Armut dibine de düşemiyor.
Yazar: Burçin AygünYaklaşık 25 yıllık bir geçmişe sahip olan ve ülkemizde de bir dönemler küçüklerin bayıldığı TV dizisi Power Rangers bir kez daha beyazperdede. Daha önce ilki 1995 senesinde vizyona giren iki ayrı filmin haricinde halen devam eden televizyon şovu, daha çok küçükleri hedef almış ancak enteresan bir şekilde bazı gençlerin de ilgisini çekmişti. Birkaç sezonda bir değişen baş kötüler, onlara karşı dünyayı, hatta evreni koruyan Power Rangers’ın oyuncuları, bir ileri bir geri giden hikaye ile macera devam etti.
Seriyi sevsin ya da sevmesin, özellikle de belli bir yaşın üstündeki seyirci ise yepyeni bir Power Rangers filmini duyunca heyecanlandı. Sinema evreninde yeni oyuncular, değişik bir hikaye ve yüksek bütçe. Vizyona giriş yapan film şimdiye kadar vermiş olduğu sözleri ne kadar tutmuş, tutabilmiş derseniz yanıt direkt olarak koca bir “Hayır” oluyor. Geçmişin o absürd, hatta direkt olarak saçma ruhu gitmiş, bu sefer yerine sözde olgun, ciddi bir anlayış gelmiş. Ancak senaryo o derece yavan ve basite indirgenmiş ki, olan biteni ciddiye almak mümkün değil.
Zordon adlı bir uzaylı sayesinde güçlü birer savaşçıya dönüşen gençlerin hikayesi, yeni nesil Power Rangers’da “biz modern zamanların insanlarıyız” sosu ile servis ediliyor. Zordon ve baş düşman Rita Repulsa’nın geçmişinde ciddi denilebilecek değişikliklere gidilmiş. Bu da filmin henüz birinci dakikası dolmadan belli oluyor. En azından saklanmaya ve finalde herkesi şaşırtsın diye uzatılmış bir sürpriz yok. Bu da en azından muhtemel bir yumuşak karnı ortadan kaldırmış.
Konuya gelecek olursak. Kaderin bir(er) cilvesi ile tanışan beş ayrı dışlanmış, mutsuz ve ümitsiz genç zorunlu katılım gösterdikleri sınıflarında tanışırlar. Cilvelerden biri sayesinde seriyi takip etmişlerin hatırlayabileceği Coin’leri bulurlar. Yavaş yavaş kaynaşmaya başlayan sözde ezik, özde günlük yaşamdan bunalmış arkadaşlar yine şans eseri Zordon ve meşhur robotumuz Alpha 5 ile tanışır. Zordon onlara, artık birer Power Rangers olduklarını, Dünya’yı kurtarmak zorunda olduklarını açıklar. Çünkü şeytani Rita Repulsa geri dönmüştür ve Goldar’lı planını tamamlarsa tüm insanlığı taş ve küle çevirecektir.
Orijinal kaynak Power Rangers olduğu için zaten bu serbest film uyarlamasından çok bir şey beklememek gerekiyor. Ancak az önce de dediğim gibi, insanların büyük kısmının yaşadığı sorunları yaşayan ancak insanlığın en zor durumdaki gençleri gibi sunulan karakterler yüzünden geçen her dakikayla beraber filmin dengesi sarsılmaya devam ediyor. Çünkü bir yanda Doğaüstü filmindeki gibi (ama başarısızı) bir atmosfer ve grup var, diğer yanda ise olan biten tamamen sabun köpüğü. Bunun yanına filmin ilk yarısı sadece karakterleri tanımakla geçince seyir zevkinin baltalanmaması imkansız.
Diğer yandan büyük bir merakla beklenen aksiyon sahneleri yeterince tatmin edici değil. Hatta Ranger’ları adam akıllı dövüşürken izlediğimiz sahne sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor. Meşhur Mega Zord ile Rita savaşı da tatmin etmekten uzak olunca salondan mutsuz ayrılıyorsunuz. Çünkü iki saatlik filmde seyirciyi perdeye kilitleyecek materyal sayısı az.
Görsel efektler açısından izleyiciyi sonuna kadar tatmin eden (örneğin filmin açılışı) filmin diğer artısı ise oyuncu kadrosundaki öne çıkanlar. Filmin yıldızı, şahsi fikrime göre kesinlikle Mavi Ranger Billy, yani RJ Cyler. Rahatsızlığı yüzünden sahip olduğu takıntıları, konuşma tarzı, tez canlı yapısı, bunları fiziksel olarak dışa vurumu tek kelimeyle takdire değer. Son yılların öne çıkan yetenekli aktrislerinden biri olan ve Rita Repulsa karakterindeki performansı merak edilen Elizabeth Banks tam da beklendiği gibi kendisinden istenileni sonuna kadar veriyor. Kuyumcudaki sahnelere dikkat!
Senaryo açısından bekleneni veremeyen ve klişelere başvuran Power Rangers, her şeye rağmen eğlenceli yapısı, sağlam görselliği ve atmosferi için seyredilebilinir. Efsane “Go Go Power Rangers”ı da unutmayalım!
burcinaygun@gmail.com