"Kendim ettim, kendim buldum.."
Yazar: Alper Turgut“Mine” adlı filmin yakında vizyona gireceği söylenince, hayda dedim kendi kendime, Türkan Şoray, kendi kanunlarını yine mi yıkacak? Şimdilerde pek moda ya, eski filmleri ya restore ediyorlar, ya yeniden gösterime sokuyorlar, işte o hesap. Memleketimizin boşluğu dolmaz yönetmenlerinden Atıf Yılmaz’ın 1982 tarihli Mine filmiyle, geçen sene çekilen bu Mine’nin alakası yokmuş. Hatta ve hatta, bu taze Mine, yerli de değil, bildiğiniz ecnebi işiymiş. Mine de, kadın ismi değil, insanın yarattığı en tehlikeli belalardan mayın imiş. Hani askerlerden çok, sivilleri katleden, sakat eden, savaştan çok, barışta hayatı zindan eden…
Peki, bu kişisel karışıklığımın, zorlama tarifinden çıkıp, filme geçeyim ve kendi kendime sorayım, ne anladın bu yapımdan? Kısa film olacak şeyleri, asla uzatmamak gerektiğini, sündürdükçe süründürdüğünü, etkisini yitirdiğini, mesajını kaybettiğini, yine ve yeniden ve bir kez daha… El insaf, 10 dakikada anlatılacak meramı, 106 dakikaya çekiştirmek de neyin nesidir? Olmamış, olamamış bir proje bu, üstelik mayın, bomba vesaire üzerine çekilmiş ve iyi kotarılmış pek çok yapım varken bu deneme, vasatı aşamamış, çöldeki suikast timi askeri gibi mayına basmış, cellatken kurban, avcıyken av olmuş, ne yazık ki…
Evet, Tarafsız Bölge, Ölümcül Tuzak, Mayın Ülkesi ve diğerleri varken, Mine, gereksiz olmuş ya, her neyse, sonuçta her şeyin bir alıcısı var, tür filmlerini seveni var, savaş yapıtlarının tiryakisi bile var. Ha, bu savaş karşıtı bir film değil, aslında tam olarak savaş filmi de değil (bol bol çatışma bekleyenler, hüsrana uğrar) savaş psikolojisi üzerine, getirdiği yıkım üzerine, yarattığı tahribat üzerine bir yapım, onu da baştan söyleyeyim. Fizik kurallarıyla örtüşmeyen, imkansızı tetikleyen, yok artık dedirten şeyler, serap görmek demekse tamam, ancak bir insanın dayanma gücü bellidir, filmi uzatmak adına kanırtmanın kimseye bir faydası yok.
Filmi yazan ve yönetenler, Fabio Guaglione ve Fabio Resinaro… Bir ekip olarak sinema yolculuklarına başlayan ve devam eden iki İtalyan arkadaş, bu ilk uzun metraj kurmaca filmlerinin hatalarından ders aldılarsa, ne ala! Başroldeki Armie Hammer dışında, Annabelle Wallis, Tom Cullen ve Clint Dyer’in de rolleri var. Son yıllarda kariyerinde sıçrama yaratan Hollywood ünlüsü Armie Hammer, Mine’da, filmi sırtlamaya çabalıyor, kendisi, tekinsiz çöl ve de serseri mayın sacayağında, zaten gerisi ara sıcak, gerisi meze…
Deniz piyadelerinin keskin nişancılarından Mike Stevens, Kuzey Afrika’daki başarısız suikast girişiminin ardından, gözcüsü olan arkadaşıyla birlikte, çöle kaçarak kurtulmaya çalışır. Gecesi buz kesen, gündüzü yangın yerine dönüşen vahşi kum krallığı, zaten başlı başına büyük tehdit ve tehlikeler barındırırken, bölgede yaşanan sayısız savaş yüzünden, bir de üstüne devasa mayın tarlasına dönüşmüştür. Kum fırtınası, yırtıcı hayvanlar, susuzluk, açlık, sıcak, soğuk derken, hop bir de mayınlar çıkar karşılarına, sonrası fena, çok fena… Arkadaşını da kaybeden Mike, yardım gelene dek, tam 52 saat dayanmak, yaşama tutunmak zorundadır. Savaş aygıtına can veren, canıyla da sınanacaktır elbette… Hani Neşet Ertaş’ın türküsünde söylediği gibi; “Kendim ettim, kendim buldum, gül gibi sararıp soldum, eyvah!”