2016'nın en iyilerinden...
Yazar: Ayşegül KesirliEn iyi film, en iyi yönetmen, en iyi uyarlama senaryo ve en iyi kadın oyuncu olmak üzere dört dalda Oscar’a aday gösterilen Gizli Dünya, tek kelimeyle insanın aklını alan bir çalışma. Emma Donoghue’nun aynı adlı çok satan romanından beyazperdeye uyarlanan film, 17 yaşındayken ‘Old Nick’ adını taktığı bir adam tarafından kaçırılan ve adamın evinin arka bahçesinde yer alan bir kulübeye hapsedilen Joy Newsome ile kulübede doğan oğlu Jack’in hikayesini anlatıyor.
İrlandalı sinemacı Lenny Abrahamson’ın yönetmenliğini üstlendiği Gizli Dünya, Jack ve annesi Joy’un hapis tutuldukları odadaki ‘sıradan’ günlerini ve gündelik rutinlerini tasvir ederek açılıyor. Çatıdan gelen ufak bir gün ışığıyla aydınlanan küçücük bir odada uyuyan, yemek pişiren ve banyo yapan anne oğul, sadece televizyon aracılığıyla dış dünyadan haberdar oluyor. Dingin, olağan ve akıcı anlatımı sayesinde izleyenleri daha ilk dakikalarında Joy ve Jack’in dünyasının içine çeken Gizli Dünya, zamanla dışarıda farklı bir hayat olduğunu unutturuyor.
Joy ve Jack’in gündelik rutinlerini tasvir ederken hikayenin içinde barındırdığı şiddet ve trajediyi arka planda tutmayı tercih eden film, böylelikle duygu sömürüsünden ve ajitasyondan uzak bir anlatım tutturmayı başarıyor. Öykünün çoğu zaman Jack’in bakış açısıyla anlatılması ise filme neredeyse çocuksu bir saflık katıyor. Diğer yandan, Jack ve Joy’un hikayesinin şiddeti ve trajedisi hiçbir zaman açıklıkla dile getirilmese de filmin izleyenlerde uyandırdığı belli belirsiz huzursuzluk ve iç sıkıntısı anne oğlun dünyasıyla sıkı bir duygudaşlık kurulduğunun da kanıtı oluyor. Jack ve Joy’un hapis tutuldukları odadan yayılan klostrofobik atmosfer ise filmin yarattığı bu karamsar ruh halini besliyor.
Bununla beraber, dünyanın sadece etrafını çevreleyen dört duvardan ibaret olduğunu zanneden ve geri kalan her şeyin televizyon dünyasına ait olduğuna inanan Jack, Gizli Dünya’nın bu klostrofobik atmosferini dengeleyen en önemli unsur oluyor. Jack’in hayalleri ve oyunlarıyla yarattığı imgelem dünyası, filmin karamsar havasının biraz olsun dağılmasına ve duygu dünyasının zenginleşmesine katkıda bulunuyor. Filmin, Jack ve Joy hapis hayatından kurtulduktan sonra da aynı duygu durumunu ve ritmini korumayı başarması ise kendi içinde anlamlı ve tutarlı bir anlatım tutturmasına yardımcı oluyor.
Gizli Dünya’nın süresi boyunca izleyenler üzerinde yarattığı etkiyi hiç kaybetmemesinde oyuncu performanslarının da payı büyük. Filmde Joy rolünde izlediğimiz Brie Larson, canlandırdığı karakterin tüm ümitsizliğini, yitikliğini, korkularını ve yaşadığı her şeye rağmen oğlu için ‘normal’ bir gündelik ritim yaratma çabasını izleyenlere başarıyla aktarıyor. Çocuk oyuncu Jacob Tremblay ise yaşının çok üzerinde bir performans sergileyerek yeteneğine hayran bırakırken, yönetmen Lenny Abrahamson’ın oyuncu yönetimini de takdir etmemize vesile oluyor. Usta oyuncu William H. Macy’nin bir görünüp bir kaybolduğu filmde, Joy’un annesi rolünde izlediğimiz Joan Allen ise Brie Larson ve Jacob Tremblay’e başarıyla eşlik ediyor.
Sonuç olarak Gizli Dünya’nın, yarattığı etkileyici imgelem dünyası, akıcı film dilli ve başarılı oyunculuk performanslarıyla 2016’nın kaçırılmaması gereken filmlerinden biri olduğunu söyleyebiliriz. Oscar Ödül Töreni'nin ses getiren filmlerinden biri olacak gibi görünen Gizli Dünya, bütün bu sebeplerden dolayı izlenmeye değer bir çalışma.