Senaryosunu da, Stephen King'in aynı isimli romanından (1992) uyarlayarak Jeff Howard ile birlikte yazan Mike Flanagan'ın yönetmen koltuğunda oturmasının yanı sıra editörlüğünü de üstlendiği “Gerald’s Game”; psikolojik bir korku gerilim olarak geliyor karşımıza...
Gelin isterseniz, müziklerini de, "Absentia" (2011) dışındaki tüm Mike Flanagan projelerinde imzaları bulunan Newton Biraderler'in (The Newton Brothers) yaptığı; görüntü yönetmeni Michael Fimognari'nin hünerlerinin eşlik ettiği, ağırlıklı olarak kapalı ve karanlık tek bir mekandaki çekimleriyle kurgulanan bu Netflix filmine biraz daha yakından bakalım...
***
Çantalarını, planlarına uygun bir biçimde, itinayla hazırlayan (Carla Gugino ile Bruce Greenwood'un sıra dışı bir performansla canlandırdıkları) Jessie ve Gerald Burlingame çifti; Ekim aynının ılık bir hafta sonunda, romantik bir kaçamak için Alabama, Fairhope'taki yazlık göl evlerine doğru yola koyulurlar...
Otomobilinin radyosuyla ilgilenmekte olması sebebiyle önüne bakmayı ihmal eden Gerald'ı; yolun ortasındaki leşi yemekte olan tasmalı köpek hususunda uyaran Jessie, kocasının hayvana çarpmasının önüne geçer...
***
Evlerine vardıklarında Gerald'ın, kendilerini rahatsız ederek tatillerini bölmemesi için çok önceden aynen bahçıvana bahçeyi derleyip toparlattığı gibi buzdolabını da, bütün hafta sonu yetecek miktarda yiyecekle doldurttuğunu gören Jessie; porselen bir tabağa itinayla yerleştirdiği, porsiyonu 200 dolar olan (Japonya’nın Kobe şehrindeki Hyogo bölgesinde özenle beslenen büyükbaş hayvanlardan elde edilen 'sinirsiz' etlerden oluşan lezzetli) Kobe bifteğinden kestiği kocaman iki parçayı, biraz önce yolda rastladıkları köpeğe vermek üzere dışarıya çıkarken aynı esnada Gerald, hekim reçeteli küçük mavi "cinsel mutluluk hapı" Viagra'sını büyük bir iştahla yutmaktadır...
***
Derken...
Aç köpeği beslemekle meşgul olan Jessie ile kendisini almaya gelen Gerald; evin ana giriş kapısını kapatmaya gerek dahi duymadan, doğrudan yatak odasına doğru yönelirler...
Ve...
Etiketi bile halen üzerindeki yeni geceliğini giyinerek yatakta kocasına gülümsemekte olan Jessie; değişik bir sevişme fantezisi yaşamak suretiyle alevini yitirerek küllenmeye yüz tutmuş ilişkilerini yeniden harlayabileceği ihtimaliyle, Gerald tarafından her iki bileğine de geçirilen kelepçeyle ve üstelik de asla kıpırdayamayacağı bir şekilde, karyolanın arka başlığındaki direklere bağlanır...
Bir bardak su alarak bir iki yudumunu içen Gerald; suyun kalanının bulunduğu bardağı, yatağın üstündeki ahşap rafa bırakarak karısıyla cilveleşme faslına geçer...
Ancak kendini "babacık" olarak tanımlayan Gerald'ın, biraz sert de bulduğu ve kendisine, cinsel bir meta olarak kullanıldığını anımsattığına inandığı aşağılayıcı tavırlarından pek de hoşnut kalmayan Jessie; kocasından, kendisini çözerek derhal bu acayip fanteziyi sonlandırmasını ister...
***
Bunun üzerine...
Aralarında geçen küçük bir tartışma sonrasında, kalp krizi geçirerek hayatını kaybeden Gerald; yataktaki Jessie'nin üzerine yığılıp kaldığı an, büyük bir şaşkınlık içindeki Jessie'ce itilerek yatağın ayak ucuna düşürülür...
Bir ara...
Olup biteni, Gerald'ın şakalarından biri zanneden Jessie; düşüş esnasında, kocasının beton zemine sert bir biçimde çarptığı kafasından kanlar süzülmekte olduğunu gördüğünde, durumun ciddiyetini daha da iyi kavrayarak "İmdat!" diye bağırmaya başlar...
***
Hava yavaş yavaş kararmaya yüz tuttuğunda, Jessie'nin duymakta olduğu kapıdan gelen tıkırtı; bir kilometre uzaklıktaki evde, aynen kendileri gibi sadece yaz aylarında kalan komşuları Nate ile Kelly'e değil, kan kokusunu alarak yatak odasına kadar giren ve yerde yatmakta olan Gerald'ın cesedine iştahla atılarak kolundan bir parça kopartarak afiyetle yiyecek olan tasmalı köpeğe aittir...
Zira söz konusu köpek; mevsimin sonbahar olması nedeniyle, göl kenarındaki evlerde yaşayan kimsecikler bulunmadığı için aç kalmış ve bulduğu her şeyi yiyerek hayata tutunmaya çalışacak kadar canavarlaşacak bir hale gelmiştir...
***
Gittikçe sinirleri iyice bozulmaya başlayan Jessie; önce Gerald'ın hayaletiyle tüm yaşamları ve bu hafta sonuna dair kapsamlı bir sohbet aracılığıyla ciddi bir yüzleşmeye girişirken, bir ara kelepçelerden kurtulduğu hissine de kapılır...
Ama aslında...
Karyolaya bağlı olarak tutsak kaldığı, sadece ay ışığının aydınlattığı zifiri karanlıktaki saatler boyunca deneyimleyeceği çok özel ve çarpıcı bir durum dışındaki hemen her şey; Jessie'nin aklının, çocukluğundan (Chiara Aurelia) bu yana kendisine oynadığı oyunlar sayesinde, gerçekler ile hayalleri arasındaki gelgitlerden ibaret olduğu anlaşılacaktır...
Şimdi de susuz kalarak ölmekten korkan Jessie, Gerald'ın yatağın üstündeki rafa bıraktığı su bardağını alarak susuzluğunu gidermeye çabalamaktadır...
Dakika 35...
Flanagan'ın filmografisinin en değerli köşe taşlarından biri olduğunu düşündüğümüz bu filmin geride kalanında, bugüne kadar fırsat bulup da henüz izleyememiş olan sinemasever dostlarımızı; şaşkınlıktan, Jessie'nin ağzını açık bırakacak kadar ters köşe sürpriz bir finali de bünyesinde barındıran, 68 dakikalık bir bölüm daha bekliyor olacak...
Keyifli seyirler,