Hesabım
    Aşıklar Şehri
    BEYAZPERDE ELEŞTİRİSİ
    5,0
    Kusursuz!
    Aşıklar Şehri

    Şiir gibi akan bir modern zaman masalı..

    Yazar: Hande Kara

    Filmin en can alıcı, en içine girdiğim anlarında gelen sahneleri ile beni gerçeklikten kopardığı için, pek müzikal sevmem. Sonuçta sinemaya müzik dinlemeye ya da dans gösterisi izlemeye gitmiyorum, bir hikaye izlemek için gidiyorum. Elbette müzik sinemanın vazgeçilmez yardımcısı ancak başrole geçmesini, ben şahsen pek yeğlemiyorum. Umarım yazıya böyle bir giriş yaptığım için Aşıklar Şehri için de aynı fikirde olduğumu düşünerek okumayı bırakmamışsınızdır. Zira bu filmi müzikalden farklı bir kulvarda değerlendirmem gerektiğini düşünüyorum. Çünkü tek kelime ile büyülendim. Evet başka bir açıklaması yok, büyülendim.

    Whiplash’in ardından gelen Aşıklar Şehri (aslında keşke filmin Türkçe ismi Yıldızlar Şehri olsaymış) yönetmen Damien Chazelle’in merkezine yine sanat tutkunu iki insanı yerleştirdiği bir romantik müzikal. Film için bu tanımı yaparken altının ne kadar boş kaldığını, yazmaya başladığımda farkettim. Çünkü Aşıklar Şehri yalnızca bir müzikal değil, şiir gibi akan bir Hollywood masalı.

    Filmin esas oğlanı ve kızı, Sebastian ve Mia, her ikisi de tutkularının peşinden gitmeye karar veren ve yolları umutsuz bir anlarında kesişen iki genç insan. Mia, kafesinde çalıştığı film platformunda yıldızlara servis yaparken, oyunculuk seçmelerine katılarak bir rol kapmanın peşindeyken, Sebastian da geleneksel cazın büyüsüne kendini kaptırmış ve bir gün sadece bu müziğin çınlayacağı bir kulüp açmanın hayalini kurmaktadır. Ancak her ikisinin de bu hayallerini gerçeğe çevirmek için hem şansa, hem de hayatlarını idame ettirmek için paraya ihtiyaçları vardır. Tam da bu sebepten Mia ve Sebastian gün geçtikçe hem sevgilerine hem de hayallerine borçlanırlar.

    Bütün bunlar olurken, Sebastian’ın piyanosundan çıkan tınılar ile kendimizden geçip, Mia’nın kocaman gözlerinde kaybolup, buğulu sesiyle söylediği şarkılara eşlik etme isteğimizi bastırmaya çalışırken, biz de bu modern zaman masalının içinde kendi yerimizi alıp, seyre sanki onları bir tiyatro perdesinde izliyormuşçasına devam ediyoruz.

    Başrolde yer alan Ryan Gosling ve Emma Stone’un kimyalarının ne kadar uyumlu olduğundan bahsetmemize gerek bile yok. Zira Aşıklar Şehri onları birlikte izlediğimiz 3. film ve zaten Gangster Squad’de 1950’lerin Los Angeles’ındayken ne kadar yakıştıklarının farkındaydık ancak yine de ikilinin performanslarının bu film ile zirve yaptığını söylemeliyim. Oyuncuların geçmişlerine baktığımızda da Chazelle’in ne kadar isabetli seçimler yaptığını görebiliyoruz. Ryan Gosling, müzikal tarafı hayli güçlü olan bir oyuncu. Zira kendisinin 2007’den beri Zach Shields ile birlikte kurduğu ve bir çocuk korosunun eşlik ettiği Dead Man's Bones isimli indie rock yapan bir müzik grubu var ve hali hazırda aslında bir piyanist. Bu açıdan baktığımızda Sebastian rolü için Ryan Gosling’in biçilmiş kaftan olduğunu söylemek yanlış olmaz. Emma Stone’a gelecek olursak, onun da geçmişinde oyuncu olabilmek için verdiği hayli zorlu savaşlar var. Oyunculuk aşkı için 15 yaşında okulu bırakıp annesi ile Los Angeles’a taşınmış ve burada dışarıdan sınavlara girerek eğitimini tamamlaması gibi.

    Elbette bu masal dünyasının atmosferinden de bahsetmeden geçmek olmaz; renkler, mekanlar, kıyafetler adeta ellilerden fırlamış gibiyken, bir anda çalan Iphone melodisi ile günümüz dünyasına dönmek, adeta kafa üstü düşme hissi yaratıyor. Karakterlerimiz Priuse’a binip, Iphone kullanıyorlar ama eski sinemalara gidip, eski filmler izliyorlar, ve eski modayı takip ediyorlar.

    Yönetmen Chazelle, aynen Whiplash’te olduğu gibi, yine başrole enstrümanına aşık bir adamı ve onun yanına da oyuncu olmak için yanıp tutuşan bir kadını koyarak, bir çok film ve müzik göndermesi de yaparken, bu modern zaman masalının aslında ne kadar da nostaljik olduğunu anlatırken, seyirciyi de aynı karakterleri gibi çelişkide bırakıyor. Eskiyi mi seviyoruz, yeniyi mi? Sevgimiz mi, tutkularımız mı? Hayaller mi, gerçekler mi? gibi bir çok ikilem arasında gidip geliyoruz. Ve sürprizli sonda da yönetmenin çalımlarından nasibimizi alıyoruz.

    Uzun zamandır böylesine büyülü bir aşk hikayesi izlemediğimden midir, umuda çok aç olduğumdan mı, geçmişe duyduğum sonsuz özlemden mi, geleceğe baktığım endişeli gözlerden mi bilinmez, ben bu filmi çok sevdim. Çünkü benim için sinema tam olarak bu demek. 

    Aşıklar Şehri 30 Aralık vizyonunda sinemalarda, kendinize ve sevdiklerinize bir iyilik yapın ve yılı bu filmle kapatın, olmadı mı o halde yeni yılı bu filmle açın!

    Daha Fazlasını Göster
    Back to Top