"Erkek arkadaşından ayrıldığı için canı çok sıkılan Lisa, arkadaşı Kate ile Meksika'da tatil yapıyordur. Lisa'yı sevindirmeye çalışan Kate, partilerde dolaşıp çok içerler. Bu şekilde de iki adam ile tanışırlar. Bu iki adam, Lisa ve Kate'e köpekbalıklarını görmek için onları bir tekne gezisine davet eder. Daveti kabul eden Lisa ve Kate, tekne ile okyanusun ortasına geldiklerinde bir kafes ile suyun altına girerler. Fakat kafes tekneden kopar ve Lisa ile Kate okyanusun 47 metre altında mahsur kalırlar. Buradan kurtulmaya çalışan Kate ve Lisa, aynı zamanda etraftaki köpekbalıklarına da dikkat etmelidir."
47 Meters Down, pek bir beklentim olmadan göz atmak istediğim bir filmdi. Çünkü köpekbalık konulu filmler açısından Jaws çok başarılıydı ve bunun son eğlenceli örneğini geçen yılki The Shallows'da görmüştük. Bu yüzden 47 Meters Down'dan da böyle bir film olmasını bekliyordum. Kısaca film nasıldı?
Eğer köpekbalık filmlerindeki gerilimli atmosferi seviyorsanız, bu filmi izlerken fazlasıyla tatmin olacaksınız. Çünkü benim bile filmi izlerken gerildiğim anlar oldu. 47 Meters Down, bu açıdan klostrofobi etmenini çok iyi kullanmış.
Bunun dışında filmin süresi de fazla uzun değil, sürekli tempolu bir şekilde ilerliyor. Ayrıca aksiyon sahnelerinde de karakterlerin yaşadığı acıyı hissedebiliyorsunuz. Son olarak yönetmenlik de fena değildi.
Eğer bir köpekbalığı filmini izlerken sadece bunlara dikkat ediyorsanız, dediğim gibi bu film sizi tatmin edecek. Ama ben şahsen bu filmden biraz daha fazlasını beklerdim. Çünkü sadece bunları yapmaya çalışıp da başka bir şeyi denemeyen bir sürü köpekbalığı filmi gördük. 47 Meters Down, her ne kadar atmosferiyle bu zayıf filmlerin biraz önüne geçse de, karakterleri ve senaryosu yüzünden tıpkı bu filmlerden birisiymiş gibi hissettiriyor.
Başrolde oynayan Mandy Moore ve Claire Holt, elinden gelenin en iyisini yapmışlar. Fakat onların karakterlerine bir türlü ısınamadım. Filmin bu karakterleri tanıtıp, Lisa'nın üzüntüsüne odaklanıp bütün bu köpekbalığı olayına gelmesi sadece 15 dakika sürüyor. Tamam, film sıkıcı olmamaya çalışıyor ama bu esnada da filmin bel kemiğini oluşturan karakterleri resmen es geçiyor. Bu yüzden filmi izlerken onlara bir şey olunca yaşadıkları acıyı hissediyorsunuz ama yine de karakterlerini umursamıyorsunuz.
Eğer film karakterlerine çok az odaklanıyorsa o halde 47 Meters Down, köpekbalığına daha çok değiniyor, değil mi? Hayır. Köpekbalığı, sadece durduk yere "jumpscare" yapmak için geliyor, o kadar. Bunun dışında onun filme başka bir katkısı yok. Geçen yılki The Shallows filminde köpekbalığının ekranda olmadığı sahnelerde bile köpekbalığının Blake Lively'nin neredeyse dibinde olduğunu hissedebiliyordunuz. Bu filmdeyse köpekbalığı bir geliyor, bir gidiyor.
Ayrıca filmin finalini spoiler vermek istemiyorum ama oldukça aptalca bir final olmuş. Sırf mantıklı bir şey yapmak için filmde yaşanan bütün olayları geçersiz kılmış bir final diyebilirim. Bu yüzden bütün filmde yaşananlar çok gereksiz hissettiriyor.
Kısacası, 47 Meters Down rezalet bir film değil. Arkadaş ortamında üzerinde fazla düşünmeden izleyebileceğiniz bir köpekbalığı filmi. Fakat bunun dışında film, ne karakterlere ne de köpekbalığına doğru düzgün odaklanıyor, bu yüzden de kolayca unutulabilecek bir iş çıkıyor. Çok daha iyi olabilirdi.
FİLMİN İYİ YANLARI:
+ Filmin acıyı çok gerçekçi yaşatması.
+ İki başrol oyuncusunun deniyor olması.
FİLMİN KÖTÜ YANLARI:
- Umursamayacağınız karakterler.
- Köpekbalığının sadece "jumpscare" yapmak için gelmesi.
- Mantıksız bir final.
TOPLAM PUAN: 4.8/10