Karışık Kaset uzun zamandır beklediğim filmlerden biri. Bunun en büyük sebeplerinden biri de, 90’lar Türkçe pop müziğini içinde barındırmasıydı. Şarkılardan geçen filmleri hep sevmişimdir. Müziksiz nasıl her şey eksikse, filmler de öyle benim için. Karışık Kaset de böyle müzikle doyuracak bizi diye büyük beklenti içine girmiştim. Sonunda gala akşamı geldi çattı, büyük keyifle kuruldum koltuğa. Dünya Dönüyor ile açıldı perde, Ulaş’ın buram buram doksanlar kokan odasında.
13-14 yaşında hemen hemen aynı şarkılarla yaşadım ilk heyecanları, aynı Ulaş ve İrem gibi. Karışık kasetler aldım, verdim. Listeler yaptım. Hatta aynı Ulaş’ın babası gibi bir dayım var. Bit pazarından bulduğu kasetleri, plakları konuşur, dinlerdik zamanında. Bir çoğumuzun benzer hikayeleri vardır belki. Hala film öncesi kitabı okuyamadığım için kendimi kötü hissediyorum ama, filmin ardından zaten farz oldu. Çünkü film bana beklediğimi vermedi. Eksikti, kopuktu, hatta inanmayacaksınız belki ama duygusuzdu. Ulaş ile İrem, yıllardan yıllara koşarken seyirciyi beklemiyordu. Onların nasıl aşık olduklarını, o okul formalarının altında atan küçük kalplerin, nasıl bugün takım elbiselerin, gece elbiselerinin altında da attığını anlayamadık. Fragmanda da görmüşsünüzdür, hani Ulaş soruyordu; “Nasıl oluyor da, oluyor?” diye. Hakikaten nasıl oldu da oldu ya da ondan önce ne oldu? Elbette yıllara yayılan bir filmin bize her şeyi anlatıp, göstermesini beklemiyorum ama o aşktan bana geçen, içimi titreten bir şey olmadı. Takılmadım onların peşine mesela, film çıkışı Özge Özpirinççi benim için hala İrem değildi, Sarp Apak da Ulaş. Ama küçük oyuncular için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. 90’larda Pendik’te başlayan o aşkın küçük kahramanlarını oynayanlar, İrem ile Ulaş’tı işte.
Bir filmi filmi yapan o kadar çok dinamik var ki, hani böyle Ulaş’ın kasetlerden yaptığı gibi bir domino etkisi vardır bir filmde de. O aradaki taşlardan birini aldın mı, bütün sıra bozulur. İşte Karışık Kaset’in de maalesef birkaç taşı eksikti. İddia ettiği gibi müzikle dolu bir film de değildi, mesela Dünya Dönüyor haricinde hiçbir şarkıyı tam olarak duyamadık. O da işin telif hakları ile ilgili kısmı olsa gerek.
İşin özü; filmin vaat ettiği büyük aşkın yerine bir baba oğul hikayesi izledim ben, o ilişkiyi daha anlaşılabilir, daha samimi buldum. Tabii bunda Bülent Emin Yarar’ın kusursuz oyunculuğunun da büyük payı var. Bir de sanat yönetimini tebrik etmek isterim.
Nihayetinde bu bir ilk film, Tunç Şahin’in ilk yönetmenlik denemesi. Bu ayrıntıyı göz önüne alıp, beklentileri biraz aşağı çekersek, gayet de keyif alabiliriz Karışık Kaset’ten.