Şu ana kadar yazıp çizdiklerimizi şöyle bir kontrol ettiğimizde, çektiği bütün filmleri izlemiş (hatta bir kısmını defalarca) olmamıza rağmen hiçbir Steven Spielberg filmini yorumlamadığımızı fark ettik…
Yönetmen olarak çektiği “Duel” (1971), “The Sugarland Express” (1974), “Close Encounters of the Third Kind” (1977), “1941” (1979) ve yapımcı olarak katkıda bulunduğu “Poltergeist” (1982) favori Spielberg filmlerimiz arasında yer alsa da bu akşam sırada fırından taze çıkan “Ready Player One” var…
Fırsat bulduğumuzda, adını andığımız bu beş Spielberg filmini de yorumlamaya çalışacağımız sözü değil de notunu da düştükten sonra bu akşamın filmi “Ready Player One” ı incelemeye başlayalım…
Sağda solda o kadar çok şey yazılıp çizildi ki; o nedenle, Ernest Cline’ın aynı adlı bilim kurgu romanından (2011) yine Ernst Cline’ın kendisi ve Zak Penn tarafından sinemaya uyarlanan filmin konusu hakkında halen bir şeyler söylemeye gerek var mı bilemiyoruz?
Eğer spoiler vermeden çok kısa bir özet yapmak gerekirse; ailesini küçük yaşta kaybeden ve hayatın gerçeklerinden kaçarak zamanının neredeyse tümünü The Oasis adlı oyun evreninde geçiren Wade Watts ve arkadaşlarının başı çektiği bir ekiple diğerleri arasındaki oldukça hareketli bir kapışma ve nihayetinde de hesaplaşma hikâyesinin anlatılmakta olduğu söylenilebilir… Zira oyunun yaratıcısı milyarder James Halliday, bir video aracılığı ile The Oasis evreninin içine üç anahtar sakladığını ve öldüğünde de yarattığı oyunun ve servetinin kontrolünün bu anahtarları bulan kişiye geçeceğini açıklamış ve o sebeple de herkes bu anahtarların peşine düşmüştür…
175 milyon dolar gibi oldukça ciddi bir bütçeyle çekilen ve 29 Mart 2018’de vizyona giren filmin, 18 Haziran 2018 itibarıyla gişe hasılatı yaklaşık 582 milyon dolar… Bizce bu miktar, 1971’de “Duel”i çeken 25 yaşındaki genç ve idealist sinemacıdan günümüzün başarılı sinema endüstrisi yatırımcılarından birine evrilen Steven Spielberg için hiç de şaşırtıcı olmayan bir rakam…
Tekrar filme dönecek olursak…
Öykü 2045’de geçmesine rağmen, mekân, kostüm ve dekorlar dışında filmde kullanılan müziklerden (Van Halen, George Michael, Prince, Duran Duran, Bee Gees, Eurythmics, Bruce Springsteen) gönderme yapılan filmlere (“The Shining – 1980”, “Back to the Future – 1985”, “The Breakfast Club – 1985”), film karakterlerine (Chuky, Ninja) ve Robert Zemeckis'e kadar neredeyse hemen her şey 1980’lere ait…
Filmin oyuncu kadrosu için pek fazla bir şey söylemek istemiyoruz… Çünkü 140 dakikalık filmde ağırlıkları pek fazla hissedilmiyor…
Filmde, işin çok önemli bir kısmı kamera arkasındaki görsel efekt ve “The Shining” (1980) deki Overlook Hotel ile o otelin 237 numaralı odasında yaşananları aslına uygun olarak yeniden canlandıran sanal efekt cambazlarınca kotarılmış gibi duruyor… Zaten o nedenle de Spielberg, “Saving Private Ryan” (1998) den bu yana çektiğim en zor filmdi dediği “Ready Player One” daki son derece başarılı görsel efektler için “Star Wars” serisinin yaratıcısı George Lucas’ın kurucusu olduğu Industrial Light & Magic firması ile çalışmış…
Öyle aman aman bayılmasak da, uzun olmasına rağmen sıkılmadan ve keyifle izlediğimiz bu filmi, türün meraklılarına hiç düşünmeden rahatlıkla önerebiliriz…
İzleyecek herkese keyifli seyirler,
Son bir not:
Tüm hakları bize ait olan bu yorumun orijinali; bir başka mecrada tarafımızca, 20 Haziran 2018 günü saat 01.43’de yazılarak paylaşılmıştır...