Yeni bir gelir kapısı: Cinayet Turizmi
Yazar: Hande Kara2013’te izlediğimiz ilk filmin beklenmedik başarısının ardından 2. Ve 3. film ile devamı gelen Arınma Gecesi serisi, 3. filmde Arınma Gecesi: Seçim Yılı ismiyle karşımıza çıkıyor. Düşük bütçesi sebebiyle ilk filmde bize klostrofobik bir deneyim yaşatan ve ev istilası filmlerine göz kırpan James DeMonaco 2. filmde kaçışı sokaklara taşımıştı. 3. film ise sokaklarda olan kaçışı sürdürürken, filmi politik bir arenaya taşıyor.
Bir arınma gecesinde (yılda bir kez, cinayet dahil tüm suçların yasal olduğu gece) tüm ailesinin öldürülüşüne tanık olan Charlie Roan hayatını o geceyi ortadan kaldırmaya adamış ve bu yolda siyasete atılmış genç bir kadındır. İkinci filmin başrolündeki Frank Grillo, Çavuş Leo Barnes karakteri ile Senatör Roan’ın yakın korumalığını yapmaktadır. Seçim öncesi iktidar ile büyük sürtüşmeye giren Senatör, Arınma Gecesi’ni sıradan insanlar gibi evinde geçirmek ister. Ancak geceden iki gün önce hükümetin üst düzey politikacıların dokunulmazlığını kaldırması üzerine Leo, senatöre bir suikast düzenleneceğini düşünerek evde bir takım ek güvenlik önlemleri alır ve B planlarını devreye sokar. Ancak ikilinin bu geceyi evde atlatmaları mümkün olmayacaktır.
İlk filmde Arınma Gecesi’ni güvenlik sistemleri pazarlayan bir adam olan Ethan Hawke’in karakterini, arınma gecesini destekleyen ancak ailesini maskeli bir çeteden korumaya çalışan biri olarak izlemiştik. Arınma Gecesi: Anarşi’de Çavuş Leo Barnes karakteri ile tanışmış ve oğlunun intikamını almak üzere arınma gecesinde yola düşmesi ile gelişen olayları izlemiştik. Arınma Gecesi: Seçim Yılı ise Çavuş Barnes’ı karşımıza güvenlik şefi olarak çıkaran ve arınma gecesini politik bir platforma taşıyan bir hikayeye sahip.
Arınma Gecesi’nin ilk filminde ortaya atılan, ekonomik kriz, işsizlik ve yüksek suç oranı durumu 2. film ile rengini belli etmişti. Bu filmle ise hükümetin neden böyle bir uygulamayı devreye soktuğunu çok daha net bir şekilde görebiliyoruz. Hükümet fakir halkın ve evsizlerin omuzlarında yarattığı yükü atmak isterken, yoluna çıkan tüm engelleri yerle bir ediyor. Kapitalist sisteme yöneltilmiş ağır bir eleştiri olan Arınma Gecesi serisi devletin, nüfusu ve buna bağlı olarak giderlerini azaltmak için kendi vatandaşlarını yine kendi vatandaşları eliyle öldürmekte olduğu gerçeğini yüzümüze tokat gibi çarpıyor.
Arınma Gecesi: Seçim Yılını izlemeyi çekici kılan etkenlerden biri de, tam da Amerika’daki seçim öncesi adeta Senator Roan karakteri ile Hillary Clinton’ı ve Başkan ile de Donald Trump’ı izliyor gibi olmak. Evet ilk filmin ardından 2 ve 3.de bir sürpriz beklemeden, nihai sonu izliyoruz ancak, bir an bile düşmeyen tempo ve yaratılan Carpentervari gerilim ortamı gayet etkili. Hikayenin teknolojiden de payına düşeni aldığını söylemeden geçmeyelim. Zira Barnes ve Roan’ı takip eden Neo-Nazi milislerin kullandığı drone bunun en güzel örneği. Ayrıca filmin enteresan yan hikayelerinden biri de, yurt dışından bu gece için sırf insan öldürmeye Washington DC.’ye gelen turist kafilesinin Cinayet Turizmi olarak adlandırılan yeni bir turizm türü ile izleyiciyi tanıştırmış olması. İlk iki filmde de DeMonaco ile birlikte çalışan Jacques Jouffret Seçim Yılı’nın da görüntü yönetimine imzasını atarken, artık tamamen oturmuş stillerini de farkettiriyor.
Filmin tek handikapı ters köşesi olmaması olabilir. Zira iyi olarak tanıdığımız bir karakterin bir anda arınmaya karar vermesi ve ortalığı tozu dumana katması iyi bir ters köşe olabilirdi. Her durumda Arınma Gecesi serisi açtığı yeni yolda emin adımlarla yürüyor ve bir sonrakini merakla bekletiyor.