Hesabım
    Tam Gaz
    Ortalama puan
    4,0
    178 Puanlama
    Tam Gaz hakkında görüşlerin ?

    18 Kullanıcı yorumları

    5
    4 Eleştiri
    4
    7 Eleştiri
    3
    5 Eleştiri
    2
    1 Eleştiri
    1
    1 Eleştiri
    0
    0 Eleştiri
    Sırala
    En yararlı eleştiriler En yeniler En çok eleştiri yazmış üyeler En çok takip edilen üyeler
    Ahmet Büke
    Ahmet Büke

    Takipçi 935 değerlendirmeler Takip Et!

    4,5
    29 Mart 2022 tarihinde eklendi
    genç iyi sürücü bu yeteneğini hırsızlık işlerinde kullanmak zorunda kalır. Sürükleyici. Araba kovalama sahneleri bol film. Sevmem bu kaçma kovalama filmlerini ama bu güzeldi. Sonu baydı biraz gereksiz uzatmışlar sonunu. Onun dışında benim için iyi bir film..
    Turgay Buğdacigil
    Turgay Buğdacigil

    Takipçi 2.065 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    17 Mart 2022 tarihinde eklendi
    Senaryosunu da yazan ve en son yine bu mecrada "Last Night in Soho"sunu da (2021) yorumladığımız Edgar Wright'ın yönetmen koltuğunda oturduğu “Baby Driver”; aksiyon seven sinemasever kitlesini fazlasıyla tatmin eden bir film olarak geliyor karşımıza...

    Zaten filmin, 226,9 milyon dolarlık brüt hasılat rakamı da bu görüşümüzü destekler nitelikte...

    Gelin isterseniz, 34 milyon dolarlık bir bütçe ile yeterli seviyedeki yeşil perde ve görsel efekt teknolojileri ile zorluk derecesi yüksek aksiyon ve araç kullanma sahnelerinde, işinin profesyoneli dublör oyuncuların başarıyla kullanılarak çekildiğini açıkça gördüğümüz; "En İyi Kurgu" kategorisindeki BAFTA Ödülüne de sahip olan bu filme biraz daha yakından bakalım...

    Steven Spielberg'ün 2021 tarihli yeni nesil "West Side Story"sinin yıldızlarından Ansel Elgort'un oynadığı Miles "Baby (Face - Bebek Surat)":

    Büyük patron Doc (Kevin Spacey) adına çalışan, Griffin "Griff" (Jon Bernthal) ile çakma "Bonnie & Clyde" görünümlü Jason "Buddy" van Horn (Jon Hamm) ve karısı Monica "Darling" Castello (Eiza González) isimli; Atlanta Peachtree'de bir bankayı soyarak 200 bin dolara el koyan üç kişiye, kırmızı Subaru WRX ile sürücülük yaparak polisin elinden kurtulmalarını sağlamıştır...

    Soğuk kanlılığı ile soyguncu ortaklarının dikkatini çeken Baby, araç kullanırken hiç konuşmadığı gibi kulaklıkları ile mütemadiyen müzik dinleyerek işine konsantre olmaktadır...

    Yeri gelmişken hemen belirtelim ki, kendine borçlandırdığı Baby'e müşterilerini; bizzat patronu Doc ayarlamakta olup Baby, son bir işlem için daha direksiyon başına geçmesinin ardından aralarındaki "alacak - verecek" ilişkisi de nihayetlenecektir...

    Bunun için de Baby'nin kulağının, Doc'tan gelecek telefonda olması gerekecektir...

    Bu arada Baby'nin, kazandığı paraları; parke döşemesinin altındaki gizli bir bölmede istiflediği evde, duyma engelli üvey babası Joseph "Joe" (CJ Jones) ile yaşadığını da görürüz...

    Neyse...

    Kahvaltı etmek üzere gittiği restoranda; (başlangıçta Emma Stone'un düşünüldüğü rolde Lily James'in canlandırdığı) garson Debora sayesinde Baby, Carla Thomas'ın B-A-B-Y şarkısı ile tanışır...

    Zira Baby'nin güzelliğine bayıldığı Debora, bu şarkıyı mırıldanmaktadır...

    Derken...

    Beklenen telefon da gelir...

    Baby'nin çalışacağı yeni ekip; Eddie "Burunsuz" (Flea), JD (Lanny Joon) ve Leon "Bats" Jefferson III'ten (Jamie Foxx) oluşmaktadır...

    Doc, soyulacak bankaya ilişkin planı, tahtaya çizdiği şema üzerinden anlatırken Baby; her zamanki gibi müzik dinlemekle meşguldür...

    Çünkü dudak okuyabilmektedir...

    O yüzden de ertesi sabahki soygun, tahmin edilene yakın bir rahatlıkla gerçekleştirilir...

    Yalnız bu seferki ekipten, özellikle de acımasızlığı ile herkesin dikkatini çeken Bats, insan öldürmekten asla çekinmemekte...

    Hatta sanki bundan, haz da almaktadır...

    Ve bunun açık bir kanıtı olarak da:

    Bankaya taşınmakta olan para torbalarını almak amacıyla zırhlı aracın silahlı korumalarından birini öldürmekten de imtina etmez...

    Kendilerini durdurmaya çalışan bir Denizci'ye de (Clay Donahue Fontenot) aynı muameleyi çekmek istediğinde Bats; Baby, yaptığı bir manevra ile girişimi engeller...

    Aynen otomobiline el koydukları genç anne (Brigitte Kali Canales) ile bebeğini, araçtan güvenle çıkardığı gibi...

    Yalnız bu araç değiştirme faslı esnasında pompalı silahını ilk kullandıkları Chevrolet kamyonette unutan JD, Bats tarafından öldürülerek operasyonda kullandıkları çalıntı araçlardan birinin bagajına konulmuştur...

    Bu işe ilişkin ödemesini yapan Doc şimdi de Baby'den, JD'nin cesedini de yok etmesini istemektedir...

    Baby çözümü, aracı presleyerek ezecek olan hurdacıya götürmekte bulur...

    Aynı esnada "flashback" ile sürekli tartışan ve ilk İPod'unu kendisine hediye eden babası (Lance Palmer) ile şarkıcı olan annesinin (Sky Ferreira) bulunduğu çocukluk (Hudson Meek) günlerine de geri döneriz...

    Öyle ki, bu ateşli tartışmalardan birinde; kendisi arka koltukta otururken, aracı kullanan annesi ile yanındaki babasının birlikte öldükleri kazayı da anımsar Baby...

    Böylelikle, Baby'nin yüzündeki; açıkça göze batan kesik izlerinin sebebini de öğrenmiş oluruz...

    Uzatmayalım...

    Son görevini de noktaladığı için Baby, Doc'ın kendisine verdiği özel cep telefonunu da aynı hurdacıdaki araçlardan birinin içine bırakarak oradan uzaklaşır...

    Nereye mi gider?

    Elbette ki doğrudan, bir zamanlar annesinin de çalıştığı "Bo'nun Mutfagındaki (Bo's Dinner)"; bir türlü aklından çıkaramadığı Debora'yı görmeye...

    Tabii sonra da, üvey babasının da ricasıyla; dağıtıcı olarak çalışmak maksadıyla GoodFellas isimli pizzacıya...

    Yani pis işlerden kurtulmuş ve hayatında tertemiz bir sayfa açmış gibi görünmektedir Baby...

    Üstelik Debora'yı akşam yemeğine de çıkartmaktadır...

    Peki, durum gerçekten de öyle midir?

    Hele de yemek yedikleri, varlıklı insanların müdavimi oldukları lüks restoran da; hesaplarını ödeyen Doc ile de karşılaşınca...

    Dakika 45...

    Geride sizleri, "ters köşe" sürprizleri de bünyesinde barındıran, aksiyonun hız kesmeden devam ettiği 68 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...

    Vizyona girdiği yıl sinema salonunda büyük bir heyecan ile seyrettiğimiz; Ennio Morricone'den The Beach Boys'a, The Damned'tan Barry White'a, The Commodores'tan "Debora" şarkısını seslendiren "glam rock"ın öncülerinden T. Rex'e kadar harika (soundtrack) müzikleriyle de kulaklarımızın pasını silen bu filmi, henüz izlememiş olanlara hararetle öneriyoruz...

    Umarız, sizler için yine doğru değerlendirdik bu filmi de...

    Keyifli seyirler,
    Selçuk Özdemir
    Selçuk Özdemir

    Takipçi 32 değerlendirmeler Takip Et!

    2,5
    22 Ocak 2022 tarihinde eklendi
    Maalesef müzik görsel efektler açısından başarılı olsa da konu olarak hiçbir şey sunmuyor. Duygusal kısmı bile doğru düzgün kullanmamışlar. Sonunda sürücüyü neden savundular anlamadım. Cinayet işledi bu adam ne sempatisi?
    Özlem Y.
    Özlem Y.

    3 değerlendirmeler Takip Et!

    4,5
    30 Ekim 2019 tarihinde eklendi
    Son zamanlarda izlediğim en iyi film. Hiç sıkılmadan sonuna kadar izledim. Bir daha seyredebilirim. Oyuncular süper, filmin müzikleri muhteşem. Aksiyon severler kaçırmasın.
    Hattatov244
    Hattatov244

    11 değerlendirmeler Takip Et!

    3,5
    12 Nisan 2019 tarihinde eklendi
    Baby'i çok gıcık ve antipatik buldum. Filmin müzikleri güzeldi, izlerken pek sıkılmadığım bir aksiyon oldu :)
    Mert H
    Mert H

    Takipçi 1.340 değerlendirmeler Takip Et!

    5,0
    28 Ocak 2019 tarihinde eklendi
    2017 yılının en iyi filmlerinden biri olabilir. Çekimler, kurgu ve müzikler harika. Yönetmene has mizah, yönetmenin bu filminde de mevcut. Oyuncu kadrosu da çok iyi ve seyirciyi fazlasıyla eğlendiriyor. Hiç sıkılmıyor ve eğleniyorsunuz. Bana göre kendi kategorisinde yılın en iyisi.
    Nihal K
    Nihal K

    1 değerlendirme Takip Et!

    5,0
    2 Aralık 2018 tarihinde eklendi
    Son dönemde izlediğim en güzel filmlerden sadece birisiydi. Herkese şiddetle tavsiye ediyorummm eksiksiz çok güzel yapmışlar emek çok fazla 👌👏👏👏👏👏👏👏👏 iyi seyirler 🙏😊
    Nasil Y
    Nasil Y

    8 değerlendirmeler Takip Et!

    3,5
    5 Eylül 2018 tarihinde eklendi
    Aslında izlenebilir keyifli ve sürükleyici ama konu bütünlüğü çok kopuk ve bazen mantık hataları var. 3.5/5.
    Celal Ç.
    Celal Ç.

    1 değerlendirme Takip Et!

    5,0
    2 Temmuz 2018 tarihinde eklendi
    süper bir film herkeze izlemisini tavsiye ederim merak içinde izkedim çok güzeldi sinemasına da gideceğim çok beğendim çok güzel bir film gerçekten
    Baris Ö.
    Baris Ö.

    Takipçi 74 değerlendirmeler Takip Et!

    3,0
    29 Ocak 2018 tarihinde eklendi
    Son dönemde birçok film seyretmeme ve içlerinden bir çoğununda eğlenceli yapimlar olmasina ragmen bazen senaryonun ilginçliği uzerine sizi çekecek bir şeylerde ariyor bazen insan. İste Baby Driver o ilginç ve ozgun yapiya sahip gozden kaçan bir film oldu şu ana kadar benim içinde. Bunun en buyuk nedeni de filmin isminin daha çok animasyon filmini andiran ve insanda merak uyandirmayan bir secim olması elbette. Hatta filmin afişi bile oyuncu kadrosunda ki Kevin Spacy ve Jamie Foxx gibi oyunculara yer verilmiş olsa bile dikkat çekemiyor nedense. Ve filmin sizi ters köşe yaptığı asıl nokta da burası. Köşede dururken sirf gec saatte kaliteli bir filmi uykulu uykulu harcamayayim, söyle basit bir şey izleyeyim diye açıp izlemeye başladığım filmin daha yirminci dakikasinda gözlerim açıldı ve filme odaklanmış halde buldum kendimi. Ve bu filminde bu sekilde uykulu bir sekilde heba edilemeyecegini fark edip kapadim ve ertesi gun bir oturusta izleyip bitirdim. Eglenceli ve gorundugunden daha fazlasını sunduğunu gördüğüm bir yapım olarak guzel zaman geçirten yapım ile hem araba surus estetikleri hem de basrol oyuncusu Ansel Elgorth'un (Baby) rolune bu denli uyan oyunculugu ile seyri guzel bir film izleme şansımız oldu. Tabi Kevin Spacy ve Jamie Foxx'un usta oyunculuklarını da unutmamak gerek. Klasik soygun ve araba kovalamaca konusu uzerine kurgulanmış filmi goturen ise bu kalibin uzerine ekledigi Baby'nin arka plan hikayesi. Ve bu hikayeyi size sunarken kullandiğı yöntemler çok guzel. Ozellikle filmin müzik secimleri. Kisacası gorundugunun uzerinde ve kaliteli bir yapım olan Baby Driver'ı boş zamaninizda hakkını vererek izlemenizi tavsiye ederim. Benim puanım 5/3.
    pembeoje
    pembeoje

    Takipçi 330 değerlendirmeler Takip Et!

    3,0
    20 Ekim 2017 tarihinde eklendi
    eğlenceli güzel bir film.. fakat filmin ortaları çok fazla durağanlaştı ve gereksiz muhhabetler döndü orada biraz sıkıldım.. iki saatlik filmin ilk yarım saati ile son yarım saati güzeldi yani..
    rudeonerudeone
    rudeonerudeone

    Takipçi 1.698 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    22 Eylül 2017 tarihinde eklendi
    Harika bir kadro, eğlenceli bir aksiyon. Her yıl çekilen pek çok ucuz aksiyonun arasında, yine belli klişelerden çıkmasa da onlardan oldukça kaliteli olan "Baby Driver" gibi örnekler dikkat çeker. Aksiyon filmlerinde genel olarak arka planda adrenalinli müzikler çalar. Şimdiye dek bayağı bir "arabalı" aksiyon da çekildi. Ancak "Baby Driver" diğer pek çok maharetinin yanında işte araba ve müzik kullanımını birbirine yedirerek, hatta baş role oturtarak fark yaratıyor. Kovalamaca sahneleri de, üst düzey oyuncu kadrosunun da büyük payı sayesinde daha bir orijinal, daha bir göze hoş geliyor. Soygun yapan, koşan, kaçan bir Don Draper mesela! Tabii ki Kevin Spacey beklenen rolde. Jamie Foxx yine çok şey katıyor. Keyifli vakit geçirmelik sürükleyici bir yapım.
    Ugur Tazegül
    Ugur Tazegül

    Takipçi 672 değerlendirmeler Takip Et!

    5,0
    18 Eylül 2017 tarihinde eklendi
    TARANTİNO FİLMLERİNİ SEVİYORSANIZ BU FİLİME BAYILACAKSINIZ
    10 ÜZERİNDEN 10

    Filmi dün gece İzledim Öncelikle son Zamanlarda İzlediğim En Eğlenceli ve En Keyifli Filmdi Saatin Nasıl Geçtiğini Anlamadım Çok Sürükleciydi Kurgusu, müziği, aksiyonu, oyuncuları, komedisi, sıradışı sahneleri ile harika bir fimdi..Yönetmeninde Kendine Göre Bir Tarz Yaratması Güzel Olmuş 2017 nin En iyi Filmi Olduğunu Rahatlıkla Söyleyebilirim

    O, iyi bir çocuk; direksiyon başında ise bir şeytan..” Yapmaması gereken bir işte son derece yetenekli olan bir çocuğun aksiyon dolu hikayesi Tam Gaz, izleyicisini uzun zamandır yaşayamadığı türden bir maceranın içine atıyor. Tam Gaz, yirmi yılı aşkın süredir bu projeyi tasarlayan Edgar Wright’ın aynı zamanda yazar ve yönetmen koltuğuna ilk kez tek başına oturduğu filmi olma özelliğini de taşıyor. Direksiyonda müziğin oturduğu bir araba takip filmi olan film, son zamanlarda izlediğiniz en iyi aksiyon gişe filmi olmak için geliyor.

    Yaklaşık iki saat süren yapım içinde Uyumsuz serisinin Caleb karakteri olarak geniş kitleleri kendisine hayran bırakan 23 yaşındaki Ansel Elgort, kendisinden beklenmeyecek düzeyde karakter kesmeleri gerçekleştiriyor. Yönetmen, elindeki oyuncusunun neler yapabileceğini iyi kestirdiği için genç isimden yetkin bir karakter oyuncusu ortaya çıkartıyor ki, bundan sonra Elgort için artık farklı ve zor rollerin oyuncusu olabilir yargısını sonuna dek kullanabiliyoruz. Jamie Foxx’un Bats ve Kevin Spacey’in Doc performansları filmin belkide en önemlisi noktası. Spacey’i suç aksiyonu yaratmadaki ustalığını seyretmek başlı başına klasik müzik senfonisindeki eşsiz uyum gibi müziksel bir ahenk! Elgort’un müziklerle paylaştığı başrol yapısını incelikle çözümlemek zorundayız. Oedipus ve Bonnie’ye göndermelerle dolu son sahneleriyle Tam Gaz – Baby Driver, özellikle muhteşem müzikleriyle hem kendisine hayran bırakıyor hem de büyük ödüllere göz kırpıyor. Sinemada izlerken müzikler ruhunuzu alıp sizleri bambaşka dünyaların içine doğru inanılmaz bir yolculuğa çıkaracak.
    Engin Yüksel
    Engin Yüksel

    Takipçi 1.458 değerlendirmeler Takip Et!

    4,0
    7 Temmuz 2017 tarihinde eklendi
    kesinlikle müziğiyle,oyunculuklarıyla ve gerçekçi senaryosuyla çok iyi izlenmeye değer bir yapım 8/10
    Alp T.
    Alp T.

    Takipçi 441 değerlendirmeler Takip Et!

    4,5
    15 Temmuz 2017 tarihinde eklendi
    SPOILER İÇERMEYEN BÖLÜM:

    "Yaptığı işte en iyisi olan Baby (Ansel Elgort), bir kaçış sürücüsüdür. Yaklaşık 10 yıldır Doc (Kevin Spacey) adına çalışan Baby, son bir vurguna imza atıp bu işlerden çekilmek ister. Son işini yaptıktan sonra da Baby, sevimli garson Debora'ya (Lily James) aşık olur ve birlikte hayata açılmak isterler. Fakat Doc, Baby'yi bir vurgun için daha geri çağırır ve bu sefer işler kötü sonuçlanır. Polislerden ve ekibinden kaçmaya çalışan Baby, Debora'yı zarar görmekten kurtarmaya çalışır."

    Edgar. Wright. Ne zaman Edgar Wright yeni bir işe imze atsa, hemen orada olurum. Filmin adını veya konusunu bile bilmem gerekmez. Sadece bir Edgar Wright filmi olduğunu bilmek bile benim için yeterlidir. Baby Driver için de beklentilerim böyleydi. Bu Mart ayında SXSW film festivalinde galası yapılan Baby Driver'ı, Wright'ın bir önceki filmi The World's End'in çıktığı günden beri bekliyordum doğrusu.

    Çünkü Edgar Wright, gerçekten de eşi benzeri olmayan bir yönetmen ve her zaman hızlı ilerleyen, orijinal filmlere imza atmayı başarıyor. Bu yüzden geçen hafta Perşembe günü bir Baby Driver ön gösterimi olduğunu öğrenince direk gösterime katıldım. Fakat filmden çıktıktan sonra bazı tatmin olmadığım kısımlar vardı. Her ne kadar filmi izlerken eğlenmiş olsam da bazı bölümler beni biraz hayal kırıklığına uğratmıştı. Bu yüzden Baby Driver'ın eleştirisini erkenden yazmamaya karar verdim. Bu sayede filmi bir kere daha izleme fırsatı buldum. Ve iyi ki de öyle yapmışım çünkü filmi ikinci defa izledikten sonra Baby Driver hakkındaki sorunlarımın neredeyse tamamı yok oldu. Ve şahsen, Baby Driver'ın bir başyapıt olduğunu düşünüyorum.

    Öncelikle Edgar Wright, her zamanki gibi döktürmüş. Wright, bu filmi öyle bir yönetmiş ki bütün film boyunca "bunu nasıl çekmeyi başarmışlar" diyerek ağzınız açık kalıyor. Gerek arka plan seslerinin çalan şarkılarla uyumlu ilerlemesi, gerek güçlü aksiyon ve kovalamaca sahneleri olsun Wright, bu filmde resmen imkansızı başarmış. Ayrıca filme koyduğu detayların sayısı da aklımı başımdan aldı.

    Oyunculuklara bayıldım. Aynı Yıldızın Altında filmindeki performansını iyi bulduğum ama böyle bir filme yakışmayacağını düşündüğüm Ansel Elgort, beklentilerimin çok ama çok üzerinde, karizmatik bir performans sergilemeyi başarmış. Ayrıca Jamie Foxx, Eiza Gonzalez ve Jon Hamm de filme eşsiz bir hava getirmiş. Ve Kevin Spacey de her zamanki gibi başarılı bir performans sergilemiş. Spacey, kendisini hiç kasmadan bile güçlü performanslar sergilemeyi başaran nadir oyunculardan. Mesela Spacey, bütün film boyunca hiç sinirlenmemesine veya bağırmamasına rağmen sürekli bulunduğu sahnenin iplerini elinde tutuyormuş hissini vermeyi başarıyor.

    Bu film bittikten sonra insanların Baby Driver hakkında en çok konuşacağı şeylerden birisi, soundtrack olacak. Yapılan şarkı seçimlerini söylemek istemiyorum ama size rahatlıkla şunu diyebilirim ki Baby Driver, tüm zamanların en iyi film soundtracklerinden birisine sahip, nokta.

    Şimdi de Baby Driver hakkında değişen düşüncelerime değinelim. İlk izlediğimde sevmediğim ama ikinci izleyişimde takdir ettiğim yanlara yani. Baby Driver'ı ilk izlediğim zaman filmle ilgili en büyük sorunum, birinci ve ikinci yarıdaki ton uyuşmazlığıydı. Çünkü ilk yarı eğlenceli bir soygun filmi edasında ilerlerken, ikinci yarı ise birazcık daha karanlık bir suç/aksiyon filmi olarak ilerliyor. Her iki yarıyı izlerken eğlenmiş olmama rağmen filmi ilk izlediğim zaman bu iki yarı biraz fazla kopuk geldi. Çünkü filmin fragmanları bunun aksine, daha eğlenceli ve dinamik bir yapıya sahipti. Ama filmi ikinci izleyişimde Wright'ın ikinci yarı ile ilgili, ilk yarıya serpiştirmiş olduğu detayları fark ettim ve çıkan sonucu çok daha takdir ettim.

    Çünkü Baby Driver, kolayca "bu yazın en eğlenceli" filmi olabilirdi. Ama Baby Driver, beyninizin "off" tuşuna basıp seyirciye 2 saat boyunca eğleneceğiniz filmlerden biraz daha fazlasını sunmayı tercih ediyor ve ortaya gerçekten de umursayacağınız karakterler ve özgün bir atmosfer sunuyor. Eğer bu filmi benim gibi beklentileriniz çok yüksek bir şekilde izlediyseniz, bu detayların çoğunu kaçıracaksınız. Bu yüzden ne olur ne olmaz, filmi iki kere izlemenizde fayda var.

    Bunun dışında Baby Driver ile ilgili ufak bir sorunum daha var, o da Baby'nin Debora ile olan romantik ilişkisi. Bu konunun filmi biraz yavaşlattığını düşünüyorum. Çünkü film hızlı ilerleyen bir ilk yarıya ve aksiyon dolu bir finale sahip. Ve ortalarda bir yerde de bu romantik bölüm var. Yani bu konu hikayenin ilerlemesi bakımından işe yaramış ama Baby ile Debora arasındaki ilişkinin çok daha güçlü işlenebileceğini düşünüyorum. Çünkü onları aşırı umursadığımı söyleyemem. Ayrıca, Debora'nın filmde hayatını değiştirecek kararları bir saniye içinde almasını da garip buldum. Çünkü o zaman Debora ya çok zayıf bir karakter, ya da bu film bazen hayal gibi hissettiriyor. Bu da Baby Driver'la ilgili tek sorunum. Ama bu ufak soruna rağmen Baby Driver beni etkilemeyi başardı. Yarattığı etkiyi tamamen hissetmek için filmi 2 kere izlemiş olmama rağmen.

    Kısacası Edgar Wright, yine yapacağını yapmış. Baby Driver, inanılmaz performanslara, nefes kesici aksiyon sahnelerine, müthiş bir soundtracke ve kusursuz bir yönetmenliğe sahip olan bir iş. Bu yıl izlerken en çok eğlendiğim film oldu. Edgar Wright, harika işler yapmaya devam ediyor ve benim gözümde Baby Driver, ufak sorunlarına rağmen kesinlikle bir başyapıt. Olabilecek en yüksek sesle ve dev ekranda, en az iki kere görülmesi gereken bir deneyim. Kesinlikle bu yılın en iyi filmlerinden birisi, kaçırırsanız pişman olursunuz. İyi seyirler.

    Not: Filmin ikinci sahnesinde Baby'nin sadece tek çekimde kahve almaya gittiği bölümde duvardaki grafitilere dikkat edin. Çok havalı bir detay yakalayacaksınız.

    Dipnot: Bu arada merak ediyorsanız Edgar Wright'ın filmografisini size şöyle puanlayabilirim:

    1-) Hot Fuzz (9.5/10)
    2-) Baby Driver (9.3/10)
    3-) Shaun Of The Dead (9.2/10)
    4-) The World's End (8.9/10)
    5-) Scott Pilgrim vs. The World (8.6/10

    FİLMİN İYİ YANLARI:

    + Kesinlikle Edgar Wright!

    + Elgort, Spacey, Hamm ve Foxx'un karizmatik performansları.

    + Soundtrack.

    + Sahne geçişleri ve filmin hızlı ilerleyişi (bu filmin En İyi Film Kurgusu veya En İyi Ses Kurgusu'nda Oscar'ı kazanması lazım, o derece yani).

    + Özellikle ilk yarıdaki kaçış sahneleri.

    FİLMİN KÖTÜ YANLARI:

    - Debora ile olan ilişkinin filmi biraz yavaşlatması.

    - Filmdeki bütün detayları yakalayıp atmosferi gerçekten anlayabilmek için filmi 2 kere izlemeniz gerekebilir.

    TOPLAM PUAN: 9.3/10

    SPOILER İÇEREN BÖLÜM:

    spoiler: Edgar Wright, gerçekten de eşi benzeri olmayan bir yönetmen. Ve filmlerinin çok özgün bir işleyişi olmasının yanı sıra, onun bütün filmlerini tekrardan izlediğinizde hiç görmediğiniz detayları fark ediyorsunuz. Ve Wright'ın yeni filmi Baby Driver'ın her saniyesi de bu ufak detaylar ile dolu. Şimdi, normalde Baby Driver'ın spoiler içermeyen eleştirimin sonunda ufak spoilerlara değinmiştim. Fakat o kısım hakkındaki düşüncelerim tamamen değişti ve ben de genel anlamda bu filmde olan biten her şeye değinmek istedim. Böylece filmi dördüncü defa izledim ve bu sırada da not defterime 11 sayfa not aldım. Belki yanlışım veya eksiğim olabilir ama bu yazı tamamen kendi düşüncelerime göre olacak. Bu yazıyı daha çok yönetmenin bu filme koyduğu emeği ve filmin gerçek anlamını açığa çıkarmak ve bu esnada da filmin neredeyse bütün sahnelerinde gözünüzden kaçmış olan şeylere değinmek için yazıyorum. Hadi başlayalım. Film, tam 6 dakika süren bir araba kovalamaca sahnesi ile başlıyor. Filmde Baby, sürmeye başlamadan önce arabada şarkı söyleyip ritim tutuyor. Bu sahne, aslında Wright'ın 2003 yılında çektiği kısa filme direk gönderme yapmış. Wright'ın kısa filmi ile aynı tonu taşıyan bu sahneden sonra Bellbottoms şarkısı eşliğinde soluksuz bir kovalamaca sahnesi izliyoruz (ayrıca, Bellbottoms'dan daha mükemmel bir şarkı seçilemezdi bu sahne için). Zaman zaman bu kısım bana Drive'ı da hatırlatmadı değil. Sonra ikinci sahneye geçiyoruz. Filmin en çok sevdiğim sahnelerinden birisi olan, Baby'nin kahve almaya gittiği bölüm gerçekten de inanılmaz bir başarı. Bu sahneyi 28 defa çekmişler ve filmde de 21. çekimi kullanmışlar. İşte bu sahne, Wright'ın sinemaya dair tutkusunun kesin kanıtı. 2 dakika 50 saniye boyunca Baby, tek bir çekimde müzik dinlerken kahve almaya gidiyor ve bu esnada da dinlediği şarkının sözleri duvarda grafiti olarak görünüyor. Artı, Baby kulaklıklarını çıkarıp yeniden takınca müziğin ses tonu da aynı seviyede inip çıkıyor. Ve sahne bittiği zaman aynı anda şarkı da sonlanıyor. Yani bütün bu sahne, kusursuz biçimde senkronlanmış gibi hissettiriyor. Wright'ın bu sahneyi çekmeyi nasıl başardığına dair hiçbir fikrim yok doğrusu. Üçüncü sahne, soygun ekibinin bir araya toplandığı kısım. Ve bu sahnede Griff (Jon Bernthal), Baby'ye; "Eninde sonunda elini kana bulayacaksın ve kanı yıkadığın zaman çıkmaz" diyor. Bu doğru aslında çünkü bu sahne, filmin sonlarına direk bağlantı kuruyor. Önemli bir detay. Daha sonra, asansörden çıktıktan sonra Griff diyor ki: "Eğer beni bir daha görmezseniz, ölmüşümdür." İşin komik yanı, onu filmde bir daha görmüyoruz. Ayrıca Buddy, Baby'ye: "Eğer Doc ararsa, telefonunu açma diyor." Baby ise telefonunu açtığı için bütün bu işler başına geliyor. Çünkü bir sonraki soygun sahnesinde birisinin öldüğünü görüyor ve bu yüzden görevine bir türlü konsantre olamıyor. Bu arada otopark katında B3 (yani Baby'nin B'si) yazması hoş bir detay. Sonraki sahne, Baby'nin tekerlekli sandalyede olan bakıcı babası ile yaşadığı evde geçiyor. Bütün film neredeyse imkansız kaçış sahneleri ile dolu olduğu için filmin kendisi biraz hayal gibi hissettiriyor. Ev ortamı ise, Baby'nin hayal dünyasından çıkıp gerçek dünyaya geçiş yapması gibi hissettiriyor. Televizyonda onun yüzü görünüyor, hatta onun bakıcı babası bile Baby'ye sürekli "O dünyaya ait değilsin" diyor. Ayrıca, kanalları geçerken televizyondakilerin dedikleri şeyler, Baby'nin içinde bulunduğu duruma da direk bağlantılı. Bu sahne ile bir sonraki soygun sahnesi, filmin en önemli 2 sahnesi aslında. Ev sahnesi ile sonraki soygunda Baby, hayal dünyasından sıyrılıp gerçek dünyaya geçiş yapıyor ve suç işlerine bulaşmanın büyük sonuçları olup insanların zarar görebileceğini görüyor. Bu yüzden Baby, Doc ile 10 yıl çalıştıktan sonra bir sonraki soygundan sonra ödeşmek için ayrılıyor ve bundan sonra işin içine tekrar girip başkalarının hayatlarını tehlikeye atmak istemiyor. Gelelim gelecek sahneye. Baby, Debora ile tanışıyor. Ve Debora, Baby'de kendi şarkısını buluyor. (Baby, sonraki sahnede Debora'ya T-Rex'in Debora şarkısını öneriyor) Ve Baby de kendi şarkısını buluyor (Carla Thomas'dan Baby şarkısı). Bu sahne çok klişeymiş gibi görünse de işin iç yüzünde kaçıracağınız bir sürü şey yatıyor. Mesela restoranın duvarındaki Route 66 resmi. Debora'nın filmin sonunda Baby'ye gönderdiği ve Baby'nin hücresine astığı kartpostal resminde de Route 66 yazıyor. Çünkü o resim, Baby'nin Debora ve annesi ile olan bağlantısı gibi aslında (ikisi de aynı restoranda çalıştığı için). Bir de unutmadan Baby, Debora'ya "You are so beautiful" diyor, tıpkı bir önceki sahnede Baby'nin televizyonda izlediği çocuğun "You are so beautiful" demesi gibi. Bence bu sahne, Baby'nin çocuksu (bu durumda bebeksi de olur) yanını, masumiyetini daha fazla ortaya çıkartmak için yapılmış. Gerçek dünyaya atılıp en baştan, yeni bir başlangıç yapmak için. Sonraki sahne! Bats, Eddie Burunsuz, J.D. ve Baby, soygun planını Doc'dan dinliyor. Ve bu basit sahnede bir ton detay görüyoruz. Bu detaylardan en büyüğü, Bats'in giydiği tişörtün üzerinde kral iskambil kağıdı resmi olması. Bu, Bats'in durumu her zaman ele geçirmeye çalışması ve sürekli ekibin başında o varmış gibi davranmasını açıklıyor. Ama gerçekte ekibin başı o değil, Doc. Bats ve Doc ile çene çaldığı sahnede bu belli oluyor zaten. Bunun dışında Baby'nin sorununun adının Tinnitus olduğunu ve büyük planı öğreniyoruz. Burada en çok dikkatimi çeken kısım, şaşırtma ekibinin bir aracı havaya uçuracağı oldu. Gerçek soygun sırasında böyle bir şey yaşanmıyor. Bu da aklıma şunu getirtti: Eğer Baby'nin arabada dikkati dağılmasaydı bile soygun sırasında işler ters gidebilirdi. Ve soygun kısmına geliyoruz. Bu sefer çalan şarkının adı, The Damned'den Neat Neat Neat. Ve şarkının sözlerinde "Be a man, mystery man" olup ekibin Mike Myers maskesiyle soyguna gitmesi çok komikti (Mike Myers, Austin Powers'ı canlandırıyor ve Powers da "international man of mystery" olarak biliniyor) Onun dışında bu sahneden yeterince bahsetmiştim, soygunda her şey alt üst oluyor. Ama bundan sonra Bats'in arabada Baby'le konuştuğu sahne önemli bir detay içeriyor. Bats: "Bu işte duygusallaştığında, kurşunu yersin" diyor ve finalde de Baby, kurşunu yiyor zaten. Kulaklarına. Burası hakkında yazının sonunda konuşacağım. Bundan sonra bir flashback sahnesi ile Baby'nin geçmişine gidiyoruz. Sky Ferreira'nın canlandırdığı Baby'nin annesini görüyoruz. Baby'nin annesi ve babasını bir araba kazasında kaybettiğini ve annesinin ona aldığı ilk iPod'un kırıldığını görüyoruz. O iPod, Baby'nin ilk gözağrısı. Bu yüzden Baby, her gün ve farklı moda karşı yanında iPod'lar taşıyor. O ilk iPod ise annesini temsil ediyor. Bundan sonra Baby, iPod'unu açıp The Commodores'ın Easy şarkısını dinliyor. Bu şarkı hikayenin gerçek kalbi çünkü: 1-) İçinde Baby kelimesi geçiyor. 2-) Final sahnesinde Baby'nin annesinin söylediği şarkının aynısı. 3-) Şarkının sözleri, Baby'nin içinde bulunduğu durumu çok iyi anlatıyor. Hatta o kadar iyi anlatıyor ki, sırf şarkının sözlerinden filmin senaryosunu yazmışlar gibi hissettiriyor. Sonra Baby, Debora'nın yanına gidiyor ve sonra da, Goodfellas pizza dükkanında bir şöför olarak işe gidiyor (pizzacı adının Goodfellas olması bir tesadüf olamaz herhalde). Bu sayede Baby, kendisi yerine başkalarını da düşünmeyi öğreniyor. Bakıcı babasının sürekli "kendimden bahsetmiyorum" demesi ondan. Baby, gerçek dünyaya atılıp ayaklarının üzerinde durmaya başlıyor. Artık bir işi var, sevgilisi var ve kimsenin hayatlarını tehlikeye atmıyor. Derken Doc çıkıveriyor. Doc, Baby'yi geri çağırıyor ve eğer gelmezse ona ve sevdiklerinin başına gelecekleri söylüyor. Bu arada "why do you serve to goodfella instead a great fella like me?" cümlesi bayağı komikti. Doc, Baby'ye aynı grupla 2 kere iş yapmadığını ama onunla 10 yıldır çalıştığını söylüyor. Ama bir sonraki işte, önceden görmüş olduğumuz insanların ikinci defa bir araya geldiğini görüyoruz. Teorim şu: Baby, bu işe 12 yaşındayken başladığı ve daha küçük olduğu için her şey ona masumca geliyordu. Ve 10 yıl boyunca da bu devam etti. Ama asıl soygunu yapan kişiler, en büyük tehlikeyle karşı karşıya olduğu için işte bir daha çalışmak istemedi ve gerçek dünyanın sonuçları biraz ağır geldi. Baby ise bunun daha yeni farkına varıyor. Ve aynı ekip bir kere daha toplandığı zaman, çıkan sonuç pek de iyi olmuyor. Postane sahnesine geliyoruz. Bu sahne de oldukça önemli çünkü gişede bulunan bayan, direk filmin finalini 9 To 5 filminden replik kullanarak seyirciye anlatıyor: "Kimse acı istemez, herkes mutluluk ister. Ama biraz yağmur olmadan gökkuşağını göremezsin." Sonraki soygun sahnesinin başında Baby'nin arabasına yağmur yağıyor ve finalde de Baby, hapishaneden çıktıktan sonra arkada gökkuşağı beliriyor. Bundan sonra Doc, Baby'yi evine bırakıyor ve asansörü çağırıyor. Baby ise merdivenlerden çıkmayı tercih ediyor, Doc'la yollarını ayırmak istediği için. Bundan sonra ekip, planı duymak için bir araya geliyor. Siyah giyinmiş olan Buddy ve Baby, siyah iPod'dan (ilginç detay) Queen'in Brighton Rock şarkısını dinliyor. Bats ise lanetli olan şarkılardan bahsediyor: End Of The Road, Knock Knock Knock on Heaven's Door (Bats öyle diyor, şarkının gerçek adıysa Knockin on Heaven's Door) ve Hotel California. Ve bütün bu şarkıların sözlerinin bir kısmı da film ile ilgili! Bu sahnede en çok ilgimi çeken diyalog şuydu: -Buddy: "Senin hikayelerin sonunda hep birileri ölüyor mu?" -Bats: "Bunu bekleyip göreceksin herhalde." Ve bir sonraki soygunda ölen ilk kişi Bats oluyor, başka birisinin öldüğünü görmeden önce. İyi bir detay. Bundan sonra son soygun planını dinliyoruz. Elindeki oyuncak arabayı geri çeken Baby, kazara arabayı aşağıya düşürüyor (son sahnede Buddy ve arabasının aşağıya düşmesine gönderme). Ve bu sahneden sonraki şarkının adı şu durumu özetliyor aslında: Martha And The Vandellas'dan "Nowhere To Run Baby" şarkısı. Yalnız bu sahnede geçen şaka bildiğin dahice. Bats'in önceden duyduğu şeyleri yanlış söylediği ile ilgili birkaç şey yazmıştım. Bu yüzden bu sahne altın değerinde. Bats, Buddy'nin sevgilisi Darling'e gerçek adını soruyor. Buddy ise Bats'e "adımız gerçekten bu değil ki, lakap (moniker) bunlar" diyor. Darling ise bundan sonra adının Monica olduğunu söylüyor. Bu şakayı filmi anca dördüncü izleyişimde yakaladım. Bu arada şu isimlere de bir değinmek istiyorum. Bu isimler hakkında beni en çok büyüleyen şey, karakterlerin gerçek isimleri olmamasına rağmen herkes, hitap ederken farkında olmadan lakaplarıyla hitap ediyor olması. Baby'nin adı bütün şarkılarda geçiyor, Bats ise deli olduğu için böyle bir ismi var, Darling ise Buddy ona hitap ettiği için. Ve Buddy ise filmde en çok geçen lakap. Baby, restorana girince Debora'yı görüp Debora'nın "Your Buddy is here." demesi veya son sahnede bir polisin Buddy'nin yanına gelmesi ve "Are you OK, Buddy?" diye soru sorması. Gerçek isimlerini kullanmadan karakterlere hitap edilmesi dehşet derecede zeki bir fikir. Kasap sahnesine geliyoruz. Oradaki adam Baby'nin kulaklıklarından şüpheleniyor ve ona kayıt alıp almadığını soruyor. İşin ilginç yanı ise, Baby'nin yanında sürekli bir kayıt cihazı var. Konuşmaların mixini yapmak için. Ve bundan sonra Tequila şarkısının ritmine göre kurşunlar havada uçuşuyor ve ana karakterler arasında 360 derece bir çekim görüyoruz. Bunun ardından Bats, Debora'nın çalıştığı Bo's Dinner'a gitmek istiyor. Ekip içeriye girince "There's Something Wrong With My Baby" şarkısı çalıyor. Jamie Foxx, Darling'in tehditinden sonra: "Tam da Oscar'lık konuşma!" diye alkışlıyor. Oscar'a sahip olan Jamie Foxx'dan ilginç bir replik. Sonra ekip, Doc'un yanına geri dönüyor ve Doc, kasapta Bananas (delilik) kelimesini duymadığını söylüyor. (Bats de delilik anlamına geldiğinden, duyulmamasının nedeni belli zaten). Doc, ekibe kimin ilk ateş ettiğini soruyor ve büyük karar Baby'ye kalıyor. Büyük adam kararı veren Baby, soygunu yapmak istiyor. Edgar Wright, seyirciyi ufak tefek şeylerle şaşırtmayı başarabilen birisi. Baby'nin gece saat 2'de dışarıya çıkmaya çalışmasını ele alalım. Bats'in uyandığını görüyoruz ve onun Baby'yi durduracağını düşünürken onu engelleyen kişi Buddy oluyor. Ve tam Buddy, Baby'ye gitme izini vermişken işte o zaman Bats geliyor. Ana karakterine kolay çıkış yolunu vermiyor Wright ve bu sahnede filmin asıl kötü adamının kim olduğunu yavaş yavaş görmeye başlıyoruz. Gelelim son soygun sahnesine. Daha sahneye giriş müziğinden bir şeylerin olacağını anlıyoruz. Baby'nin bu işin içinden çıkmak istediğini fakat bu konuda bir şey yapamadığını görüyoruz. Ve bütün ekip arabaya bindiğinde Baby, beklenmeyen şeyi yapıyor: Hareket ediyor. Bats'i öldürüyor ve ekipten sıyrılıp tek başına kaçmaya çalışıyor. Fakat başarısız oluyor çünkü Buddy ve Darling ile yeniden karşılaşıyor. Bu arada müzik için de bir şeyler demek istiyorum, bu sahne için "Focus - Hocus Pocus" şarkısından daha iyi bir şarkı seçilemezdi. Ayrıca, Baby'nin farklı nedenlerden dolayı ekipten ayrı hareket etmeye çalışması da çok etkileyici. Mesela filmin açılış sahnesinde Griff, Baby'ye parmağıyla ileriyi gösterirken Baby ise arabayla geriye gidiyor çünkü onun işi bu (ve aynı zamanda hayatında yanlış yolda ilerliyor). Bu sahnede ise geriye gitmesi gerekirken Baby, tam gaz ilerideki araca sürüyor ve Bats'i öldürüyor çünkü bu işten sıyrılmak istiyor (işten çıkmak için tek doğru yol bu çünkü). Sonra Baby, Debora'nın yanına geliyor ve Buddy'yi görüyor (buradaki şakayı söylemiştim zaten). Şimdi, bu sahneyi ilk izlediğimde aklımı kurcalayan bir kısım vardı. Buddy, kahve istediği zaman Debora, sıcak kahveyi onun yüzüne atıp dikkatini dağıtmak yerine fincana koyuyordu. "Debora niye böyle bir şey yaptı ki?" diye düşünüyordum. Şimdi ise nedenini anladım. Debora'nın yaptığı şeyin saçma olduğunun farkındayım ama Baby'nin istediği şey de buydu zaten: Onu bu işlerden uzak tutmak. Bu yüzden bütün bu tehlikelerin içine giriyor Baby ve Debora'nın bir şey yapmasını engelliyor. Çünkü Baby, bu işin çoktan içinde. Debora ise masum bir kız. Buddy'nin bu sahnede Baby'ye söylediği söz önemli bu arada: "Müziğin sonuçlarına katlanacaksın." Bunu en sonda konuşacağım. Bundan sonra Bonnie & Clyde'a bir gönderme yapılıyor ve Baby, Debora'yı alıp Doc'un yanına son sürat gidiyor. Baby'nin arabayı durdurduğu zaman kameranın ona değil, onu geçip Debora'ya odaklanmasını da çok sevdim bu arada. Baby, kasetlerini almak için Doc'un yanına gidiyor. Doc, başta bunu kabul etmese de Debora'yı gördükten sonra izin veriyor. Sonra da diyor ki: "Bir zamanlar ben de sevmiştim." Doc'un bunu yapmasının nedeni biraz hızlı geçiştirilmiş olsa da aslında sadece bu cümle Doc'un amacını belirtiyor. Ve büyük final aksiyon sahnesine başlıyoruz. Bu sahneyi fragmanda gördüğüm zaman Doc'un ana kötü adam olduğunu düşünmüştüm, filmi izlediğim sıradaysa Bats'in ana kötü olduğunu. Ama hayır! Filmin asıl kötü adamı, Buddy! Brighton Rock şarkısı eşliğinde inanılmaz bir kovalamacadan sonra Buddy, Baby'yi kulaklarından vuruyor ama sonra üst kattan aşağıya düşerek ölüyor. Bundan sonra Baby, annesinin sesine uyanıyor. Annesi, filmin başlarında çalan Easy şarkısını söylüyor (bu arada, annesini canlandıran şarkıcı Sky Ferreira'nın seni gerçekten de inanılmaz). Ve birlikte gün batımına ilerliyorlar. Derken... Polis, barikat kurarak ikiliyi kıstırıyorlar. Ve Debora, geriye gitmeye çalışırken Baby, onu durdurarak araçtan dışarı çıkıyor ve ileri gidiyor, tıpkı son soygunda yaptığı gibi. Çünkü doğru olan yol bu. Ve Baby'nin 5 yılını hapishanede, 20 yılını ise göz altında geçirmek üzere mahkeme kararı veriliyor. Debora, ona kartpostallar atıyor ve Route 66 resimli olanı hücresine asıyor Baby. Ayrıca hapishane üniformalarının arkasında koca harflerle D.O.C. yazması da inanılmaz bir detay. Baby hapishanede olduğu içim bu işten hala tam olarak kurtulamadığını gösteriyor. Fakat hapishaneden çıktıktan sonra Baby'nin hayallerini süsleyen siyah beyaz ton, gerçeğe bürünüyor ve Debora ile Baby birbirine kavuşuyor. Bu sahnenin önceden hayal olduğunu düşünmüştüm çünkü Debora'nın tek hayali, Batı'ya doğru yol almak ve hiç durmamaktı. Bu final ise o amacı yok ediyor gibi duruyor ama işin de güzelliği burada zaten. Filmin çoğunluğu bir hayal gibi hissettirse de bir süreden sonra gerçeklik işin içine giriyor ve ana karakterlere tam olarak hayal ettikleri sonu vermek yerine gerçekçi ama mutlu bir son veriyor. Peki filmin asıl amacı neydi? Müzikle olan şeyler sırf havalı görünmek için mi vardı yoksa bir amaca hizmet ediyor muydu? Bu filmin ana karakteri ne Buddy, ne Doc, ne Bats, ne Debora, ne de Baby. Bu filmin ana karakteri, müziğin ta kendisi. Bu filmdeki müzik, hayatı temsil ediyor. Filmin her saniyesi müzikal gibi hissettirdiğinden filmden müziği çıkarmayı hayal bile edemiyorsunuz. Eğer çıkarırsanız, sonuç hiçbir şeye benzemez çünkü. Bu yüzden Baby Driver, bilindik konusuna rağmen bu kadar farklı ve özel hissettiriyor. Baby'nin kulakları, onun hayatta en önem verdiği şey aslında. Çünkü annesinin müziği, Debora'nın sesi ve iPod, filmin müzik konusunda en çok odaklandığı şeyler. Karakterleri birbirine bağlayan ve hayat gibi hissettiren şey, müzik. Bu yüzden filmdeki karakterlerin adı müzik sırasında geçiyor ve bulunduğu duruma hitap ediyor. Hatta Buddy: "Müziğin sonuçlarına katlanacaksın" diyor, yaptıklarından dolayı hayatın sonuçlarına katlanmak gibi. Filmin ana karakterinin müzik olmasının en büyük nedeni, filmde en çok karaktere sahip olması. Müzik, sadece tonu ve sözleri ile ana karakterlerin içinde bulunduğu durumları anlatıp size de o duyguyu yansıtıyor. Baby Driver, tam anlamıyla kusursuz bir film olmayabilir ama kesinlikle bir şaheser. Edgar Wright, resmen kendisini aşmış. Oyunculuklar, senaryo ve kovalamaca sahneleri inanılmazdı. Ama en önemlisi, soundtracke hayran kaldım. Spoilersız eleştirimde dediğim gibi, Baby Driver tüm zamanların en iyi soundtracklerinden birisine sahip. Bulunduğu durumu sırf sözleri ve ana karakterlerin adlarıyla anlatmayı başaran, bundan daha iyi bir soundtrack bulabileceğinizi zannetmiyorum. Bu analiz yazımda atladığım şeyler elbette var, ben sadece en çok dikkatimi çeken noktaları yazmak istedim. Şahsen, benim film hakkındaki düşüncelerim bunlar. Umarım bazı düşüncelerinizi açığa kavuşturmuşumdur. Uzun lafın kısası, Baby Driver'ı izleyin. Sevseniz de sevmeseniz de, vaktinizi ayırmaya kesinlikle değer. Bu yılın en iyilerinden birisi. İyi seyirler.
    Daha Fazlasını Göster
    • En son Beyazperde eleştirileri
    • En İyi Filmler
    • Basın Puanlarına Göre En İyi Filmler
    Back to Top