Zihinmizdeki kilitli çekmecelere...
Yazar: Melis ZararsızÖyle bir dönemden geçiyoruz ki toplum olarak… Belki yeni değil yaşananlar, ama bilinç daha farklı artık. Tepkiler daha farklı. Yeni nesil midir, bilgi çağı, iletişim ve paylaşım çağı oluşundan mıdır geçtiğimiz çağ bilinmez ama artık haksızlıklara tahammülümüz daha sınırlı! Daha çok tepki veriyor, sıkıntılarımızı dile getiriyoruz toplum olarak. Geziyi de örnek verebileceğimiz üzere, artık haksızlığa uğrayan ne pahasına olursa olsun susmuyor. Özellikle de gençler.
Ve de kadınlar. Kadınların maruz kaldığı haksızlıklar toplumumuza özgü sayılmaz elbette ama ataerkil toplum yapımızda daha belirgin, daha şiddetli yaşanan durumlar da aşikar. Kadının beden gücü olarak erkekten daha güçsüz oluşu, ruhsal olarak hassas ve anaç, cinsel anlamda ise edilgen oluşu maalesef yüzyıllar boyu nice haksızlıklara gebe kılmış bu cinsi… Örf anane, din, gelenek, görenek, töre vs. de buna eklenince elbette bu haksızlık şiddetten tacize, tecavüzden cinayete, şekilden şekile girmiş.
Evet, örneğin ülkemizde bir sembol haline gelen Özgecan cinayetinden sonra çoğu kadın, hatta çoğu birey, bu zamana kadar yaşamış olup da sakladığı şiddeti, tacizi anlatmaya başladı. Utanması gereken bizler değildik çünkü, başkalarıydı. Çekmeceler filmini şahsen tüylerim diken diken olarak izledim çünkü tam da Özgecan olayının sembol olduğu bir dönemde kadına tacizin, belki de beklenmeyen bir kültürel ortamda, beklenmeyen, ruhsal yansımasını bize izletmesi bir yana, kendi kişisel yaralarıma denk gelen kısımları; Türkiye’de, modern bir toplumda da yaşasa, kendi kişisel tarihinde bu baskıyı deneyimlemiş bir kadın yazar olarak beni ayrıca sarstı.
2008’de eşcinsel olduğu için öldürülen Ahmet Yıldız'ın hikayesinden esinlenerek yazılan bir hikayeden uyarlanan Zenne’nin yönetmenleri Caner Alper ve Mehmet Binay, bu kez de çocukluğundan itibaren babasının psikolojik tacizine uğrayan bir kızın kadınlığa giderken yaşadığı büyük depresyonu bize iliklerimize kadar hissettirerek anlatıyor. Bir mankenin gerçek hayat öyküsü olduğunu söyledikleri filmlerinde Zenne'de olduğu gibi renkler son derece baskın. Sinematografik olarak son derece şık, renkli bir yapıya sahip, metaforlarla zenginleştirilmiş olan filmde Taner Birsel, Tilbe Saran, Nilüfer Açıkalın, Ece Dizdar, oyunculuklarını konuşturuyorlar.
Herkesin zihninde çekmeceler olduğunu söylüyor filmdeki doktor. Bazı çekmecelerimizi dolduracak bir şey bulamadığımızda, boş kalan çekmecelerin yaşımız büyüdüğünde bize büyük hasar verdiğini anlatıyor. Filmde flashback’lerle Deniz karakterinin çekmecelerini nasıl doldurmaya çalıştığını ve boşlukların nelere yol açtığını görüyoruz. Deniz’in bu boşlukları savruk bir cinsellikle doldurmaya çalıştığı sahneler aklıma yine bir gerçek yaşam öyküsünden yola çıkılarak beyazperdeye aktarılmış olan Wild/Yaban filmini getirdi. Bambaşka iki film gibi görünse de, bir kadının kendini kaybedip yeniden bulması bağlamında ortak noktaları çok fazla... Sonunun gereksiz yere uzadığını düşünüyorum filmin, tek eleştirim bu olabilir, her şeyin çözüldüğü, süre olarak da izleyicinin belirli bir doyuma ulaştığı noktadan sonra hikaye sündürülmüş gibi hissediliyor.
Yine de birden fazla kez izlenmesi gereken ve insan psikolojisi üzerine belki de uzun uzun konuşturacak, değerli bir Türk filmi Çekmeceler.
twitter.com/blossomel
http://www.melisinema.net