Patron çıldırdı!
Yazar: Banu BozdemirMadagaskar serisinden ve Megazeka’dan tanıdığımız yönetmen Tom Mcgrath Patron Bebek’le yine süper bir animasyona imza atıyor. Yedi yaşındaki Tim’in yeni bir kardeşinin (ama tuhaf bir kardeş) olması ve tüm ilginin onun üzerine yoğunlaşması fikri gibi duran film bir anda ‘büyümeyen’ kavramıyla bir çatışmanın içine giriyor. Ama bu takım elbiseli, bond çantalı, gözlüklü aslında bebek olmayan bebek modeli her şekilde filmin odak noktası olmaya aday. Zira dünyadaki bebek nüfusuyla büyümeyen ve gittikçe sevimliliştirilen köpek nüfusu ve ailelerin seçim konusunda kafalarının karışması etrafında yoğun bir aksiyon sunan filmimizde bebek görünümlü bu işadamını filmin her karesinde görmekten müthiş keyif alıyorsunuz. Filmin kahramanının çocuklar olması ve filmdeki çoğu detaylarıı onların fark edip, çözüm üretmeye çalışması da filmi farklı noktalara taşıyan detaylardan.
Marla Frazee isimli bir yazarın resimli kitabından uyarlanan hikaye minik köpeklerle, minik bebekleri karı karşıya getirmeden çözüm bulma anlayışına giden, hınzır, zekice tasarlanmış ve kurgulanmış ve bir o kadar da sempatik bir animasyon olmuş. Çocukların yanında büyüklerin de keyifle izleyeceğini söylemek mümkün. Dreamworks bu anlamda karakterlerini sevimli hamlelerle her iki tarafında seveceği modlara çekmeye başarıyor. Çocuklar birebir bağ kurarken, büyükler de bu pofidik karakterlere sempatiyle bakmayı başarıyor. Film sahip olma konusunda bebek ve köpek arasında bir tercih unsuru yaratmaya çalışıyor gibi dursa da asıl meselenin genetiğiyle oynanan hayvanlara dair bir eleştiri olduğunu düşünmekteyim. Her geçen gün cep boyutuna geçen, büyümeyen ve sevimlilik fotmatı atılan hayvanların rahat bırakılıp doğal gelişimlerini tamamlamalarına dair bir öneri modeli sunuyor ama bunu o kadar soft yapıyor ki bebeklerle köpekler karşı karşıya getiriliyor sanıyoruz.
Bir abi kardeş hikayesine dönüşmesi, yani normalleşmesi için elinden geleni yapan filmin bunu bir şekilde başardığını da söylemek mümkün. Tim ve tuhaf kardeşi arasında yaşananları izlerken filmin bir yandan da ‘yaşayarak tanıma’ yönünde bir algı yarattığını, Tim’le kardeşi arasında geçenlerin diğer çocuklara örnek teşkil etmesi gerektiğini kendisine amaç edindiğini görüyoruz. Tabii seslendirme kadrosunun gücüne dublaj nedeniyle erişemesek de bebeğimizi seslendiren Alec Baldwin’in iyi iş çıkardığına eminiz. Bizdeki seslendirmelerin de hakkını vermek lazım, zira izlediğimiz şeyden yüksek düzeyde keyif almamızı sağlayan etkinin başında onlar da geliyor.
Büyüklerin çok fazla ciddiyeti almadığı animasyonların öyle sevimli bir mesaj bombardımanı oluyor ki izlerken ekstra keyif alıyorum ben kendi adıma. Patron Bebek’te büyümüş de küçülmüş bebek konsepti ve bunu ‘dikkat sevimlileşme yükseliyor’ nidasıyla taçlandırması da bir hayli seyirlik olmuş. Büyük küçük herkese tavsiye edilir...