Her dergi ve gazetenin puanlama sistemi farklı olduğu için, Beyazperde, puanları 0.5 - 5 yıldız üzerinden, kendi barometresine göre vermiştir.
Basın Eleştirisi
Birgün
Yazar: Tuğçe Madayanti Şen
Elvis’e sinemasal dünya içerisinde gönül borcunun ödendiği, hak ettiği süper kahramanlık pelerininin giydirildiği bu harika filmi bizlere ulaştırdığı için Baz Luhrmann’a teşekkür etmek lazım. Harika müzikler eşliğinde hem yürek parçalayıcı hem eğlenceli olan bu harika filmi sinemalarda izlediğinizden emin olun diyor, Elvis’in sözleriyle tamamlıyorum; “Çocukluğumda öğrendiğim bir cümle var: Şarkısız bir gün yaşanmış değildir. Yaşamınızda müzik yoksa arkadaşınız da yoktur. Şarkısız yolculuk bitmez. Ben de hep şarkı söylüyorum. Kendim için, sizler için.”
Eleştirinin tamamı için: Birgün
Sabah
Yazar: Olkan Özyurt
Buz Luhrmann görkemli ve renkli bir atmosfer yaratma becerisine Elvis'in sahne şovları başladığı noktada başvuruyor. Bu noktada Austin Butler'ı avuçlarımız patlayana kadar alkışlamak gerek. Çünkü sanki karşımızda bir Elvis varmış gibi bu şovlarda kendinden geçercesine bizlere bir müzik ziyafeti sunuyor. Onun bu performansına karşılık tabii usta oyuncu Tom Hanks ise daha içe dönük olsa da en az onun kadar şahane bir performans ile Elvis'in manejeri Tom Parker'a hayat veriyor. Ne diyelim müziğin kitleleri etkileyen gücünü, değişime etkisini ama en önemlisi Elvis'i hatırlatan ve bir anlamda krala büyük bir saygı duruşunda bulunan, Rock'n Roll'a adanmış bir film Elvis. Kaçırmayın derim...
Eleştirinin tamamı için: Sabah
Habertürk
Yazar: Mehmet Açar
‘Elvis’i beğendim, keyif alarak izledim. 2 saat 40 dakikada bırakın Elvis’in hayatını, müziğini bile hakkını vererek anlatmak kolay değil. Ama Luhrmann hızlı kurgu tekniğinin yardımıyla bence elinden gelenin en iyisini yapıyor. Elvis Presley’in müziğine, 42 yıllık kısa ömrüne ve yaşadığı dönem içindeki yerine kendi kişisel yorumunu getirmeyi başarıyor. Ve bunu yaparken etkili, gösterişli ve seyri keyifli bir filme imza atmasını biliyor. Film belki mükemmel değil ama Elvis efsanesinin sinemadaki en güzel karşılıklarından biri olarak popüler kültürde ayrı bir yeri olacağını sanıyorum. Hazır sinema salonlarında gösteriliyorken, sesin ve görüntünün tadını çıkarın, derim. Çünkü evdeki küçük ekranlarda aynı tadı bulmanız mümkün değil.
Eleştirinin tamamı için: Habertürk
Hurriyet
Yazar: Uğur Vardan
Elvis öyküsündeki ayrıntılar, ele aldığı ana karakterin sanatsal virajları, müzik piyasası, hâkim ideolojinin meseleye bakışı, dönemin püriten ahlakının Presley’ye uyguladığı total ‘pres’ gibi yanlarıyla kayda değer bir çalışma. Şarkılar, görkemli konser sahneleri, koreografi, ışıltılı hayatların yansıması, yer yer sosyolojik bakış derken 2 saat 39 dakikalık sürenin nasıl geçtiği doğrusu pek hissedilmiyor. Bence filmin en çarpıcı yanı, Elvis’in müziğindeki kaynaklarda yaptığı gezi: Oturduğu semt ve siyahlarla geçen çocukluk günleri itibariyle caz, blues, kilise müziği (gospel) gibi kaynaklardan besleniyor. O muhteşem sesiyle farklı bir tarz ve müzikal büyü sunuyor.
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.
Birgün
Elvis’e sinemasal dünya içerisinde gönül borcunun ödendiği, hak ettiği süper kahramanlık pelerininin giydirildiği bu harika filmi bizlere ulaştırdığı için Baz Luhrmann’a teşekkür etmek lazım. Harika müzikler eşliğinde hem yürek parçalayıcı hem eğlenceli olan bu harika filmi sinemalarda izlediğinizden emin olun diyor, Elvis’in sözleriyle tamamlıyorum; “Çocukluğumda öğrendiğim bir cümle var: Şarkısız bir gün yaşanmış değildir. Yaşamınızda müzik yoksa arkadaşınız da yoktur. Şarkısız yolculuk bitmez. Ben de hep şarkı söylüyorum. Kendim için, sizler için.”
Sabah
Buz Luhrmann görkemli ve renkli bir atmosfer yaratma becerisine Elvis'in sahne şovları başladığı noktada başvuruyor. Bu noktada Austin Butler'ı avuçlarımız patlayana kadar alkışlamak gerek. Çünkü sanki karşımızda bir Elvis varmış gibi bu şovlarda kendinden geçercesine bizlere bir müzik ziyafeti sunuyor. Onun bu performansına karşılık tabii usta oyuncu Tom Hanks ise daha içe dönük olsa da en az onun kadar şahane bir performans ile Elvis'in manejeri Tom Parker'a hayat veriyor. Ne diyelim müziğin kitleleri etkileyen gücünü, değişime etkisini ama en önemlisi Elvis'i hatırlatan ve bir anlamda krala büyük bir saygı duruşunda bulunan, Rock'n Roll'a adanmış bir film Elvis. Kaçırmayın derim...
Habertürk
‘Elvis’i beğendim, keyif alarak izledim. 2 saat 40 dakikada bırakın Elvis’in hayatını, müziğini bile hakkını vererek anlatmak kolay değil. Ama Luhrmann hızlı kurgu tekniğinin yardımıyla bence elinden gelenin en iyisini yapıyor. Elvis Presley’in müziğine, 42 yıllık kısa ömrüne ve yaşadığı dönem içindeki yerine kendi kişisel yorumunu getirmeyi başarıyor. Ve bunu yaparken etkili, gösterişli ve seyri keyifli bir filme imza atmasını biliyor. Film belki mükemmel değil ama Elvis efsanesinin sinemadaki en güzel karşılıklarından biri olarak popüler kültürde ayrı bir yeri olacağını sanıyorum. Hazır sinema salonlarında gösteriliyorken, sesin ve görüntünün tadını çıkarın, derim. Çünkü evdeki küçük ekranlarda aynı tadı bulmanız mümkün değil.
Hurriyet
Elvis öyküsündeki ayrıntılar, ele aldığı ana karakterin sanatsal virajları, müzik piyasası, hâkim ideolojinin meseleye bakışı, dönemin püriten ahlakının Presley’ye uyguladığı total ‘pres’ gibi yanlarıyla kayda değer bir çalışma. Şarkılar, görkemli konser sahneleri, koreografi, ışıltılı hayatların yansıması, yer yer sosyolojik bakış derken 2 saat 39 dakikalık sürenin nasıl geçtiği doğrusu pek hissedilmiyor. Bence filmin en çarpıcı yanı, Elvis’in müziğindeki kaynaklarda yaptığı gezi: Oturduğu semt ve siyahlarla geçen çocukluk günleri itibariyle caz, blues, kilise müziği (gospel) gibi kaynaklardan besleniyor. O muhteşem sesiyle farklı bir tarz ve müzikal büyü sunuyor.