Green Room, Blue Ruin'in yönetmeni Jeremy Saulnier'in yeni filmi. Bu film her ne kadar korku türüne girmiş olsa da ben aksini düşünüyorum, eğer bu filmi korku filmi diye izlerseniz hayal kırıklığına uğrarsınız. Green Room, neredeyse tek mekanda geçen, gerilimi ve kanı bol olan bir hayatta kalma filmi.
Filmin konusu şöyle: Neo-Nazi'lerin olduğu bir barda kısa bir konser alan bir rock grubu yanlışlıkla bir cinayete tanık olduktan sonra kapana kısılırlar ve barın sahibi, adamları ve köpeklerinden kurtulmaya çalışırlar."
Green Room'un bazı sorunları var, biliyorum. Mesela bu film, ana karakterleri biraz salak gibi göstermiş. Filmde şöyle bir diyalog vardı mesela: "-Eğer ayrılırsak daha iyi olur. -Bence de, hadi ayrılalım." Bu diyalog zaten hem karakterleri salak, hem de filmi biraz klişe gösteriyor! Bazı sahnelerde kendimi "Neden bunu yaptın? Lütfen oraya girme!" gibi şeyler söylerken buldum.
Bu kısımlar filmi çok iyi olmaktan uzaklaştırsa da genel anlamda, ortaya iyi bir iş çıkmış. Evet, olaylar biraz yavaş ilerliyor (şiddetli kısmın başlaması 42 dakikayı buluyor), karakterler kendilerini zayıf hissettiriyorlar vesaire... Ama Green Room'un çok iyi yaptığı bir şey var. Kapana kısılmışlık atmosferini çok iyi hissettirmesi. Film boyunca kimin ölüp kimin yaşayacağını anlamıyorsunuz, herkes her an ölebilir. Tehlike gerçek yani, bunu filmi izlerken hissedeceksiniz.
Oyunculuklar da başarılıydı ayrıca. Geçtiğimiz ay kaybettiğimiz oyuncu Anton Yelchin (onun oyunculuğunu çok iyi buluyorum bu arada), ölmeden önceki son performansıyla bu filmde karşımıza çıkmış. Yelchin, çok iyi bir performans sergilemiş.. Imogen Poots da öyle. Poots'un oyunculuğu bu filmde oldukça normaldi ama diğer filmlerini ve aksanını göze alırsak, ortaya iyi bir iş çıkmış.
Ama beni en çok şaşırtan kişi, Patrick Stewart'dı. Kötü adam rolü, ona çok yakışmış aslında. Sadece film Stewart'ı daha fazla kullanabilirdi, onun karakteri film boyunca insanlara emir veriyor, filmin sonunda da "final boss" olarak karşımıza çıkıyor. Yani Stewart, iyi bir performans sergilemiş olsa da film boyunca pek bir şey yapmıyor.
Ayrıca Green Room'daki şiddet seviyesi, son zamanlarda gördüğüm en gerçekçi ve en kanlı seviyedeydi. Bu film vahşeti, korku filmlerindeki gibi "jump scare" veya absürt bir tarzda kullanmamış, oldukça gerçekçi bir tarzda kullanmış. Bu yüzden Green Room, seyirciyi etkileyen bir film.
Kısacası, eğer gerilim dolu bir hayatta kalma filmi izlemek istiyorsanız, Green Room'u tavsiye ederim. Büyük eksiklikleri olsa da genel anlamda keyif almamak elde değil. İyi seyirler.
FİLMİN İYİ YANLARI:
+ Anton Yelchin ve Imogen Poots.
+ Gerçekçi gerilim ve kan.
+ Kapana kısılmış hissini yaşatması.
FİLMİN KÖTÜ YANLARI:
- Patrick Stewart'ı fazla kullanamaması.
- Klişe diyaloglar, zayıf karakterler.
TOPLAM PUAN: 7.1/10