En yararlı eleştirilerEn yenilerEn çok eleştiri yazmış üyelerEn çok takip edilen üyeler
Filtrele:
Hepsi
rudeonerudeone
Takipçi
1.698 değerlendirmeler
Takip Et!
4,5
9 Temmuz 2015 tarihinde eklendi
Zvyagintsev kariyerine kaliteli ve rafine filmleri eklemeye devam ediyor. "Leviathan" ile ilgili söylenecek çok şey var aslında. Hatta insan nereden başlayacağını bilemiyor. Filmin ismi dahi üzerine uzun süre konuşulacak cinsten. Gerek mitolojik ve dinsel çağrışımları, gerekse film içinde kullanımı ve sembolize ettikleri ile, gerçekten başlı başına etkileyici bir tercih. Ardından hemen filmin ilk saniyelerinde muhteşem bir müzik kulağımıza çalınıyor. Arka planda eşlik eden muhteşem görüntüler. Ve filmin can damarı olan, Kolya'nın ve ailesinin mekanına geliyoruz yavaş yavaş. Yine çok karakteristik bir ev ve atmosfer. Ardından karakterler ile tanışıyoruz. Hepsi de kendi içinde etraflıca değerlendirilmeyi hak eden karakterler. Film boyunca yaşananlar ve özellikle finale doğru daha farklı yerlere gelen bir hikaye. Ustalıkla işlenmiş bir konu ve özenli bir yönetmenlik. Son yılların en sağlam eserlerinden. Mutlaka görülmesi gerekiyor. Ardından da hakkında yazılan eleştirileri ve yorumları okumak.
Andreï Zviaguintsev'in tarzını seviyorsanız ve mitlerle bağdaştırılmış alt metinleri okumaktan keyif alıyorsanız mutlaka izleyin. Film, biraz durağan ilerliyor; fakat bunun sebebi Kolya'nın bitmek bilmeyen çilesi. Eyüp Peygamber'in hikayesi ile dini bir mit olan Leviathan denen canavarın birleşmesi ekseninde Kolya'nın hikayesini izliyoruz. Devlet, din ve mülkiyet hakkı üçgeninde bir sorgulama sürecine girmeniz mümkün.
Yozlaşmış Otorite, Karanlık Rusya'nın ta kendisidir.
Leviathan, üzerine düşünülecek bir film. Andrey Zivyagintsev'în Dönüş, Sürgün ve Elena filminden sonraki en iyi filmi.
Rusya'nın küçük bir kasabasında geçen film, Nikolay'ın kendi elleriyle yaptığı bir araziye Belediye Başkanı göz diker ve almak ister. Almak isteyen Belediye Başkanı, esasta Otorite'nin ta kendisidir. Bu durumda arkadaşı avukat olan Dmitriy'nin gelişiyle aslında Aile'nin hayatını değişmesine sebep olur.
Otoritenin ve Rusya'nın karanlık yüzünü sinemalara yansıtan bir başyapıt. Oyunculuklara gelince, oyunculuklar tam anlamıyla başyapıt. Aleksey Serebryakov ve Otorite'yi oynayan Roman Madyanov sarhoş haliyle kavga etmesi, sinema dünyasının en iyi sahnelerinden biri olması gereken bir sahne.
Muazzam oyunculuğu ile muazzam bir düşünceyle harekete geçen Leviathan, Altın Küre'de En İyi Yabancı Film ödülünü aldıktan sonra, Oscar ödüllerinde kesin gözüyle bakılmasının şüphesi bile olmayacaktır. Bunu izleyin, sonrasında neden Otorite diye üzerine düşünün.
Andrei Zyvaginstev, Leviathan’da ilk bakışta oldukça zor bir işe kalkışmış gibi görünüyor: Eski Ahit’ten bir hikayeyi (Eyüp) siyaset felsefesiyle (Hobbes) kesiştirerek günümüz Rusya’sının açmazlarını çözmeye çalışıyor. Hikayesi oldukça basit ve sonu tahmin edilebilir aslında: Devlet, bir adamın evini yıkmak ister, o da bunu engellemek için bir avukat arkadaşından yardım alır. Buradaki Hobbesçu kadir-i mutlak devleti de sezmek çok zor olmasa gerek. O halde basit bir birey–iktidar–erk üçlüsüne mi takılıyoruz Leviathan’da? Bu kadar basit olmayabilir…
Elena’da Suç ve Ceza’yı serbestçe günümüze uyarlamıştı Zyvaginstev; Leviathan’da ise bir nevi Karamazov Kardeşleri –özellikle Büyük Engizitör epizodunu- uyarladığını söyleyebiliriz. Ancak ben filmin distopik havasından dolayı Aldous Huxley’in Brave New World’üyle –ki o da Büyük Engizitör’ün bir uyarlamasıdır esasında- ortak yönlerinin daha baskın olduğunu düşünüyorum. Leviathan, kuşkusuz tam anlamıyla bir “distopik” film değil; fakat özellikle Avrupa için acı bir gelecek tablosu çiziyor. “Peki, nedir bu acı gelecek?” sorusuna cevap vermek gerekirse, Zizek’in başarılı adlandırmasıyla “Asya Tipi Kapitalizm”dir. Bunun elbette direkt olarak Asyalılarla ilgisi yok (Marx’ın “Asya Tipi Üretim Tarzı”na bir göndermedir zaten); bugüne kadar el ele ilerlemiş kapitalizm ve demokrasi arasındaki bağın kopuş noktasına işaret eder bu isimlendirme. Ve Leviathan tam da bunun tasavvurudur, zira bu durumun de facto karşılığı Rusya, Singapur, Çin gibi ülkelerdir – Çin sinemasında kamera genelde sokağa çıkarılmaktan ziyade zamanda geri gönderildiğinden orada çok yankılarını göremesek de özellikle Putin dönemi Rus sinemasında belirgin bir şekilde sezilebilir. Bu noktada “Leviathan” konsepti açıkça beliriyor, o bütün ceberutluğuyla kapitalist devlet. Fakat Zyvaginstev, filminin Putin yönetimine direkt bir eleştiri olmadığını söylüyordu. Brave New World ile ortak yönleri işte bu açıdan kuvvetli. Zyvaginstev filminin salt bir Putin eleştirisi olmadığını söylerken aslında Avrupa’ya “Dikkatli olmazsanızişler buraya varıyor” uyarısı yapmaktadır; bu da oldukça distopik bir anlatım aygıtıdır. Film Cannes’da yarışan öbür politik-eleştirel filmlere kıyasla (Kış Uykusu, Deux jour une nuit, Maps to the Stars gibi) kendi ülkesini kendisi için eleştirmiyor; henüz otoriterleşmemiş, “asyatikleşmemiş” ülkelerde yaşayanlar için yapıyor bunu. Bundan dolayı filmin görüntüleri, çekimleri hep bir ‘çarpıcılık’la, ‘vuruculuk’la beraber anılıyor. Basit bir manzara planı olan o görüntüler karşısında Huxley’nin John’u gibi öylece kalıyoruz. Bizim gibi kalan bir kişi daha var, o da filmdeki dünyaya adapte olmaya çalışan çocuk karakter.
Filmi izledikçe Rusya'nın ne kadar da Türkiye ye benzediğini anladım. İyi film ama yönetmenin önceki filmi dönüş kadar değil. Sanat sinemasından hoşlananlar izlenmeli.
Leviathan.. Rus toplumunun yeni sinema yüzü olmaya şimdilik en büyük aday olan zeki, çalışkan, becerikli ve bana göre sinemasının yapısı itibariyle NBC'ye çok benzettiğim ve NBC gibi Tarkovsky'yi örnek alan Andrey Zvyagintsev'in elinden çıkan ve tam bir Rus filmi diyebileceğimiz Rusya Sinemasının tüm karakteristik özelliklerini barındırmakla beraber dokunaklı yapısıyla akranlarından ayıran vurucu ve sersemletici bir film. 2003'te Vozvrashchenie/Dönüş ile sinema dünyasına oldukça hızlı bir giriş yapan ve daha ilk filmiyle Venedik'ten Altın Aslan'la dönüp sinemaseverleri şaşkına uğratarak hayatımıza dahil olan yönetmen, daha ilk işiyle mükemmelliğin sınırlarını nasıl zorlayabileceğini göstermişti. Nazar değmiş olacak ki Izgnanie/sürgün(2007) ve Elena(2011) ile beklentilerin az olsa aşağısında kalmıştı. Leviathan ile bu düşüş sürebilir derken önce Cannes ana yarışmasına kabul edildi ve sonra Cannes'da izleyenleri vurmayı başarıp Kış Uykusu'nun en büyük rakibi haline gelmişti. Nitekim festivalden senaryo ödülü -ki bana göre filmin en iyi tarafı da bu- alarak ayrılmıştı.
spoiler: Bireyin(Kolia) devlet denen mekanizmayla(belediye başkanı) olan derdi(arazinin davası) yetmiyormuş gibi, hayattaki en yakın arkadaşlarından ve dahası eşinden bile hayatın sillesini yemesi ile mahkeme sürecinde kendisine kurulan komplolara kurban gitmesini ele alan harika bir senaryo ile baş başa bırakıyor bizi.
Soğuk bir Rus filmi bile sinemadan gözü yaşlı çıkmama neden olmuştur. Aslında bu, Thomas Hobbes'in aynı adlı kitabını ve Tevrat'ın Eyyüp adlı kitabını rehber alan bir yönetmenin söz konusu eserleri ne kadar iyi yansıttığı ile alakalı bir durum. Deniz canavarını bir alegori olarak Kolia karakterine uyarlamasındaki başarısına mı, Hobbes'in kitabına yaptığı göndermeleri mi yoksa karakter derinliğine mi övgü yağdırsam bilemedim. Şu rahatlıkla söylenebilir ki film tam bir başyapıt. Bana kalırsa ilk filminden daha iyi bir filmdir. Bir gerçek var ki Zvyagintsev'in her işini merakla takip etmeye devam edeceğiz..
Beyazperde.com'da gezintiye devam etmek istiyorsanız çerezleri kabul etmelisiniz. Sitemiz hizmet kalitesini artırmak için çerezleri kullanmaktadır.
Gizlilik sözleşmesini oku.