Her dergi ve gazetenin puanlama sistemi farklı olduğu için, Beyazperde, puanları 0.5 - 5 yıldız üzerinden, kendi barometresine göre vermiştir.
Basın Eleştirisi
Hurriyet
Yazar: Uğur Vardan
‘Suç Çetesi’ elbette saygı gösterisinde bulunduğu ‘Heat’in çizgisine erişemiyor (bu noktada Amerikalı bir eleştirmenin görüşünü paylaşayım: “Mann’ın yapıtı gibi şiirsel değil”) ama yine de seyircisinde, kendince bir iz bırakıyor. Gudecast’ın filmi için eski usul, hatta demode bir polisiye de denebilir, ki ben bu naftalin kokusunu seviyorum. Eğer siz de seviyorsanız kaçırmayın derim...
Eleştirinin tamamı için: Hurriyet
Gazete Duvar
Yazar: Şenay Aydemir
Ana karakterimizin ‘Big Nick’ diye anılması tesadüf değil. Gerçekten ‘big’ mi, değil mi bilemiyoruz ama film boyunca hem çete lideri Merrimen ile hem de FBI elemanlarıyla ‘hangimizinki daha büyük sendromu’ olarak bilinen ve genellikle erginlikte görülen bir erkek hastalığından muzdarip kendisi. Gerçi bu hastalığın tam olarak asla iyileşmediği, hayatın ilerleyen safhalarında da fırsat buldukça nüksettiği de bilinen bir gerçek. İşte Suç Takımı, bu hastalık nüksettiği için kapalı bir alanda tutulmaları gerekirken yanlışlıkla kanun adamı olmuş bir grup insan ve onlara kafa tutan kanun kaçağı erkeklerin hikâyesi olarak özetlenebilir. Tabii filmin yapımcıları ‘Big Nick’in Bruce Willis ile özdeşleşen ‘dibe vurmuş polis’ karakterleriyle olan akrabalıklarını, finalde üzerinde çalıştıkları davanın tahtadaki malzemelerine bakıp Olağan Şüpheliler göndermelerini pek sevmiş olmalılar ki, devamının çekileceği duyurulmuş bile.
Eleştirinin tamamı için: Gazete Duvar
Sözcü
Yazar: Burak Göral
Ama bu 140 dakikalık iddialı soygun filminde o kadar üstünkörü halledilmiş detaylar var ki insan şaşırıyor. Mesela bankaların bankası olarak tarif edilen hedef bankanın o kadar acayip bir güvenlik sistemi var ki, çalışanlara yemek getirmek için işe yeni girmiş bir servis elemanı binanın en kuytularına kadar girebiliyor! Nick ve Ray arasında sağlam ve inandırıcı bir gerilim de yaratılamıyor. Güpegündüz gerçekleştirilen soygun planı da pek dahice değil doğrusu...
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.
Hurriyet
‘Suç Çetesi’ elbette saygı gösterisinde bulunduğu ‘Heat’in çizgisine erişemiyor (bu noktada Amerikalı bir eleştirmenin görüşünü paylaşayım: “Mann’ın yapıtı gibi şiirsel değil”) ama yine de seyircisinde, kendince bir iz bırakıyor. Gudecast’ın filmi için eski usul, hatta demode bir polisiye de denebilir, ki ben bu naftalin kokusunu seviyorum. Eğer siz de seviyorsanız kaçırmayın derim...
Gazete Duvar
Ana karakterimizin ‘Big Nick’ diye anılması tesadüf değil. Gerçekten ‘big’ mi, değil mi bilemiyoruz ama film boyunca hem çete lideri Merrimen ile hem de FBI elemanlarıyla ‘hangimizinki daha büyük sendromu’ olarak bilinen ve genellikle erginlikte görülen bir erkek hastalığından muzdarip kendisi. Gerçi bu hastalığın tam olarak asla iyileşmediği, hayatın ilerleyen safhalarında da fırsat buldukça nüksettiği de bilinen bir gerçek. İşte Suç Takımı, bu hastalık nüksettiği için kapalı bir alanda tutulmaları gerekirken yanlışlıkla kanun adamı olmuş bir grup insan ve onlara kafa tutan kanun kaçağı erkeklerin hikâyesi olarak özetlenebilir. Tabii filmin yapımcıları ‘Big Nick’in Bruce Willis ile özdeşleşen ‘dibe vurmuş polis’ karakterleriyle olan akrabalıklarını, finalde üzerinde çalıştıkları davanın tahtadaki malzemelerine bakıp Olağan Şüpheliler göndermelerini pek sevmiş olmalılar ki, devamının çekileceği duyurulmuş bile.
Sözcü
Ama bu 140 dakikalık iddialı soygun filminde o kadar üstünkörü halledilmiş detaylar var ki insan şaşırıyor. Mesela bankaların bankası olarak tarif edilen hedef bankanın o kadar acayip bir güvenlik sistemi var ki, çalışanlara yemek getirmek için işe yeni girmiş bir servis elemanı binanın en kuytularına kadar girebiliyor! Nick ve Ray arasında sağlam ve inandırıcı bir gerilim de yaratılamıyor. Güpegündüz gerçekleştirilen soygun planı da pek dahice değil doğrusu...