Çakallık diz boyu ama sıfır sıkıntı...
Yazar: Melis ZararsızÇakallarla Dans, 2010’da vizyona girmişti. O zamana kadar Murat Şeker, ülkemizde sinemaya giden kesimin nabzını iyi tutabilen, filmlerine Yeşilçam tadı da katabilen, temiz işler yapan genç yetenek bir yönetmen olarak kendini göstermişti diğer filmleriyle. Çakallarla Dans da ismiyle olsun, kadrosuyla olsun dikkat çekici idi şüphesiz, İlker Ayrık, Timur Acar, Murat Akkoyunlu ve Şevket Çoruh, hem tiyatrodan hem televizyondan tanınan, sevilen, saygı duyulan oyuncular, biraraya gelişlerinde de muhteşem bir kimya var. Bir yönetmenin en büyük başarılarından ve artılarından biri kanımca birbirine kimyası uyan oyuncuları biraraya getirebilmek çünkü bazı filmlerde, teknik ya da hikayesel eksikler olsa da açığı kapatacak kadar önemli bir detay olabiliyor bu. Bu dörtlü o kadar güzel bir “ekip” haline geldi ve ilk film vizyonda büyük başarı göstermese de kulaktan kulağa o kadar konuşuldu ki, ikinci filmi çekmek de bir nevi şart oldu. Çakallarla Dans 2, 2012 sonunda vizyona girdi ve ilkinden çok daha fazla gişe yaptı. Hem samimi ve sıcak bir mahalle öyküsü hem de suçu da içine harmanlayan, temposu hiç düşmeyen absürt bir komedi Çakallarla Dans. Yabancı örnekleri çok fazla bu türün, ama onlara çok da fazla öykünmüyor, bize ait, mahalle kültürüne ait öğeleri kullanmayı tercih ediyor yönetmen ve senarist, iyi de yapıyor. Mizah bizim mizahımız, hafif küfürlü, hafif delikanlı, arkadaşlığa, bağlılığa odaklı, ama arabeske de kaçmayan, kıvamında bir “Türk” öykü bu 3 filmde de anlatılan.
Bilen bilir, ilk filmde de ikincisinde de ekibin başına gelmeyen kalmıyordu hatta ikinci filmde hapisin yolunu bile boylamışlardı, ne de olsa çakal bunlar, ama sürekli de "bu çakallık nereye kadar" sorgulamasındalar…Son filmde kişisel gelişim kurslarına gittiğini görüyoruz ekibin, başlarını beladan uzak tutmak istiyorlar artık, “işimdeyim gücümdeyim” haline gelmek istiyorlar, paraları pulları yok ama düzgün işlerde çalışma gayretindeler, bir şekilde düzgün hayat peşindeler ama çok kısa sürüyor bu hayalleri. Del Piyero Hikmet (Murat Akkoyunlu) vapurda tanıştığı dilsiz bir kıza bir görüşte aşık oluyor, kısa bir süre dünyanın en naif flörtünü yaşıyorlar ve Hikmet arkadaşlarından yardım istiyor: bu peri kızıyla evlenecektir ve kızın annesinin de ricasıyla sevdiği kadının ameliyat olmasını ve dilinin çözülmesini istemektedir, ama o kadar ameliyat parasını nereden bulacaklar? Eee,çakal bunlar, ne yapar eder bulurlar değil mi? Evet, yine başlarına iş açmak zorunda kalırlar ama bu kez çok ters köşeden yerler golleri!
Film başladığında, ilk 15 dakika hikaye bir savruluyor, adeta iki filmden sonra bu adamların ne yapıyor ne ediyor oldukları, hayatın ne noktasında olduklarını oturtmakta zorlanmış senarist, halbuki bağlanacak ve sonrasında akacak çok güzel noktalar bulmuşlar, o noktalara gelene kadar sarkıyor açıkçası hikaye, fakat filmin yarısına gelmeden bir anda kendinizi yine muhteşem bir tempoya kaptırmış gitmişken ve ağzınız açık gülerken buluyorsunuz. Yine küfürle güldürme var, doğruya doğru, ama bu ekibe yakışan, basit ve ucuz kaçmayan, yerinde diyaloglar bunlar. Sonlara doğru arabayla kovalama sahnelerinde kahkahaları patlattık doğrusu.
Murat Şeker ve Ali Tanrıverdi’nin en sevdiğim özelliği ise, kolay hazmedilebilir, bir dert anlatmayan, amacı keyiflendirmek olan komedi hikayeleri anlatsalar da beyazperdede, içine mutlaka gündemle ilgili unsurlar katıyor olmaları, hoşlarına gitmeyen durumlarla ilgili söyleyeceklerini, yaşadıklarımızın içindeki duruşlarını mizahın içine katarak belirtmeleri.. Filmde "trafodaki kedi" gibi mizahi dokundurmaların yanısıra "Ali İsmail Korkmaz parkı"nı göstermeleri gibi ince dokunuşlar vardı, gülerken gözlerimizin önünden bir hüzün bulutu geçmesine sebep olan…
Bu arada, filmde analı-kızlı oyuncular var: Derya Baykal ve Derya Şensoy. Hikayeye güzel bir enerji katmış oldukları kesin, fakat esas takdirleri toplaması gereken oyuncunun Didem Balçın olduğunu söylemeden edemeyeceğim, Servet (İlker Ayrık)’in seksi, azgın karısı Fatma rolündeki oyuncuyu izlemeye doyamadım bu kez, en çok da ona güldüm. “Çakal” ekibin performansları da yine son derece yüksek. Haftanın keyif vericisi. Devamı da gelir mi gelir gibi…Buradan Sugarworkz'ün onuncu senesini de kutlamış olalım, nice keyifli yapımlara...
www.twitter.com/blossomel