şekilde sessizce dolaşan, çocuklarını cezalandırma seçeneğini her daim cebinde tutan anne figürü, çok az gerilim filminin yaratabileceği bir 'tüyleri diken diken etme' potansiyeli taşıyor. Böylelikle ne korku filmi şakalarına ne de sıçratma anlarına gerek kalmıyor.
Goodnight Mommy, üçte ikilik bölümünü bu kusursuzluğa yakın kıvamda götürdükten sonra, ciddi anlamda bir tür değişikliği deniyor. Rölantide olduğu için sevdiğimiz temposundaki hızlanma başka avantajları beraberinde getirse de gizemin çözülme aşamasındaki şiddet pornosu estetiği biraz yama gibi duruyor. Çok film izleyen bir seyircinin çözmekte fazla zaman kaybetmeyeceği final süprizi oldu bittiye getiriliyor, görsel olarak perdeye yansıyan güzellik içimizde aynı doymuşluğu bırakamıyor.
Bu tip bir finale ilerleyişte daha fazla doneye ihtiyacımız olduğunu düşünmeye başladığımız anda da geriye dönmek zorunda kalıyoruz. Geriye dönüş anlatının içindeki zorlamaların aklımıza gelmesini sağlıyor. Hastanede geçirilen süre boyunca bu çocukların o evde neden yalnız bırakıldığı, üçlü arasındaki ilişki ağı gayet yeterliyken eve giren Kızıl Haç gönüllülerinin birazcık ucuz numaraların gereksiz kahramanları oldukları gibi...
Sonuçta biraz buruk bir tad bıraksa da oldukça sağlam bir filmle karşı karşıyayız. İkilinin bundan sonraki projelerinde aynı tonu tutturması en büyük temennimiz.