.HALLE BERY OYNAMAMIŞ YAŞAMIŞ ADETA ÇOK İYİ BİR OYUNCULUK
Yapım şirketi iflasını ilan ettiği için gösterime girmeyen Kidnap, alışılagelmiş konusuna rağmen Halle Berry için izlediğim bir yapım oldu. Filmin yarısından fazlası araç içinde geçiyor olsa da tempo hiç düşmüyor, klişeler olduğu doğrudur lakin zaman geçirmek için izlenen bir gerilim aksiyonu söz konusu,.. Özetle, aksiyon ve gerilimi kıvamında, izlenesi bir yapım.
“Yanlış çocuğu kaçırdınız.” Bununla da kalmayıp, yanlış anneye bulaştılar. 2008 yapımı 96 Saat gibi filmler ile akıllarımıza kalıcı olarak kazınan, her ebeveynin en büyük korkuları arasında başı çeken çocuk kaçırma senaryosunu Anne, Luis Prieto’nun perspektifinden bir kez daha seyirci karşısına çıkarıyor. Halle Berry’nin panik dolu halleri, korkudan titreyen sesi ve gözyaşlarıyla dolu gözlerinin eşliğinde izlediğimiz bir çocuk kaçırma hikayesi olan Anne, seyircisini hiç rahat bırakmayan, duygusal yoğunluğu oldukça yüksek bir gerilim filmi.
tamam oskarlık bir film değil tabikide bir kaç abartı dışında yılın izleyebileceğiniz en heyecanlı filmi diyebilirim.ne ararsanız var.macera aksiyon heyecan adrenalin.halle berry nin the call filmini izleyenler bilirler. o filmi mükemmeldi.the call dan sonra halle berry yine şahane on numara bir filmde rol almış ve performansıyla döktürmüş resmen.filmin en güzel yanı uzunca bölümünün araçlarla kovalamaca sahneleriyle geçmesi.kazalar çarpışmalar filan süperdi.bu kadının filmlerini gerçekten seviyorum atraksiyon yaşamak istiyorsanız ve sinemanın tadına varmak istiyorsanız ilk fırsatta bu filmi mutlaka izleyin
Amatör ev videolarıyla başlayan film, Hollywood aksiyon filmlerinin olmazsa olmazlarından havadan çekim ile devam ederek izleyicisine bu filmin duygularını ele geçirmek isteyecek kadar samimi, aynı zamanda da yıldızı Halle Berry olan bir Hollywood filmi olduğunu izleyicisine çok gecikmeden hatırlatıyor. Hedeflenen duygu yoğunluğunu ve gerilim hissini izleyicisine yaşatabilse de, filmin hikayesi, bir cümle ile özetlenebilecek kadar düz ve izlemeye oldukça alıştığımız bir hikaye. Her ne kadar film, hikayesinde birkaç küçük şaşırtıcı noktaya yer verse de, genel anlamda hikaye, tek bir çizgiden oluşuyor ve herhangi başka bir yan hikaye ile desteklenmiyor. Filmin, bu durumun önüne geçmek adına destek almayı hedeflediği unsurlar arasında kurgu sırasında aldığı kararlar yer alıyor. Özellikle kovalama sahnelerinde kullandığı çeşitli teknikleri ile ritmini yüksek tutmayı hedeflerken film, izleyicisini tekrar eden yol görüntüleri arasında boğuyor ve film ile kurduğu yoğun dikkat bağını zedeliyor. Filmin hikayesinin yan hikayelerle desteklenmeyişi, hikayenin gidişatını yaşanan küçük sürprizlere rağmen seyirci için genel hatlarıyla tahmin edilebilir kılıyor. Aynı zamanda bu durum, diğer karakterlerin çok fazla derinliğe sahip olmamasına yol açıyor. Bu kaçırılma anına sıkışmış hikaye, Terry (Lew Temple)’nin arabadan indiği ilk anda yaşadığımız küçük gerilim dolu tanışma ile bizleri heyecanlandırıp, özellikle Margo (Chris McGinn)’nun güven veren tavrı ardında gizlediği tehlikeyi gördüğümüzde heyecan seviyemizi arttırsa da, bu karakterlere çok fazla derinlik vermiyor ve gerilimi tamamen Karla’nın çaresizliğinden ve içgüdüleri ile insaniyeti arasında yaptığı seçimler üzerinden yaratmayı tercih ediyor. Film, Karla’nın iletişim yollarını tıkayıp, onu verdiği bu zorlu mücadele sırasında dış dünya için neredeyse görünmez kılarak izleyiciyi hikayenin içerisine hapsetmeyi ve hikaye üzerindeki yakın planların ağırlıklı olarak kullanılması ile sağlanan klostrofobi hissini arttırmayı hedefliyor, ancak sıkışmış hissetmenin yanı sıra seyircinin çoğu zaman aklına Karla’nın arabasının ne kadar dayanıklı olduğu ve telefonlarımızın hayatımızda ne kadar büyük bir yeri olduğu gibi düşüncelerin de gelmesine sebep oluyor ve filmin izleyici için akışkanlığının bölünmesine sebep oluyor. Karla’nın verdiği mücadelede tek başına olması, onu güçlü kılıp bizler için kahramanlaştırsa da, öteki karakterlere neredeyse hiçbir şans verilmemesi, aslında yaşanabilecek gerilimi hafifleştiriyor. Kamera hareketleri ile olayların hızını desteklemeyi başarsa da, görsel anlamda en heyecanlı anlarından biri Karla’nın küçücük bir boşluğu olan camın ardından korku dolu gözlerle Margo’yu izlediği sahnesi olan sinematografisini Flavio Martinez Labiano’nun üstlendiği film, bu alanda alınacak değişik kararların desteğini kullanabilecek bir gerilim filmi olmasına rağmen sinematografik anlamda yeteri kadar etkileyici olamıyor.
Anne, Halle Berry’nin performansını merkezine oturtan bir aksiyon gerilim filmi. Filmin hikayesi yan hikayelerle desteklenmeye açık, alıştığımız bir hikaye olsa da, yaşattığı duygu yoğunluğu reddedilemez derecede yüksek. Film, her ne kadar bazı noktalarda mantığa sığmayıp desteğe ihtiyaç duysa da, izleyicisini sarsmayı kesinlikle başarıyor.