Hesabım
    Aşıklar Şehri
    Ortalama puan
    4,1
    367 Puanlama
    Aşıklar Şehri hakkında görüşlerin ?

    39 Kullanıcı yorumları

    5
    12 Eleştiri
    4
    12 Eleştiri
    3
    6 Eleştiri
    2
    4 Eleştiri
    1
    3 Eleştiri
    0
    2 Eleştiri
    Sırala
    En yararlı eleştiriler En yeniler En çok eleştiri yazmış üyeler En çok takip edilen üyeler
    Eda E.
    Eda E.

    Takipçi 4 değerlendirmeler Takip Et!

    4,5
    14 Ocak 2017 tarihinde eklendi
    BERKE:
    Damien Chazalle kariyerinin üçüncü filmi La La Land'i çekmeye başladığı zaman, burun kıvırıp "meh! müzikal mi?" demiştim. Pek müzikal film izleyicisi değilim. Animasyonlar hariç bana pek hitap etmiyor. Hayır, müzikal kötü demiyorum.
    Sadece üst düzey bir film fikri bana pek gerçekçi gelmiyor-du. The Sound of Music, Singin' in the Rain, Grease , The Rocky Horror Picture Show gibi gayet sevdiğim müzikal filmler olsada, şarkı söyleyip dans etmeli filmler bana 50-60'lı yıllara özgü gibi geliyordu. Hemde Moulin Rouge, Les Misérables gibi kaliteli, nispeten son dönem filmleri olmasına rağmen. Yinede haklı çıktığım bir nokta oldu. La La Land 50-60'lı yılların arasından fırlayan modern bir başyapıt. Film 3-4 ay önce Venedik'te dünya prömiyerini yaptığında gelen eleştiriler beni öyle heyecanlandırıp beklentimi öyle yükseğe koydu ki bunu karşılayacabileceğini düşünmüyordum.

    Biz filmi Türkiye gösterimden 9 gün önce İKSV galaları etkinliğiyle erkenden izleme fırsatı bulduk.

    Film henüz yarısına geldiğinde beklediğimi almış ve klişe bir hikayenin muhteşem anlatımıyla karşı karşıya kalmıştım. Sinemaya ve müzikale öyle büyük bir saygıyla yaklaşılmış ki oturduğum yerden sadece aptal sırıtışlarla izlemek zorunda kaldım. Film muazzam renkleri, kostümleri ve tasarımlarıyla hayran bırakıyor. Sinematografi'de Linus Sandgren her anıyla muhteşem görüntüler yakalamayı başarmış. Açılış sahnesinden tutun da Planetarium sahnesine, oradan da final sekansındaki muhteşem sahneye kadar herşeyiyle dört dörtlük bir iş çıkarıp beni kendisinin abonesi yapmayı başardı.

    Başta Emma Watson ve Miles Teller başrol için seçilen oyuncularmış, Ryan Gosling ve Emma Stone haricinde birilerini düşünmek bir hayli zor geliyor şuan. İki oyuncuda kariyerlerinin belkide en iyi performanslarını sunup heykelciğe göz kırpmışlar. Filmdeki mutluluğuda, komediyide, dramıda direk seyircinin beynine işlemeyi başarıyorlar.

    Müziklere ise ayrı bir parantez açmak gerek diye düşünüyorum. Another Day of Sun , City of Stars , A Lovely Night gibi çok başarılı şarkılar filmde bize müzikalin tüm ruhunu veriyor. Beklediğim filmler öncesi score ve sountrack dinleme huyumdan dolayı film öncesi tüm müzikleri ve hatta neredeyse tüm şarkıları ezberlemiştim. Justin Hurwitz, Mia & Sebastian's Theme ile muhteşem bir tını yakalamış ve bunu filme tüm müzik aletleriyle yedirip film çıkışında müzikleri mırıldanarak çıkmanızı sağlamış. Akademi ödüllerinde net bir şekilde "En iyi müzik" dalının favorisi olduğunu söyleyebiliriz.

    Film diğer müzikallerin aksine, filmin büyük bir kısmını şarkılar ve danslarla doldurmuyor, ancak bunu çok dengeli bir şekilde yapıp filmin kurgusunu en iyi şekilde toparlıyor.Filmin küçük bir kitleye hitap edeceği kesin. Muhtemelen Akademi ödüllerinin ardından dev bir popüleriteye yelken açacaktır. Damien Chazalle yeni filminde tekrar Ryan Gosling ile çalışıyor- evet bu sevindirici. Ancak bu filmin önceki 3 filminin aksine bir biyografi filmi olması bende hayal kırıklığı oldu. Filmden çıktığımda Damien Chazalle 5 yılda bir çeksin ama böylesini çeksin ve müzikali bırakmasın istemiştim. Yinede bu filmle beraber yönetmenlik seviyesini bir üst seviyeye çıkarttı ve artık çağın yeni dehalarından biri olmaya çok yaklaştı.

    Bu sene neredeyse beğenecek film bulamayan birisi olarak benim için çölde bir vaha gibi oldu. Biz filme tekrar belki üstüne tekrar gideceğiz. Sizde hiç durmayın ve böyle bir filmi sinemada izleme fırsatını kaçırmayın. Manchester by the Sea ve Moonlight gibi yılın bir diğer iddialı iki filminide sabırsızlıkla bekliyoruz.

    EDA:
    Biz filmi 21 Aralık gecesi İKSV'nin ön gösteriminde izledik. Yönetmeninin bir önceki filmi Whiplash'i Berke'nin ısrarıyla La La Land'a gitmeden önceki hafta izlemiştim. Ve bayılmıştım. Whiplash'ı izlerken çok fazla filmin içine girdiğimi farkettim. Müzikler, oyunculuklar gerçekten harikaydı. O kadar gerilmiştim ki filmin sonunda artık tırnaklarımı bacaklarıma geçirmekte bulmuştum çareyi. La La Land'ın bu sene En İyi Film Oscar'ı için en güçlü adaylardan biri olduğunu biliyordum. Bu yüzden iyi bir film izleyeceğimiz yönünde bir beklentim vardı zaten. Hemen öncesinde de Whiplash'i izleyip çok beğenince La La Land için beklentim ve heyecanım arttı. Filmden önce herhangi bir fragmanı, trailerı vs. izlemedim. Sadece City Of Stars ve Mia and Sebastian's Theme parçalarını dinlemiştim. Bu iki parça bile La La Land'ın masalsı bir film olacağı hissini vermişti bana. Ve öylede oldu.

    Film klasik ve modern zaman karması bir masal tadındaydı. Masalımsıydı ama aynı zamanda gerçeklikten de kopmuyordu. Bütün insanlığın ortak sorunu olan ekonomik problemler ve beraberinde getirdiği gelecek kaygısına rağmen hayallerinin peşinden koşan sanat dolu iki karakter izledim. Mia, okulu bırakıp Los Angeles'a taşınmış, -küçüklüğünden beri hayali olan- oyuncu olmak için çabalayan, her gün seçmelere katılan ama biz sizi arayacağız denip, katıldığı seçmelerden geri dönüş alamayan, aynı zamanda geçimini sağlamak içinde kafede çalışan bir kadınken.. Sebastian, geleneksel jazz aşığı, bir gün kendini mekanını açıp unutulmakta olan geleneksel jazzı orada yaşatmaya devam ettirmenin hayallerini kuran ve bunun peşinden koşan bir müzisyen.. Ama jazz çalmasının yasak olduğu bir restorantta çalarak geçimini sağlamaya çalışan bir adam.

    Mia ve Sebastian'ın üst üste karşılaşmaları ve aşık olmaları.. Bana kendimi masalda gibi hissettiren bir ilişki yaşamaları.. Aynı zamanda hayatın zorluklarına rağmen ikisi de hayallerini gerçekleştirmek için çabalarken birbirlerine bu yolda destek olmaları benim için umut vericiydi. Karakterler hem ayrı ayrı çok güzel işlenmişti hemde ilişkileri çok güzel işlenmişti. Aralarında geçen diyaloglar çok özverili ve karakterleri tamamlayan nitelikteydi. Bu yüzden karakterleri çok çabuk benimseyip filme dahil olabildim ve onlarla birlikte bütün duyguları yaşayabildim. Aşklarına, samimiyetlerine gerçekten inandım.

    Böyle hayat dolu bir filmin sonunda beni çok fazla üzebileceğini aklıma gelmezdi. Birbirlerine bu kadar aşık, hayallerine de bir o kadar tutkuyla bağlı.. Bu konuda birbirlerinin en büyük destekçisi bir çift izledikten sonra filmin 'Aşkınız mı? Hayalleriniz mi?' gibi bir yol ayrımına gelmesi çok acımasızcaydı. Bu noktaya kadar film iyi bir şekilde işlendiği için, karakterlerin hayattaki amaçlarına da aşklarına da beni tam anlamıyla inandırdığı için buradan sonrası benim için oldukça sarsıcı oldu.

    Filmin müzikal oluşu herhangi bir duyguyu daha az vermedi bana veya filmden koparmadı beni bir saniye bile. Aksine zaten filmi bu kadar büyüleyici yapan, masalsı hale getiren müzikal oluşuydu. Müzikler müthişti. Özellikle Mia and Sebastian's Theme parçası benim açık ara favorim. Parçayı filmden önce dinlediğimde de bana verdiği o masalımsı tadı çok sevmiştim ama filmden sonra parçaya baya aşık oldum denilebilir. Gerçekten her dinlediğimde içime dokunuyor.

    Film kullanılan renklerlede masal gibi cıvıl cıvıl hayat doluydu. Oyunculuklar iyiydi, bence tam anlamıyla karakterlere oturmuşlardı. Emma Stone ve Ryan Gosling'in çift olarakta çok iyi ve uyumlu olduklarını düşünüyorum. Sonuç olarak; Muhteşem müzikler, danslar, iyi işlenmiş karakterler, iyi oyunculuklar, müthiş kurgu, masalsı anlatım.. Bence film vermek istediği herşeyi izleyiciye verebiliyor. La La Land benim beklentilerimi tamamiyle karşıladı hatta çok çok üstüne çıktı. En iyi film oscarını hakkettiğini kesinlikle düşünüyorum almasını canı gönülden istiyorum.. Vizyondayken filme bir, iki kere daha gidip iyice beynimize kazıma planlarımız var bizim. Bence sizde şansınız varken mutlaka gidip sinemada izlemelisiniz bu filmi.
    Nital K.
    Nital K.

    1 değerlendirme Takip Et!

    2,0
    10 Ocak 2017 tarihinde eklendi
    Dürüst olmak gerekirse bu çaylak yönetmenin film ekiminde izlediğim whiplash isimli bir önceki filmi daha özgün bir yapıttı. Bu filmde ise yönetmen oscarı nasıl kaparım kurnazlığıyla son zamanlarda sadece hollywood değil dünya sinemasında da baş gösteren senaryo sıkıntısından dolayı sırtını 40' lı ve 50' li yılların amerikan sinemasına dayamaktan fazla öteye geçememiş. Aynı vakayı yine başka genç bir yönetmen Paolo Sorrentino'nun gençlik isimli filminin finaline doğru görüyoruz. Filmin bir başka zayıf tarafıda başroldeki kadın oyuncu seçimi. Ryan Gosling performans olarak göz doldururken kadın karakter oldukça zayıf kalmış.
    Ali Candan
    Ali Candan

    Takipçi 5 değerlendirmeler Takip Et!

    2,5
    6 Ocak 2017 tarihinde eklendi
    Bu film güzel vakit geçirmek için gidilecek bir film değil. Daha çok ödül alan filmlerden. Ödül alır fakat izlenmez. Hep müzik ve dans. Söz bile yok çok fazla. Son 15 dakika biraz duygusal sadece. Filmin ilk yarısında çıkıp gidenler oldu salondan. Tekrar olsa gitmem.
    Engin Yüksel
    Engin Yüksel

    Takipçi 1.458 değerlendirmeler Takip Et!

    4,5
    3 Ocak 2017 tarihinde eklendi
    müzikal filmsevenler için asla kaçırılmaması gereken bir yapım özellikle filmin son yarım saatini oturduğunuz yere çivilenip gözünüzü dahi kırpmadan izleyeceğinizden emin olun. Emma Stone ve Ryan Gosling'in oyunculukları muazzam Damien Chazelle Whiplash'dan sonra yine büyük bir alkışı hak ediyor 9/10
    DthepYEK
    DthepYEK

    Takipçi 233 değerlendirmeler Takip Et!

    4,5
    2 Ocak 2017 tarihinde eklendi
    And... Oscar goes to... La La Land...

    Şubat ayının sonunda yapılacak Oscar töreninde duyacağınız söz budur efenim. Evet doğrudur, geleceğe yolculuk yaptım ve sonucu öğrenip geldim. Evi arabayı satın La La Land'a basın. Ayrıca bu sene zencilere de çok ödül dağıtacaklar haberiniz olsun yani. Birinci belli ikinci kim.

    "Böyle filmler artık yapmıyorlar." çok doğru bir söz olmuş. 70-80 belki daha eskilere ait gibi bir film. Ama modern bir altyapı ile oluşturulmuş. O dönemin teması üzerine, yaşadığımız dönemin gerçekleri ve teknolojisi ile güçlendirilmiş, masalsı bir film. Müzikali sevmeyenlere müzikali sevdirmez belki ama kanını ısındırır. Böyle müzikallerde olabiliyor muymuş dedirtir. Kendimden biliyorum da ondan yazıyorum bunları. Herkesin bayıldığı, hastası olduğu Singin' in the Rain filmini beğenmemiş bir bünyeye sahibim. Müzikleri sade dinlemeyi seviyorum ama o danslar manslar işin içine girince bana sıkıcı geliyor. Ama bu öyle mi? Zaten bahsettiğim tarzda Hint filmlerini andıran dans sahneleri fazla değil. Sanırım o yüzden de bu kadar sevmiş olabilirim.

    Zaten müzikal deniyor bu filme ama bunun romantik kısmı daha ağırlıkta. Yer yer müzikal, ağırlıkla romantik-dram tarzında ilerleyen bir film. Saf, narin bir güzelliği var. İzledikçe içine girdiğin, ilk sahnesinden farklılığını hissettiren 2016 yılının yıldızı bir film.
    Yıldız demişken filmin soundtrack’ı City Of Stars şarkısına bayıldım. Oscarda özgün müzik dalında rakipsiz diyebilirim. City of Stars şarkısı o kadar çok kez çalıyor ki filmde, birçok başka şarkıyı bu kadar sık duysanız sıkılırsınız ama bunu dinledikçe biraz daha çalsın ya nolur moduna girebilirsiniz.

    Müzikleri ile beni zaten beni benden alan film 3’ü bir arada ile tamamen koparıyor. Damien Chazelle, Emma Stone ve Ryan Gosling. Siz nasıl bir iş çıkardınız ya. Hep Oscar diyorum ama demem lazım bu üçlünün her biri de en az adaylık alacak. Emma Stone o mimikleri, güzelliği ile büyülüyor. Ryan zaten romantik adam. Rachel McAdams ile olan The Notebook filminden hatırlıyoruz. Bu tarz rollerde düşünülmeden oynatılabilecek bir oyuncu. Chazelle doğru seçim yapmış. Her iki oyuncuda da. Chazelle hakkında söyleyeceğim ise bu adam bir müzik hastası. Müziğe tapıyor olabilir, bilemiyorum. Önce Whiplash, şimdi bu film. Dostum sen lütfen film yapmaya devam et.

    Filmde alt bir metin olarak ta kapitalizm ve insan gibi bir mesaj var. Ya da bana öyle geldi bilmem. Para için ideallerinden geri dönme, paranın kölesi olma, toplum beğenmedi diye hedeflerinden vazgeçme, başkaları için yaşama, başkalarının sürekli seni beğenmesini bekleme gibi mesajlar. Bence filmin ana fikri bunlardı ya. Bu tarz şeyler insanın olgunluğuna daha çok şey katıyor bence. Bilemedim.

    Sözün özü yılın değil, belki tüm zamanların en iyi müzikali. Ha bu yılın en iyi filmi, bunu söylemiş miydim? İzlemeden geçmeyin. İyi seyirler… (Criticker: 88/100, IMDb: 9/10)
    Aydin N
    Aydin N

    Takipçi 10 değerlendirmeler Takip Et!

    5,0
    31 Aralık 2016 tarihinde eklendi
    Alp T'nin yazdıklarının üzerine söylenecek bir şey yok. Müzikalleri seven birisi olarak bu filmi de çok sevdim. Özellikle 3 konu mükemmeldi. Birincisi 1950'lerde geçen bir film havasını yakalamayı başarmış. İkincisi Emma Stone ve üçüncüsü final sahnesi. Filimden aynı anda hem üzülüp hem de mutlu olarak çıkıyorsunuz ki, bu kolay bir iş değil.
    Bir tek danslar konusunda mükemmel diyemeyeceğim. Bunu da affedebilirim. Zira step dansında Fred Astaire, Gene Kelly, Ginger Rogers seyrettikten sonra Ryan Gosling ve Emma Stone'u dans sahnelerinde biraz tutuk buldum.
    Şahin C.
    Şahin C.

    10 değerlendirmeler Takip Et!

    5,0
    30 Aralık 2016 tarihinde eklendi
    bazı filmler var ki kendinize çok yakın hissediyorsunuz. kendi hayatınızdan kalbinizden bir şeyler tanıdık geliyor. ve gözleriniz tempo tutuyor. severek ayrılan biriyseniz gidin. anlarsınız. çilek salıncağı...
    Alp T.
    Alp T.

    Takipçi 441 değerlendirmeler Takip Et!

    5,0
    30 Aralık 2016 tarihinde eklendi
    Hayatımda gördüğüm en iyi filmlerden birisi olan hatta hayatımda gördüğüm en etkileyici film diyebileceğim "Whiplash"in yönetmeni Damien Chazelle'in yeni işi La La Land için elbette heyecanlıydım. Ortaya atılan fikir ve oyuncu kadrosu değil, sadece yönetmenin adını duymak bile beni bu filme karşı büyük bir beklentiye soktu. Ve bir sürü ödüller alınca da La La Land'i izlemek için iyice sabırsızlanmaya başladım. Ve La La Land, beklentilerimi fazlasıyla karşıladı.

    La La Land, günümüz Los Angeles'da yaşayan 2 kişi hakkında. Aktris olma hayalleri peşinde koşup bir türlü başarılı olamayan Mia ve caz müziğine aşık olduğu halde patronu tarafından "Jingle Bells" çalmaya zorlanmış ve hayalini tam olarak gerçekleştirememiş olan Sebastian'a ve bu ikilinin birbirini nasıl keşfettiği, birbirlerine aşık olmalarını ve hayallerinin peşinden gitmeye çalışmalarını anlatıyor diyebilirim kısaca.

    La La Land, tek kelimeyle büyülü bir film. Ağız sulandıran dekorları, makyajları, kostümleri ve kamera lensiyle sanki 1940'lı yıllarda vizyona girmiş bir film izliyor gibi hissediyorsunuz, hikayenin günümüzde geçmesine rağmen. Bu konuda yönetmen Chazelle, imkansızı başarmış diyebilirim. Hem etkileyici bir senaryoya hem de teknik bakımdan güzel bir iş çıkarmış. Chazelle'in 30'lu yaşlarda olmasına rağmen daha ikinci uzun metrajlı işinde böyle bir sonuç çıkarması gerçekten etkileyici.

    Oyunculuklar müthişti. Ryan Gosling, bu filmde hem güçlü, derin ve de her zamanki gibi karizmatik bir performans sergilemiş. Karakterinin caza olan aşkını çok iyi ortaya koymuş özellikle. Ve Emma Stone'la olan kimyası da her zamanki gibi çok iyiydi. Ama Emma Stone, bu filmde resmen döktürmüş ve kuşkusuz kariyerinin en iyi performansını sergilemiş. Filmi sırf bu ikili için bile izleyebilirsiniz aslında.

    Filmin en riskli noktasından konuşalım. Bildiğiniz gibi, La La Land bir müzikal filmi ve ben genelde müzikal filmlerden pek haz etmem. Genelde filmin ortasında herkesin şarkı söylemeye başlaması bana biraz garip gelir doğrusu. Ama bu film denge noktasını çok güzel bulmuş. Bu filmde şarkıların söyleniş tarzı, duruma ve karaktere uyumlu olduğundan izlerken hiç rahatsız olmuyorsunuz. Bu sahneler hiç aşırıya kaçmıyor, hatta aksine çok doğal hissettiriyor ve filmi izlerken "ben de bu durumda olsaydım, ben de şarkı söylerdim" gibi düşünebiliyorsunuz.

    Müzik demişken, yönetmen Damien Chazelle'in Whiplash'de olduğu gibi bu filmde de müziğe olan aşkını açıkça görebiliyorsunuz. Filmde söylenen şarkılar ve özellikle de cazın ele alınış tarzı gerçekten de başarılıydı. Hatta yalnızca müzik de değil, yapılan danslar ve Chazelle'in bu sahneleri neredeyse tek çekimde çekmiş olması, sonucu daha da etkileyici yapıyor (filmdeki dans sahnelerinden Mia ve Sebastian'ın Los Angeles'ın gün batımının önünde yaptıkları topuk dansı favorimdi ayrıca).

    Ayrıca şunu da açıklığa kavuşturmalıyım ki Chazelle'in bu işi, Whiplash kadar iyi değil. La La Land'den rahatça 5-10 dakika kesilebilirdi mesela.

    Ve aslında La La Land'in tamamı bilindik müzikal havasında ilerliyor. Müthiş oyunculuklar, dekorlar ve mükemmel yönetmenlik dışında bu filmi özel yapan bir şey yok... Ta ki finale kadar. Filmin finali o kadar şaşırtıcı ve böyle bilindik bir türe göre o kadar farklı ki, filmin kendisi daha da etkileyici oluyor. Sanki bütün film, o final sahnesi için çekilmiş gibi hissettiriyor. Özellikle bu yüzden de La La Land, bu yıl izlediğim en iyi filmlerden birisi.

    Muhteşem oyunculukları, dekorları, tarzı, şarkıları ve yönetmenliğiyle La La Land'i kesinlikle izlemenizi tavsiye ederim. Bilindik bir aşk filmi olarak sakın es geçmeyin, bu filmde daha fazlasını bulacağınıza eminim. İyi seyirler.

    FİLMİN İYİ YANLARI:

    + Ryan Gosling ve Emma Stone'un müthiş performansları.

    + Kostümler, dekorlar ve kamera lensiyle bu film sani 1940'lı yıllarda vizyona girmiş izlenimi uyandırması.

    + Aşk temasını çok masum ve etkileyici bir şekilde ele alması.

    + Etkileyici dans sahneleri ve başarılı müzikler.

    + Damien Chazelle'in müthiş yönetmenliği ve senaryosu.

    + Hayali olan insanlara hayallerini başarması için verilen güzel mesajlar.

    FİLMİN KÖTÜ YANLARI:

    - Film biraz uzun hissettiriyor ve bir süre boyunca hikayenin tam olarak nereye gittiğini bilemiyorsunuz.

    TOPLAM PUAN: 10/10
    Fundalina Jolie
    Fundalina Jolie

    Takipçi 178 değerlendirmeler Takip Et!

    5,0
    28 Aralık 2016 tarihinde eklendi
    Yılın en iyi filmini izlemeye hazır olun.
    Bazı filmler iyi ki sinema var dedirtir ve unutulmaz duyguları yaşamanıza sebep olurken, yıllar boyu da konuşulur. Romantik müzikal türündeki Aşıklar Şehri - La La Land filmide bu özel yapımlardan biri. İki saat altı dakika boyunca heyecanı, mutluluğu, aşkı ve dramı ta iliklerinize kadar hissettiren film, Damien Chazelle’ın unutulmaz anlatımı ve eşsiz müzikler ile bir başyapıta dönüşmüş.
    Daha Fazlasını Göster
    • En son Beyazperde eleştirileri
    • En İyi Filmler
    • Basın Puanlarına Göre En İyi Filmler
    Back to Top