Eyy uzaydan gelen!
Yazar: Banu BozdemirRoland Emmerich'in hatrı sayılır filmlerinin yapımcısı (tabii Godzilla’yı da unutmamak gerek) Dean Devlin bu kez monitörün başına geçerek uzayın derinliklerinde ama işin içine uzaylıları katmadan bir büyük bir felaket filmi çekmeye soyunmuş. Başarmasına başarmış da! Kurtuluş Günü bir istila filmiydi ama Geostrom / Uzaydan Gelen Fırtına insanoğlunun dünyaya verdiği zararın, felaketin bir halkası. Yönetmen burada felaketin halkasını genişleterek tüm dünyaya yayıyor, bir de kahramanımız Jake Lawson’ı kardeşi Max ile sorunlu bir yan hikaye haline getiriyor. Yani dünya büyük bir felaketin eşiğindeyken Jake aynı zamanda kardeşiyle arasındaki buzları eritmeye çalışıyor, kızına verdiği dönüş sözünü de!
Tabii filmin aksiyon yanı tıkır tıkır işlerken, bürokrasi rayları da filmin şaryosu üzerinde kaymaya, hatta dünyayı büyük bir felaketin eşiğine doğru hızlıca çekmeye devam ediyor. Bir yandan da filmin kendi içinde ilginç bir dengesi var, çok fazla sömürüye kaçmadan fantastik bir hikayenin ilmeklerini gerçek bir algıda atmaya çalışıyor. Ama teknik olarak eksiklikler de bir nebze göze çarpıyor. Hele filmin üç boyutlu olmasına hiç gerek yok, gereksiz bir karanlık ve geçmeyen bir üç boyut hali var.
Aslında hikaye güzel. Dünyanın kötü gidişatına, yok oluşuna karşı bir araya gelen dünya liderleri bir network kurarak bu dengeyi sağlıyorlar. İşin ilginç tarafı bölgesel network olması. Tıpkı bilgisayar oyunu gibi, istediğin bölgeye fırtına, sel ya da kaya büyüklüğünde dolu yolluyorsun ve lokal felaketler yaratıyorsun. Tabii kötü fikirli, çıkarcı ve biraz da devlete yakın biriysen. Jake bu durumda dünya için kendini adayan ‘kutsal’ insan kıvamına geçiyor ve kendini dünyanın kurtuluşu için feda edecek duruma geliyor.
Film onun dışında felaket filmlerine bir artı katmıyor, felaket görüntüleri neredeyse her filmde aynı şekilde yansıyor, burada da uzak doğudan, sahilde güneşlenen insanlara kadar sirayet eden felaket görüntüleri panik halinde kaçmayla tamamlanıyor. Bu filmin farkı uzayı da üs olarak tutup, bir nevi bilimkurguya da göz kırpması diyebiliriz ama onun dışında bir şey yok. Biliyoruz ki dünya ve onu kurtarmak için canla başla kendi hayatını feda eden kahramanımız kurtulacak. Hollywood kalıplarında karşımıza gelen bu filmlerde sürpriz ve heyecanlanmak artık yok denecek az, Uzaydan gelen Fırtına’da böyle ne yazık. Dünyayı istila eden insanoğlunun hırsları diyor diyebiliriz en iyi şekliyle.
Onun dışında oyuncu kadrosunun sağlamlığı belli bir seyir keyfi yaratıyor diyebiliriz. Gerard Butler’a eşlik eden Ed Harris ve Andy Garcia’yı izlemek keyifliydi ama dediğim gibi filmin yolu belli, orta karar. O yüzden bunu bilerek gitsin derim izleyiciler… Dean Devlin ise yapımcı koltuğunda daha iyi oturuyor sanki!