Ava giderken avlanan uzaylı kardeşlerimiz
Yazar: Murat Tolga ŞenPredator... Kendi gücüne denk savaşçılar bulup onları alt etmek ve onlarla avlanmak için başka gezegenleri ziyaret eden bir savaşçı. Karizmatik savaş giysisi ve tüm yüzünü kaplayan miğferiyle tüm 80’ler çocuklarının aklını alacak kadar etkileyici...Miğfer çıktıktan sonra karşılaştığımız efekt harikası yüzünü unutmak da mümkün değil!
Avcılar daha önce pek çok kez dünyamızı ziyaret etti ve avlandı. İlk Predator filmi sadece Arnold Schwarzenegger’in kaslarına güvenmiyordu. Film, zanaatkâr yönetmen John McTiearnan’ın elinden çıkma çok iyi bir aksiyon bilim kurgu seyirliği idi. 80’lerin ruhuna uygun şekilde epey kan ve barut kokusu sinmiş bu film çoktan kült oldu. 1990 yılında çekilen ve hikayeyi şehre taşıyan devam filmi, oradan oraya koşturan Dany Glover sayesinde seyrediliyor ve Predator evrenini bir şekilde genişletiyordu. Aslına bakarsanız, Predator’ü şehrin ortasına getirip orada avlandırma fikri çok da orijinal değildi. İlk film Alien ve Rambo kurgularını aynı macerada harmanlarken devam filmi bir Cehennem Silahı tadı yakalamaya çalışıyordu.
Gelin görün ki, Predator ve Alien’den daha çok para kazanmak isteyen 20th Century Fox firması 2. filmde izlediğimiz bir sahneden (Predator gemisindeki Alien kafatası…) ilham ve cesaret alarak bu iki uzaylı garabetin karizmasını yerle bir eden Alien vs. Predator filmlerini çekti. 2010 yılında bu kez insanların başka gezegene gittiği ve avdan avcıya dönüştükleri, ne eleştirmene ne de seyirciye hoş gelen bir Predators kalkışması var. Stereoidlerin de yardımıyla epey kaslanmış gözüken Adrien Brody’nin, genizden konuşmak ve çoğu sahnede 'benim burada ne işim var, xx milyon $ için değer miydi!' der gibi bakarak dolanmak dışında filmin hatırlanacak bir tarafı yok.
O filmden tam 8 yıl sonra yeni bir Predator macerasıyla karşı karşıyayız. İlk filmde yan rollerden birinde (Hawkins) senarist-yönetmen-oyuncu Shane Black yazıp çektiği için aşırı heyecanlandığım ve beklentiye girdiğim yeni Predator filminden kafam karışık ayrıldım. Açıkçası seyrettiğim şey yüzünden eğlenmemiş, iyi vakit geçirmemiş değilim ama daha farklı, daha fazla bir şey bekliyordum.
Predator evreni, avcıların avlandıkları gezegenlerden DNA toplayarak kendilerini geliştirdikleri ve daha gelişmiş savaşçılara dönüştükleri bilgisiyle genişlemeye devam ediyor. Eski Predatorlar bardak oldu diyen film karşımıza alt edilmesi neredeyse imkansız bir Ultimate Predator çıkarıyor. Olay örgüsü, sanat-görüntü yönetimi ile 80’leri özledim diye bas bas bağıran filmin ilk 40 dakikası oldukça iyi ancak sonra 87 yapımı orijinal filmdekine benzer savaşçı bir tim oluşturma fikri çuvallıyor. İşin içine orada neredeyse bir Yeşilçam duygusallığı girmiş. Uzakdoğu aksiyonlarında falan da karşıma çıkıyor bu türden bir yürütme hali ama Predator filminde çalışmaz!
Bilinçli yapılıp yapılmadığını anlamadığım bir B movie olma gayreti var bu yeni Predator filminde ancak tripten tribe giren oyunculuklar günümüz kurgu-gerçekliğinde sandviçin içindeki bayat sos tadı veriyor ve filmden soğutuyor. Bir yerden sonra aksiyon da dizginlenemez hale geliyor ve ucuz CGI yüzünden orada da işler yolunda gitmiyor. Film, sonuna kadar izleniyor ancak bir zamanlar Predator izleyerek büyümüş yetişkinlerden ziyade günümüz çocuk-gençlerini hedefliyor gibi... O zaman da filmdeki şiddet sahnelerinin neden bu kadar abartılı olduğunu sorguluyor insan.
Yine de bilimkurgu aksiyonlarını seven seyirci için oyalayıcı bir film... Filmin giderek hızlanan ve finalde lunapark abartısına kavuşan ritmi ilginizi diri tutacaktır ancak bu film de Predator efsanesine övgüyle eklenecek bir halka olmaktan uzak, önemsiz ve çabuk unutulacak bir yapım. İyi seyirler...
murattolga@gmail.com